Erken seçim 2010 Kasım mı, 2011 Nisan-Mayıs mı?

Erken seçim 2010 Kasım mı, 2011 Nisan-Mayıs mı? Gğeçmiş deneyimler, erken seçimin konuşulmaya başlandığında hep olduğunu gösteriyor. Şimdi de cin yarıya kadar şişeden çıktı. Peki, tarih ne olacak? Erdoğan`ın kafasındaki 2011 Nisan-Mayıs mı, 2010 Kasım mı?

23 Ağustos 2009 günü bu sütunlarda, Ankara’dan kulağımıza gelen bir duyumu paylaşırken önce şu noktaya dikkat çekmişiz:

Son genel seçim 22 Temmuz 2007’ydi. Bu durumda, önümüzdeki seçimin de 22 Temmuz 2011’e kadar yapılması gerekiyor.

Ardından…

Temmuz ayının turizm ve tarım açısından önemli olduğunu, ayrıca sıcakta asfaltın erimesi nedeniyle mitinglerde insanların meydana bile çıkamadıklarını, bunların da siyaseti etkilediğini anımsatmışız.

Sonra da…

Kulağımıza gelen duyuma yer vermişiz:

Anladığımız kadarıyla…

Meclis’te çoğunluğu bulunan iktidar partisinin lideri olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan seçimi Temmuz 2011’de yapmak istemiyor.

Başbakan’ın kafasında, daha rahat bir ortam olarak nisan ya da mayıs ayları olduğunu, ama daha çok da 2011 Mayıs üzerinde durduğunu duyuyoruz.

Bugünlerde erken seçim konusunun hem siyasetçiler arasında, hem medyada fazlaca konuşulup tartışıldığını görüyoruz.

Dahası…

2010 Kasım ayından itibaren erken seçim beklentisini dile getirenler var.

Açıkça söylemek gerekirse, geçmişte yaşananlardan, erken seçimin çok sık konuşulduğunda gerçekleştiğini anımsıyoruz.

Üstelik…

Başbakan’ın kafasındaki nisan-mayıs ile beklentiye dönüşen kasım arasındaki yalnızca 4-5 ay fark siyaset için hiç uzun süre değil.

O bakımdan…

Adına “seçim” denilen “cinin şişeden yarı beline kadar çıktığını” söylemek mümkün.

Kaldı ki…

Bu süreç ve tarihler, Erdoğan’ın kafasındaki hedeflerle çok yakından ilgili.

O bakımdan…

Siyaset sürprizi sevdiği için, her an her şeyin olabileceğini unutmamak gerekiyor.

Azerbaycan bayrağı özgürlüğe kavuştu

Görüşümüz beli: Diyarbakırspor maçı sonrası Bursaspor taraftarını “faşist ve ırkçı” gösterip baskı oluşturanlar sonunda amaçlarına ulaştılar.

Süreç, Türkiye-Ermenistan futbol milli maçı öncesi yaşandığı için, “ulusal hassasiyet” de işe karıştı.

Hatta…

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, alışılmadık şekilde maç güvenliği toplantısını bizzat yapıp tribün liderlerinden maçta olay çıkarmamalarını istedi.

Sonrasında alınan önlemler arasında, “yeni bir sorun çıkmasın” düşüncesiyle “stada Azerbaycan bayrağı alınmayacağı” da açıklandı.

Karara tepkilerde öncülüğü, 15 bin Azerbaycan bayrağı dağıtan Kamu-Sen yaptı.

Dün de…

Milliyetçi Hareket Partisi’nin Grup toplantısında Devlet Bahçeli bayrak yasağına tepki gösterdi.

Onu…

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Onur Öymen’in soru önergesi izledi.

Öğleden sonra ise Vali Şahabettin Harput, konuya önderlik eden Kamu-Sen Bursa Temsilcisi Selçuk Türkoğlu’nu makamına davet etti ve “Ortada yanlış anlaşılma olduğunu, bayrak yasağının söz konusu olmadığını, isteyenlerin maça Azerbaycan bayrağı ile girebileceğini” açıkladı.

Böylece…

Toplumsal duyarlılık, sağduyunun galibiyetiyle sonuca ulaştı.

Ama…

Daha önce yazdığımız gibi, bunca spekülasyondan sonra, önlemler tribündeki taraftar yapısını değiştirdiği için, bu akşamki maç da maç olmaktan çıktı.

Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne dönüşmesi planlanan Şevket Yılmaz’da doktorların kaygısı var

Şevket Yılmaz Devlet Hastanesi’nde görev yapan bir grup doktor dün ziyaretimize geldi.

Öncelikle…

26 Mayıs’ta çıkan yangında 9 hastanın yaşamlarını yitirmesinden sonra “kaderine terkedilen hastane” konumundan rahatsızlar.

O günden bu güne iktidar partisinden hiç kimsenin hastaneye gelmemesine içerliyorlar.

Dahası…

Bursa’nın en yeni, en modern hastanesinin son 6 ayda “kocaman ve gelişmiş bir sağlık ocağı” haline dönüşmesinin haksızlık olduğunu düşünüyorlar.

Sitemleri öncelikle “yangından sonra terkedilmek” noktasında.

İlginç bir örnek verdiler:

“Diyelim ki yolda kaza oldu. O yolu 6 ay kapatmak mı gerekir?”

••••••••••

Ardından…

Önce bu sütunlardan “öneri” olarak gündeme getirdiğimiz, sonrasında “siyasi iradenin farklı adımları” izlenimi veren bir gelişmeyle ilgili kaygılarını dile getirdiler.

O da…

Mevcut binaya sığamadığı için her branşta hizmet veremeyen Yüksek İhtisas Hastanesi’nin, Şevket Yılmaz Devlet ve hemen yanındaki Kadın-Doğum hastanelerinin olduğu binalara taşınması, İhtisas binasının da eskiden olduğu gibi Kalp Hastanesi’ne dönüştürülmesi önerisiydi.

Sonrasında…

Siyasi irade, Şevket Yılmaz Devlet Hastanesi’nin Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne dönüştürüleceğini açıkladı.

Gerçi…

Bu değişiklik Yüksek İhtisas’ın taşınmasıyla mı olacak, yoksa İhtisas’tan sonra ikinci eğitim hastanesi mi açılacak bunun kararı henüz verilmedi.

Ama…

Gelişmeler Şevket Yılmaz Devlet Hastanesi doktorlarını kaygılandırıyor. Kaygıları da, “sağlık hizmeti” noktasından başlıyor.

••••••••••

İlk kaygıları işleyişle ilgili:

“Eğitim hastanelerinde teşhis süresi uzun olur. Çünkü muayeneyi yapan asistan, hocasıyla görüşmek zorundadır. Oysa hizmet hastanelerinde uzman doktor muayeneyi yapar ve kararını hemen verir.”

Şuna dikkat çektiler:

“Eğitim hastanelerinde muayene ve yataklı tedavi sayısı düşer. Oysa hizmet hastaneleri daha hızlı çalışır ve daha çok hasta muayene ve tedavisi yapar.”

Hatta…

Hizmet hastanelerinde muayenenin sabah 09.00’da başladığını, eğitim hastanelerinde ise asistan önce hocasıyla vizite çıktığı için muayeneye 10.00’dan önce başlayamayacağını söylediler.

Eğitim hastanesi ile hizmet hastanesi arasındaki farkı anlatırken bir başka noktaya dikkat çektiler:

“Sağlık sisteminde en altta aile hekimliği, onun üstünde hizmet hastaneleri, onun üstünde eğitim hastaneleri, onun üstünde de üniversiteler var. Ama burada hizmet hastanesi devreden çıkarılıp kademe atlanıyor.”

Görüşleri şu:

“Eğitim hastanesi elbette gerekli. Ama hizmet hastanesi olmadan eğitim hastanesi yanlış.”

Şunu da eklediler:

“Şevket Yılmaz Devlet Hastanesi’ni eğitim hastanesine dönüştürmek hata. Yüksek İhtisas’tan sonra ikinci eğitim hastanesi yapmak ise, hata üstüne hata olur.”

Gerekçeyi de söylediler:

“İki eğitim hastanesini desteklemek için en az 4-5 hizmet hastanesine ihtiyaç doğar. Bunun sıkıntısı da siyasetçiye yansır.”

••••••••••

Bu arada…

Hastanenin 6 aydır çalışmamasıyla ilgili çarpıcı bir istatistik var.

Yangından sonra, 1 Haziran 2009 ile 30 Eylül 2009 tarihleri arasındaki 4 aylık sürede Şevket Yılmaz Devlet Hastanesi’nde 964 ameliyat yapılabilmiş.

Oysa…

Geçen yıl aynı dönemde yapılan ameliyat sayısı 6 bin 051’e ulaşmış.

Bu bile…

Şevket Yılmaz’ın ne denli atıl kaldığını, o bölgede yaşayanların da ne denli sıkıntı ve çaresizlik içinde kaldıklarını gösteriyor.

Senfoni’ye Altepe sözü

Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası Sanatçısı Burç Balcı’nın gönderdiği elektronik postayı ilgiyle okuduk.

Orkestra’nın, 2009-2010 sanat sezonu açılışı nedeniyle Fethiye Kültür Merkezi’nde verdiği konseri Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe de izlemiş.

Üstelik…

Altepe, konser sonrası sanatçıları heyecanlandıran bir de müjde vermiş ve BBDSO’nun, 6 ay sonra tamamlanacak Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’ne taşınacağını, sanatseverlerle orada buluşacağını açıklamış.

Bu sözü elbette önemsiyoruz.

Yanı sıra…

İlgimizi çeken bir ifade daha oldu.

Altepe konuşmasında, BBDSO’nun temellerinin Erdem Saker döneminde atıldığının altını çizerken, “O dönem ben de belediye meclisi üyesiydim. Bugüne nasıl gelindiğini biliyorum” demiş.

Altepe’nin hem sanat, hem vefa yaklaşımı çok hoş olmuş.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Olay Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. 14-10-2009