Türkiye Partisi’nin Kurucular Kurulu Üyesi olan, halen de Merkez Karar ve Yönetim Kurulu Üyesi olarak partinin üst yönetiminde görev yapan Prof. Dr. Volkan Akyol’un en önemli özelliklerinden biri, ülke ve kent sorunlarına duyarlılık göstermesi, bu sorunların çözümü için de öneriler geliştirmesidir.
Şimdi de…
Siyasete elinden geldiğince katkı yapmaya çalışıyor. Bunun için de, Türkiye’yi kurtuluşa götüreceğine inandığı lider olan Abdüllatif Şener ile birlikte siyaset yapıyor.
Üstelik…
Siyasette bir yandan karınca gibi çalışırken, diğer yandan son derece mütevazı yaklaşımlar gösteriyor.
Fırsat buldukça ziyaretimize gelir. Açıkça söylemek gerekirse, ülke gündemindeki konular üzerine sohbetinden keyif alırız.
Nitekim…
Dışarıdaki bayıltan sıcağa karşın yaptığımız sohbette “Meydanlarda mitingler yapan partilerden iktidarın da, muhalefet partilerinin de referanduma konu olan anayasa değişikliği yerine başka konuları gündeme getirdiklerini” söyledik.
Partilerin asıl konuya girmeden yürüttükleri kampanyadaki gerekçeleri için çarpıcı bir yorumu yaptı:
“AK Parti’nin temel hedefi partinin kapatılmasının önüne geçmek ve parti kapatma davalarının açılmasını engellemek. Diğer ikisi de, yani CHP ve MHP ise yargı ve askeriyeden umut ve medet umar bir haldeler. Çünkü kapatma davaları açıldığı ve bir parti kapatıldığı zaman diğer partilere şans doğuyor.”
Bir başka noktaya işaret etti:
“Benim üzüldüğüm nokta, yargıyı ikiye böldüler. Sezer’in yargıçları, Demirel’in yargıçları, Özal’ın ve şimdi de Abdullah Gül’ün yargıçları modelini getirdiler. Bu bakış açısı bence çok tehlikeli.”
Şöyle devam etti:
“Şu an Anayasa Mahkemesi’nin 11 üyesi var ve 7’ye 4 oyla kapatma kararı çıkıyor. Yeni yapılan değişiklikle Anayasa Mahkemesi Üyesi sayısı 17’ye çıkarılıyor. Parti kapatmalar da, üye sayısının üçte ikisiyle gerçekleşebilecek. Yani, bir partinin kapatılması kararı için en az 12 yargıç olması gerekiyor.”
Tahmini şu:
“Anladığım kadarıyla bu rakama ulaşılamasın diye hesap yapılmış. Ulaşılamasın ve bundan sonra da Türkiye Cumhuriyeti’nde partiler kapatılamasın hesabı yapılmış.”
Bu noktada…
Önemli bir konuya dikkat çekti:
“Anayasa Mahkemesi yargıçlarının görev süreleri belli olmalı. Örneğin 10 yılla sınırlandırılmalı. Türkiye’nin sorunu bence bu. Özal döneminde atanan bir yargıç eğer yaş haddine gelmemişse hala görevi devam ediyor. Bu doğru bir uygulama değil.”
Şunu sorguluyor:
“Bir rektör 8 yıl, milletvekili 5 yıllığına seçiliyor. 20 yıl Anayasa Mahkemesi yargıcı olma hakkı olabilir mi?”
Parmak bastığı bir konu da dokunulmazlıklar konusu.
Üstelik…
Konuyu yalnızca siyasetle sınırlamıyor, daha geniş anlamda ele alıyor:
“Milletvekilleri dokunulmazlık zırhının arkasına saklanıyor. Askeriye’ye baktığınızda askerlerde, yargıçlara baktığımızda yargıçlarda, üst düzey bürokratlarda hep aynı dokunulmazlık zırhı var.”
Olması gerekeni şöyle düşünüyor:
“Bence Türkiye’de kişiler koltuklara oturup kalktıklarında giderken hesaplarını verip gitmeliler. Herkes mal varlığının hesabını da verecek. Generalinden profesörüne, herkes milyon dolarlık villalarda nasıl oturduklarını ispat edecek. Türkiye’nin dönüşmesi için böyle olması gerektiğini düşünüyorum.”
Peki…
Böyle bir ortamda, Volkan Hoca’nın kurucuları arasında yer aldığı ve MKYK Üyesi olduğu Türkiye Partisi ne yapıyor?
Sorumuza şu cevabı verdi:
“Türkiye Partisi yapılanmaya devam ediyor. Şu an yaz sezonu, herkes yerelde kendi çalışmalarını devam ettiriyor. Referandumda taraf değiliz. Pasif evetçiyiz. Az da olsa demokrasi adına bir adım anlamında.”
Durup şunu ekledi:
“Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm paydaşlarıyla yeni bir anayasa yapılmasının taraftarıyız biz.”
Bakışı şu:
“Hızlı değişen bir dünyada 30 yıl önceki anayasa Türkiye’ye çok dar geliyor. Tüm insanlarımızı kucaklayacak bir yapıda olması lazım yeni anayasanın. Onun da Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener Bey zamanında olacağına inanıyorum. Çünkü geçmişi temiz. Bu işlere tarafsız bakabilecek tek insan bence.”
Sohbetin burasında başa döndük ve anayasa değişikliğinin oylanacağı referandum kampanyaları nedeniyle meydanlara çıkılmasına karşın, liderlerin anayasa değişikliği yerine yeni polemikleri tercih ettiklerini, özellikle de son birkaç gündür “havuzlu villa” polemiğinin öne çıktığını anımsattık.
Prof. Dr. Volkan Akyol net bir bakış ortaya koydu ve son sözü söyledi:
“Türkiye’yi havuz probleminden kurtarıp gerçek sorunlarını konuşulur hale getirmemiz lazım. Sorunları konuşmaya başlayım ki çözümlerini de bulabilelim. Şu an kampanya yürüten liderler maalesef bu sorunları konuşmadıkları için çözüm de geliştiremiyorlar. Çözüm Abdüllatif Şener.”