Siyasette aşırı güç sendromu… Rakipsiz kalan AK Parti kendi kendine muhalefet ediyor

Siyasetin özünde parti içi ayrışma ve çatışma elbette var. Zaten siyasi partileri dinamik kılan özelliklerden biri bu. Parti içi yarış olacak ki parti dinamik ve canlı kalacak.
Dahası…
İktidar partilerinde, özellikle de yerel iktidar dönemlerinde bu çatışmalar zaman zaman sertleşiyor.
Örneğin…
DYP’de Turhan Tayan’ın il başkanı, rahmetli Teoman Özalp’ın ise Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde parti içi ayrışma bir ara “belediyede alternatif parti” görüntüsü verecek yapılaşmaya kadar gelmişti.
Ama…
Bu parti içindeki bu sert ayrışmaya karşın dışarıya koz olarak yansıyacak her hareketten taraflar özenle kaçınmışlar, bir arada görüntü vermeye dikkat etmişlerdi.
Yine…
Erdem Saker 1994’te Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda iki çok güçlü il başkanıyla çalıştı. Önce rahmetli İbrahim Yazıcı’nın, sonra da rahmetli Mehmet Gedik’in kimi konularda kentle ilgili görüşleri ve önerileri Saker’den çok farklıydı.
Hatta…
Kapalı kapılar arkasında çok sert tartışmalar yapıyorlardı. Ama ikisi de kapıdan Saker’le kol kola çıkıyorlar ve belediye yönetimi hakkında en küçük imada bile bulunmuyorlardı.
Buna karşın…
İki partinin de, yani DYP ve ANAP’ın da siyasi yıpranmışlıklarında bu ayrışmaların etkili olduğu biliniyor.
Günümüze gelince…
AK Parti 2002’den beri genel iktidar. 2004’ten beri iki dönemdir de Büyükşehir ve belediyelerde iktidar.
İlk dönemler AK Parti oy oranını arttırıp diğer partilerle arasındaki oy farkını açınca “siyasette kendisiyle yarışıyor” yorumları yapılıyordu.
Yine öyle…
Kamuoyu araştırmaları AK Parti’nin kendisiyle yarışa devam ettiğini gösteriyor.
Ne var ki…
İçinde bulunduğumuz süreçte kimi yaşananlar, AK Parti’nin kendisiyle yarışının kendisiyle savaşa dönüşme aşamasına geldiği izlenimi veriyor.
İşte…
Bursa siyasetinde ilk olan bu.
Geçmişte ayrışmalar parti kulisinde, tartışmalar kapıların arkasında kalıyordu.
Bugün ise…
Kaostan beslenme alışkanlığı olan ve gökten düşen nimetleri elinden kaçırmış olmanın hırsını taşıyan kimi kişilerin büyük meydan savaşı için ortalığı ateşe verme arzuları öne çıktı.
İşin ilginç yanı…
Bütün bunlar AK Parti adına yapılıyor. Daha doğrusu, bazen AK Parti kimliği taşıyan birileri, bazen de AK Parti adına hareket etme hakkını ele geçiren kimileri tarafından yapılıyor.
Kimi sanal çakma yayınlar da bu meydan savaşının mecraı haline geliyor.
Oralarda AK Parti’nin kimi yönetici ve sözcülerine yönelik gerçek dışı yayınlar yapılmasına AK Parti yönetimlerinden hiç itiraz gelmemesi de dikkat çekici.
Bu noktada…
Gürültü çıkarmaktan öteye geçemeyen bu çakma yayınların arka planının yine AK Parti kimliği taşıyan kimi kişilere bağlanması ise işin bir başka vahim boyutu.
Kısacası, söylemek istediğimiz şu:
Önceleri kendisiyle yarışan parti olarak kabul edilen AK Parti biraz da aşırı gücün yol açtığı etkiyle kendisiyle savaşan parti noktasına doğru çok hızlı gidiyor.
Yakın geçmişi yaşamış ve gözlemlemiş bir gazeteci olarak da bu süreci zaman zaman şaşkınlıkla izliyoruz.