Krizin faturası: Belediyeler ve sağlıkta büyük yatırım zor Ekonomik kriz Hazine’nin gelir-gider hesabını bozdu. 2010 bütçesi hazırlanırken ekonomi yönetimi çok ciddi kısıtlamalar istiyor. Hedefte ise belediyelere kaynak aktarımı ve sağlık harcamaları var…
Her ne kadar 6 ay öncesindeki kadar ağır etki hissedilmiyor da, ekonomik kriz henüz geride kalmadı.
Dahası…
Süreç içinde topluma moral verici açıklamaları seçen hükümetin, 2010 bütçesini hazırlarken ekonomik krizden etkileneceği görülüyor.
Çünkü…
Devletin gelir ve gider hesapları şaştı. Krizin etkisiyle gelirler azaldığı için, önümüzdeki yılın bütçesinde giderleri azaltacak önlemler söz konusu.
Nitekim…
Ankara’dan gelen haberlerde, ekonomi yönetiminin özellikle belediye ve sağlık harcamalarını azaltma üzerinde yoğunlaştığı anlatılıyor.
Nedeni de ortada…
Gerek harcamalarda, gerek Hazine garantili dış borçta belediyeler ekonomi üzerinde ciddi yük.
Aynı şekilde…
Sosyal güvenlik açığının 50 milyar liraya yaklaştığı bu süreçte, sağlık harcamaları da bütçeyi zorluyor.
O nedenle…
Önümüzdeki sürecin planlamasını yapan ekonomi yönetimi ilk adımda, belediyelere kaynak artırımının azaltılması yolunda hükümete öneride bulunmaya hazırlanıyor. Sağlık harcamalarında kısıtlama da, onu izleyecek.
Oysa…
Yerel yönetim seçimlerinin üzerinden daha 5 ay geçti ve kamuoyunda belediyelerden büyük beklentiler var. Fakat hazırlıklar, yeni büyük yatırım beklenmemesi gerektiğini gösteriyor.
Yanı sıra…
Önümüzdeki dönemde sağlıkta da ağır kısıtlama dönemi söz konusu. Masrafları kısmak adına, yatırımlar da kısıtlanacak. Bu da, başta Samanlı Sağlık Kampusu olmak üzere, Bursa’da beklenen sağlık yatırımları için bir süre daha beklemek gerekeceği anlamına geliyor.
Yaptırımların, hükümet açısından zor ve siyasi bedel içeren adımlar olacağı da ortada.
Mustafa Dündar sessiz ve derinden
Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe iddialı çıkışı ve iddialı projeleriyle gündemde. Yıldırım Belediye Başkanı Özgen Keskin ikinci dönem deneyimiyle kendinden söz ettiriyor. Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey üçüncü kez seçim kazanma başarısının yanında tam bir fenomen olarak gönüllerde taht kurdu.
Böyle bir ortamda…
En büyük ilçe Osmangazi’de, 29 Mart’tan itibaren belediye başkanı olarak sorumluluk üstlenen Mustafa Dündar’ın çalışma anlayışı ve temposu merak ediliyordu.
Çünkü…
Bir önceki dönem Osmangazi’de çıtayı Altepe çok yükseltmiş ve oradan da Büyükşehir’e çıkmıştı.
O bakımdan…
Tüm gözlerin Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar’a çevrilmesi gayet doğaldı.
Kaldı ki…
Geçen dönem Osmangazi’de önemli işlere imza atan bürokratların büyük bölümü Altepe ile birlikte Büyükşehir’e gitmişti.
İlk 5 aylık süreçte ortaya çıkan görüntü şu:
Milletvekilliğinin ardından belediye başkanlığı yapan ilk kişi olmanın onurunu da taşıyan Dündar, son derece mütevazı, güleryüzlü ve sakin kişiliğiyle önce ekibi toparladı, sonra da Osmangazi hizmetlerine kaldığı yerden devam etti.
Üstelik…
Bazı çevrelerin Büyükşehir-Osmangazi çatışması beklentilerini boşa çıkardı. Kimseyle kavga etmeden, halkla bütünleşerek Osmangazi’nin tıkanan günlük yaşamına çözüm getirme yolunda sessiz ve derinden, ama sempati toplayarak yürüyor.
Bursa lobisi neden önemsenmiyor?
İzmit Körfezi’ne yapılacak asma köprüden demiryolu hatları çıkarılıp hızlı trende Bursa devre dışı bırakıldı.
İstanbul-Bursa-İzmir Otoyolu’na İzmit Körfez Köprüsü-Bursa etabından başlanırsa Bursa’nın bölgelerini geçeceğini düşünen İzmirliler hemen Ankara’ya koştular.
Peş peşe ve birbiriyle de kesişen iki konuyu günlerce bu sütunlara taşıdık. Demiryolunda Sakarya, otoyolda İzmir’in lobi çalışmalarını duyurduk.
Demiryolunu kaybettik. Otoyolda çabamızla değil, coğrafi yerimizle şanslıyız.
Bu süreçte, Bursa lobisinin oluşmaması dikkat çekici.
Gelen elektronik postalardan, Bursa’nın lobiciliği neden önemsemediğini sorgulayanların fazla olduğunu görüyoruz.
Buna karşın…
Bunu bir gelişme görüp umutlanmak mı, yoksa geçici tepki olarak yorumlamak mı gerektiğine bir türlü karar veremiyoruz.
Bursa kamuoyunun tartışıp karşı çıktığı katı atık sektörünün içindeki uzmandan çarpıcı rakam ve iddialar
Adı Ali Topçuoğlu… Son günlerde Bursakamuoyunun gündeminde çok tartışılan ve genelde karşı çıkılan atık yakma tesisleri sektörünün 15 yıldır içinde.
Dünya çapında tanınan tesis üreticisi firmaların temsilciliğini yapıyor.
O nedenle…
Bursa kamuoyundaki tüm katı atık yakma tesisleri tartışmalarını çok yakından izliyor. Nerede ne yapılmak istendiğini işi gereği biliyor.
Hafta içinde…
Gazetede konuğumuz olan Ali Topçuoğlu ile, katı atık yakma tesislerinin neden Bursa’da yoğunlaştığını konuşurken, “Aslında bu konu tüm Türkiye’yi ilgilendiriyor. Ama Bursa’nın sorunu görünümü aldı” diye yakındı.
Bizim de sık sık tekrarladığımız, “Neden Mustafakemalpaşa ve Yenişehir?” sorularına ise şu cevabı verdi:
“Çevre Bakanlığı, bu tür katı atık yakma tesislerinin 5 bölgede yapılmasını uygun buldu. Bu bölgeleri de Marmara, Ege, Akdeniz, Batı Anadolu ve Trakya olarak tanımladı.”
Neden bu bölgeler sorusunu da açıkladı:
“Çünkü, geri dönüşümü olmayan bertaraf edilmesi kesin atıkların yüzde 80-85’i bu bölgelerden çıkıyor. Bu atıkların nakliyesi hem zor, hem sakıncalı olduğu için, çıktıkları bölgede bertaraf edilmeleri isteniyor.”
Ardından…
Sayıştay’ın TBMM Başkanlığı’na sunduğu 2004 raporundan çarpıcı bir rakam verdi:
“Bursa’dan yılda 40 bin ton tehlikeli sanayi atığı çıkıyor ve bunun 2 bin 874 tonu bertaraf edilebiliyor. O da Türkiye’de kurulu tek atık yakma tesisi olan İzmit’te.”
Bu ürkücüu rakama dayanarak şunu sordu:
“Yerel gazeteler Mustafakemalpaşa Çörtük’te çevre tarihi yazıldı diye başlık attılar. 40 bin ton sanayi atığının 2 bin tonu bertaraf edilmiş. Peki 38 bin ton nerede? Tarih yazanlara bunu sormak gerekmez mi?”
Devam etti:
“Ayrıca, il merkezi ve ilçelerdeki hastanelerden 80 ton civarında kimyasal sıvı atık çıkıyor. Bunları da ekleyerek sormak gerekirse, bu atıkların nereye gittiğini bilen var mı?”
Cevabı kendisi verdi:
“Atıkların büyük bölülümü doğaya bırakılıyor. Sıvı olanları da kanalizasyona salınıyor.”
Yaptıkları temasları aktarırken, “Eski Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe, İzaydaş gibi 17 tesise daha ihtiyaç olduğunu söylemişti” dedi ve ekledi:
“İşin bir ilginç yanı da şu: Atıklarını bertaraf tesisine getiren sanayicinin maliyeti artıyor. Doğaya bırakının hiç maliyeti yok. Bu da haksız rekabete yol açıyor. Onun için, bu tür atıkların gelişigüzel atılmasının önlenmesi gerekiyor.”
••••••••••
Rakamları aktardıktan sonra, Ali Topçuoğlu bizzat tanık olduğu Mustafakemalpaşa Çörtük’teki ÇED raporu toplantısına değindi:
“İl Çevre Müdür Yardımcısı bölge sakinlerine bakanlık görüşünü açıklayacaktı. Fakat ne söyleyeceği dinlenmeden engellendi. Konuşma yapacağı masa kaldırılıp atıldı ve yuhalandı. Bunlar hiç doğru hareketler değildi.”
Bir de…
Aynı toplantıyla ilgili kafasına takılan soru var:
“Tarım Müdürlüğü daha önce iki kez uygun görüş vermiş. Üçüncü görüşte tesisin zeytin ağaçlarına zarar vereceği yazıyor. İlk iki yazıda olumlu görüş verilirken orada zeytin ağacı yok muydu?”
İsteği de şu:
“Kontrolsuz güç güç değildir. Kontrol altında ve bilinçli yapılan tehlikeli atık bertaraflarının çevre ve insan sağlığına katkı sağlayacağından kimsenin kuşkusu olmasın.”Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Olay Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. 07-9-2009