Özel bir konu, özel bir yorum… PKK’nın hükümetle anlaştığını açıklaması nasıl bir planın parçası?

Kamuoyunun ilgisini çeken ilk haberler ve tartışmalar tersten geldi… O tersten gelen haberlere dayalı tartışmalarda; PKK’nın ateşkes ilan etmek istediği, ancak direktifi Abdullah Öcalan’dan alıp örgüte iletecek avukatların “kosterin arızalı olduğu” gerekçesiyle İmralı’ya gidişlerinin engellendiği iddia ediliyordu.
Haberler çıktığında ve tartışmalar yapıldığında bu sayfalarda kendi gözlemimizi yazmaya çalıştık.
İmralı’ya ulaşım yıllardır Adalet Bakanlığı tarafından satın alınan Tuzla adlı eski şehir hatları gemisiyle yapılıyor. Bu yaşlı gemi de her yıl temmuz ayının ortasından ağustos ayının ortasına kadar bakıma giriyor.
Her yıl yapılan işlemler bu yıl da tekrarlandı.
Fakat…
Kamuoyu önündeki tartışmalardan sonra PKK beklenen ateşkesini ilan etti. Hemen ardından da Kandil’deki PKK liderlerinden Murat Karayılan sürpriz bir şekilde devletin İmralı’daki Öcalan ile görüşmeler yaptığını açıkladı.
Bu da…
Referandum sürecinde, hükümete karşı iç politikanın en önemli kozu haline geldi.
Oysa…
Karayılan o açıklamasını yapana dek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan referandum kampanyası için çıktığı meydanlarda CHP, MHP, BDP ve PKK’yı birlikte hareket etmekle suçluyordu.
Ama…
Karayılan tüm süreci ve suçlamaları tersine çevirdi.
Çünkü…
Onun açıklamasıyla birlikte, sivil irade olan hükümetin PKK ile pazarlık yaptığı anlayışı kamuoyunda da genel kabul gördü.
Peki…
Ne oldu da meydanlardaki söylemler tersine döndü.
Bu soruya…
Konunun uzmanlarından biri olan Araştırmacı-Yazar M. Emin Günler şöyle cevap veriyor:
“Türk siyaseti açısından PKK’nın dostluğunun düşmanlığından daha çok zarar verdiği bilinen bir gerçek. Senaryoya göre, PKK ve BDP görünürde hükümetle aynı cephede olacak; fakat perde arkasından asıl faaliyetlerini sürdürecek. Güneydoğu’da hayır için baskıyı sürdüren örgüt, ülke geneline ‘biz hükümetle anlaştık’ havası yayıyor. ‘Demokratikleşme terörü azdırıyor’ tezi tutmayınca, PKK evetçi oldu.”
Bu noktada…
Araştırmacı-Yazar M. Emin Günler, asıl PKK’nın ateşkes kararını nasıl verdiği konusunun tartışılması gerektiğini düşünüyor.
Buna cevap ararken de, ateşkes kararının çok taraflı bir konsensüsle alındığı düşüncesinin yayılmak istenmesine dikkat çekiyor.
Sonra da şunu söylüyor:
“PKK liderlerinden Murat Karayılan’ın ortaya attığı bu argümanı CHP, MHP ve statükonun diğer unsurları ilk elden sahiplendi. Bu karşılıklı paslaşmanın hedefinde hükümet var.”
Düşüncesini desteklemek için de şunu anımsatıyor:
“Aslında PKK’yı yakından takip edenler örgütün bu tür manevralarının mutat olduğunu bilir. Örgüt, belli evrelerde şiddeti tırmandırıp sonra yeniden düşürerek isteklerini kabul ettirme stratejisini sıkça devreye sokuyor. Ayrıca, PKK birkaç yıldır ramazan ayında şiddet çıtasını belli seviyede düşürüyor. Buna rağmen PKK son ateşkesi hükümetle anlaşma kılığına soktu. Böylece PKK ve Öcalan cephesi ile devlet nezdinde herhangi bir görüşme yapılıp yapılmadığı en çok merak edilen konu hâline geldi.”
Meydanlardaki tartışmalar sürüyor.
Karayılan’ın sürpriz açıklaması şu sıralar en çok CHP ve MHP liderlerinin söylemlerine yarıyor. AK Parti sözcüleri ve Başbakan Erdoğan ise hükümetin görüşmediğini, ancak devletin yıllardır zaten temas halinde olduğunu anlatmaya çalışıyorlar.
Görünen o ki…
Bu tartışmalar referandum meydanlarında da kalmayacak, referandumdan 8 ay sonra gündeme gelecek seçim meydanlarının da en önemli kozu haline gelecek.
Ne var ki…
Ateşkes kararını farklı yorumlayan Günler gelişmelere çok değişik bir pencereden bakıyor:
“Referandumun hayır cephesinde oluşan PKK-BDP-MHP-CHP ittifakının hükümetin elini güçlendirdiğini düşünen derin algı sürece müdahale ederek PKK ve BDP’ye yeni konum aldırdı. Bu senaryoya göre hükümetin elini PKK eylemleri ile zayıflatmak isteyenler ortaya çıkan skandallar ve kirli ilişkiler üzerine amacına ulaşamayınca bu sefer PKK’yı evet cephesine yamayarak süreci baltalamaya çalışıyor.”
Baktığı değişik pencereden gördükleriyle de çok önemli bir uyarı yapıyor:
“Senaryonun üçüncü aşamasında ise referandumun hemen öncesinde ‘33 er olayı’ gibi stratejik bir eylemle süreci tamamen tıkama söz konusu.”
Şu yorumu da çok ilginç:
“PKK’nın ateşkes kararı ile birlikte ortaya koyduğu şartlar da bir anlaşmanın söz konusu olmadığı yönünde işaretler veriyor. PKK aldığı ateşkes kararının sürekli hâle gelmesi için 4 şart öne sürdü: Operasyonların durdurulması, seçim barajının düşürülmesi, KCK operasyonlarında yakalananların serbest bırakılması ve Öcalan ile müzakere kanalının açılması. Bu durum ortaya bir gerçeği çıkarıyor; demek ki henüz bir anlaşma söz konusu değil. PKK’nın ateşkes şartlarını BDP de referandum kararı için öne sürmeye başladı.”
Çok kritik bir istihbarat bilgisine yer veriyor:
“Nitekim istihbarat birimleri tarafından elde edilen bilgiler bu yönde hazırlıkların olduğunu gösteriyor. İstihbarat raporlarına göre, PKK, kent merkezlerinde bankalar tarafından para naklinde kullanılan zırhlı araçla büyük bir eylem hazırlığı içinde. Güvenlik güçlerini bu konuda uyaran istihbarat birimleri, ayrıca iki kamyonla ilgili de tüm birimleri alarma geçirdi.”
Gözlem ve deneyimler doğrultusunda şu uyarıyı da yapıyor:
“1993 yılında Türkiye bu anlamda çok trajik bir tecrübe yaşadı. PKK önce ateşkes ilan etti. Türkiye tam bu noktada adım atacakken 33 er olayı yaşandı. Derin bağlantıları su götürmeyen söz konusu olay Kürt meselesinde şiddet dilinin hâkim kılınmasını sağladı.”
Umarız…
Bunların hepsi varsayım ya da komplo teorisi olarak kalır.