El değiştiren Bursa sermayesi ve krizin ağır yansımaları “Bursa`da kurulan tüm işletmeler Bursa sermayesedir” diyen bir sanayicinin tespiti: “Bursa sermayesi Bursa`nın elinden çıkıyor.” Esnaf ise ekonomik kriz nedeniyle ya kapatıyor ya da iş değiştiriyor…
Hükümet kanadından yapılan açıklamalara ve yayınlanan rakamlara baktığımız zaman “ekonomi adına iyimserlik” duymamak elde değil.
Hele…
Küresel krizin şiddetini en fazla yaşayan ve işsizlik nedeniyle faturayı da en ağır ödeyen illerden biri olan Bursa açısından bakıldığında haberler insanı heyecanlandırıyor.
Fakat…
Açıklamaların ve rakamların verdiği güzel havaya karşın, sahadan aynı tonda yankı gelmiyor.
Nitekim…
Dün üç ayrı ziyarette hep “krizin etkisini ağır yaşayan işletmeler ve işyerlerini” konuştuk.
İlk olarak…
Sabah saatlerinde Bursa’nın yakından tanıdığı bir sanayici dostumuza konuk olduk.
Üretimden, piyasadan söz ederken, “Ekonomik krizde inişin durduğu, hatta çıkışa geçildiği izlenimi veren açıklamaları” anımsattık.
…ve
Sanayici dostumuzun tam damarına bastık.
Öncelikle…
“Krizden çıkılmakta olduğu umudu çok güzel. Ben de bu umutla yaşıyorum. Ama piyasa ne yazık ki bunu doğrulamıyor.”
Bunun üzerine…
Krizde son noktanın neresi olduğunu sorduk. Şu cevabı verdi:
“Ben kendi işletmemde 2011’in ortasını krizden çıkış olarak planladım.”
Ardından…
Sanayici dostumuzla, Bursa’da kapanan ya da el değiştiren fabrikaları konuştuk.
Konuştuklarımızı önümüzdeki kağıda yazdığımızda, ciddi bir liste oluştu.
Şu tespiti önemli:
“Kurucusunun kökeni neresi olursa olsun, Bursa’da kurulan ve Bursa’dan büyüyüp yayılan tüm işletmeler Bursa sermayesidir. Bu kentin alın teridir.”
Ardından…
“Gelin görün ki, Bursa sermayesi olarak bildiğimiz işletmeler birer birer ya kapanıyor, ya el değiştiriyor” dedi ve çok önemsediğimiz bir tespit yaptı:
“Üstelik, her biri gerçek Bursa sermayesi olan bu işletmeler Bursa’nın elinden çıkıyor. Kimlerin eline geçtiğini de bilmiyoruz. Gördüğümüz tek şey, sermayede yapı değişimi yaşandığı.”
••••••••••
Öğleye doğru…
Bu kez bir esnaf dostumuzun işyerinde sohbet ederken söz döndü dolaştı, piyasanın içinde bulunduğu ekonomik duruma geldi.
Bursa’nın tanıdığı isimlerden olan o dostumuz da birbiriyle bağlantılı iki tespit yaptı.
Birincisi…
“Alışveriş merkkezleri esnafı öldürdü. Her çeşit ürünü bir arada ve daha uygun ortamda daha ucuza sunan işyerleri, sağladıkları cazibelerle de esnafa gidecek müşteriyi kendilerine çekiyorlar.”
İkincisi…
“Her gün geçtiğin caddelerdeki tabelalara dikkat ediyor musun? Tabelalar çok hızlı şekilde değişiyor. Esnaf daha çok peşin parayla yapılan işlere yöneliyor. Büyük ürün satıp az kazanmak yerine, para dolaşımının hızlı olduğu sektörlere geçiyor.”
Onunla da oturup bir liste yaptık.
O listeden de…
Uzun yıllardır Bursa’da sektörlerinde sembol olmuş, “büyük esnaf” olarak kabul görmüş isimlerin büyük sorunlar yaşadığı ortaya çıktı.
Çünkü, pek çoğu bugün ya kapatmış, ya sektörden çıkıp başka alanlara yönelmiş.
Hatta…
Önümüzdeki süreci atlatabilmek için “taze kaynak” adına ortak arayan tanınmış esnaflar olduğunu duyduk.
Son olarak…
Yakın zamana kadar, merkez satış yerinin dışında iki de şubesi bulunan bir başka esnaf dostumuzla sohbet ettik.
Şubelerin ikisini de kapattı.
Söylediği şu:
“Büyümeyi kafamdan silip attım. Tek düşüncem ayakta kalabilmek. Bırakın iş yapamamayı, yapılan işin de parası dönmüyor. Ne kadar direnebileceğimizi bilemiyoruz.”
Manzara ne yazık ki bu.
Benzeri bulunmayan garip bir cezanın davasından, yine benzeri bulunmayan bir ceza kararı çıktı
Tanıdığımızda, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisi, fidan gibi bir delikanlıydı.
Fakültenin mezuniyet yıllığı için, o dönem çalıştığımız Hakimiyet gazetesinin teknik servisinde çoğu geceler bizlerle birlikte sabahlara kadar o da çalışıyordu.
Girgindi, ataktı, hoşsohbetti, sıcak kanlıydı, neşeliydi sevecendi, çalışkandı.
Bir insanla rahat diyalog kurabilmek için gerekli her şeye sahipti. Bulunduğu ortama pozitif enerji yayıyordu.
Sonra…
Mezun oldu, uzmanlık eğitimini tamamladı ve Bursa’nın en çok tanınan ve sevilen çocuk doktarlarından biri oldu:
Dr. Ahmet Gülen.
••••••••••
Yıllarca, öğrenciliğinden tanıdığımız Ahmet Gülen’in başarılarıyla gurur duyduk. Mesleğinde çok önemli görevlere geldi.
Örneğin, SSK Hastanesi’nde Başhekimlik yaptı. 1999 depreminde görevli olarak her gün Kocaeli’ye gidip geldi.
Fakat…
Dr. Ahmet Gülen’in önemli bir huyu var:
Düşündüğünü insanların yüzüne karşı doğrudan söylüyor. Görevini her şeyden üstün tutuyor ve görevinin gerektirdiğini yaparken de kimseden çekinmiyor.
Nitekim…
Çok normal olması gereken bu özelliği, Dr. Gülen’in başına zaman zaman işler açtı. Sıkıntıyı önce SSK’da yaşadı, sonra Çekirge Çocuk Hastanesi’nde benzeri görülmemiş bir olayla karşılaştı.
••••••••••
Olay gerçekten çok ilginç.
Türk Tabipler Birliği Yükseik Onur Kurulu, 2007 yılında bir doktorun şikayeti üzerine Dr. Ahmet Gülen hakkında “bir yıl meslekten men cezası” veriyor.
Bu karar…
Birileri tarafından fotokopi olarak dönemin Bursa İl Sağlık Müdürü Serhat Yamalı’ya eltden ulaştırılıyor.
O da…
Meslek örgütünün aldığı disiplin kararını, resmi zorunluluk olmamasına karşın ve kimseye danışma gereği duymadan uygulamaya koyup hastaneye tebliğ ediyor.
Bunun üzerine…
Dönemin Çekirge Çocuk Hastanesi Başhekimi Dr. İlhan Dindar, resmi olmayan ve resmi kayıtlarda gözükmeyen kararı uygulayıp Dr. Ahmet Gülen’i hastaneye sokmuyor,.
Dahası…
Muayenehanesi kapatılıyor ve hasta bakması engelleniyor.
Tüm bunlar, Türkiye’de ilk kez yaşandığı için benzer bir örneği bulunmuyor.
••••••••••
Aslında…
Bursalılar bu gelişmeleri biliyorlar.
Çünkü…
Çekirge Çocuk Hastanesi’ne girmesine ve işini yapmasına izin verilmeyen Dr. Ahmet Gülen’in, hastane bahçesine parkedilen bir minibüste bütün gün oturup beklediğini gazetelerdeki haberlerden okudular.
İşte…
Bu süreç, Dr. Gülen tarafından yargıya taşındı.
Önce…
Yargı, Ahmet Gülen’e verilen cezayı haksız buldu.
Sonra da…
O haksız cezayı, yasal olmamasına karşın acilen uygulayan dönemin İl Sağlık Müdürü Serhat Yamalı ile Dr. Gülen’i bir ay hastaneye sokmayan dönemin Çekirge Çocuk Hastanesi Başhekimi Dr. İlhan Dindar hakkında suç duyurusu oluştu.
O dava da sonuçlandı.
Yamalı ve Dindar, benzeri görülmemiş ceza olayından doğan davada, yine benzeri görülmemiş bir ceza aldılar.
Gerçi…
Bursa 5. Asliye Ceza Mahkemesi cezayı süresiz erteledi ama, bu dava kayıtlara geçmiş oldu.
Dolayısıyla…
Dr. Ahmet Gülen’in haklılığı ortaya çıktı ve iki yıl sonra olsa bile aklandı.
Demokrat Parti’de belirsizlik sürüyor
Doğru Yol Partisi’nden dönüşen Demokrat Parti ile Anavatan Partisi’nin merakla beklenen birleşme kurultayı 31 Ekim’de yapıldı.
Kurultayda, DP’nin üst organı Genel İdare Kurulu’na, Anavatan’ın önerdiği 50 isim eklendi ve GİK 100’e çıktı. Tüzük değişikliğiyle de, Anavatan il ve ilçe yönetimlerinin DP il ve ilçe yönetimlerine aynen katılmaları öngörüldü.
Ardından…
Hızlı bir şekilde delege seçimlerinin yapılması, ilçe ve il kongrelerinin tamamlanması hedeflendi. Ancak bu planlama, Siyasi Partiler Yasası’nın “kongreler iki yıldan önce üç yıldan sonra yapılamaz” hükmüne takıldı.
Sonuçta…
Büyük bir hevesle gerçekleştirilen birleşme sonrası yeni yapı için gerekli adımlar atılamadı.
Aralık ayında yapılacak GİK toplantısında bu konu ele alınacak ve bir çözüm bulunacak.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Olay Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. 19-11-2009