Siyasetin genel tablosu ortada… Seçime 28 gün kaldı, ama caddelerde tek tük gezen ve adaylara ait olan giydirilmiş araçlar dışında seçim havası estirecek, seçmene heyecan verip tercih yapması için düşünmeye sevk edecek herhangi bir etken yok.
Seçim büroları önüne asılan cılız bayraklar siyaset atmosferi için yeterli değil.
Oysa…
Eskiden seçime 28 gün kaldığında karnaval başlar, siyasetin festivali olarak kabul edilen renkli görüntüler yaşanırdı. Bu seçim, hiçbiri yok.
Olmadığı gibi…
Siyasi partiler henüz büyük kozlarını sahaya sürmediler.
Gerçi…
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç her fırsatta hafta sonları Bursa’ya gelmeye özen gösteriyor, ama programlar seçim bürosu açılışı ve teşkilat ziyareti ile sınırlı kalıyor.
İzlenimimiz o ki…
Siyaset sahnesinin bu denli sessiz kalması, Ankara’nın tercihi.
Nitekim…
Geçmiş yıllarda seçime 3 ay kala tatile giren Türkiye Büyük Millet Meclisi, 28 gün kalmasına karşın çalışmalarını tam gaz sürdürüyor. Meclis’teki kavga ve polemikler seçim gündeminin önüne geçiyor. TBMM çalışmaya devam ettiği için de milletvekilleri seçim bölgelerine gelemiyor.
TBMM gündemine göre milletvekilleri önümüzdeki haftayı da Ankara’da geçirecek gibiler. Daha sonra seçim bölgelerine gidip sahaya çıkacaklar.
Yani…
AK Parti, CHP ve MHP milletvekillerinin gelip seçim çalışmalarına katılmaları için bir hafta daha bekleyecekler.
O nedenle seçimin siyasi temposu düşük kalıyor. Yükün adayların omuzlarına kalmasının nedeni de bu.
Çünkü…
TBMM’de temsil edilen partilerde seçim çalışmaları, milletvekillerinin saha performansı ile doğru orantılı. Milletvekili kadrosunu seçim sahasına sürüp verim alabilen partiler, seçim sürecinde de etkili olabiliyorlar. Milletvekilleri sahaya çıkmadıklarında seçmenin ilgisi de düşük kalıyor.
Ankara’dan yansıyan hava ise seçimin düşük profilli kalmasının da siyasi bir strateji olduğu izlenimini veriyor.
Bunun da nedeni herhalde yakında anlaşılır.
