Bir dostumuz, Amerikalı bir arkadaşından gelen mesajı gösterdi… Televizyonlarda izlediği Türkiye görüntülerinde iç savaş ya da ayaklanma izlenimi edindiği için kaygılanmış, Türk dostuna “Orada neler oluyor, siz iyi misiniz?” diye soruyor.
Sonra da şöyle bir yorum yapıyor:
“Türkiye enerjisiyle yükselen bir ülke. Daha fazla yükselip güçlenmesini istemeyenler bunları başlatmış olabilir. Yeter ki siz birliğinizi bozmayın.”
Yorum da, ucuna eklediği küçücük uyarı cümlesi de çok önemli.
Ne var ki…
Türkiye’de toplumun yarısı günlerdir sokakta ve hükümet karşıtı gösteri yapıyor. Bu gösteriler bambaşka nedenle başlasa da bugün siyasallaştı ve çok farklı bir noktaya geldi.
Gerçi…
Birtakım illegal örgütler fırsat bilip sokağı ele geçirmek için provokasyonlarla halkı kışkırtmaya çalışıyorlar, ama şunu da unutmamak gerekir ki olan bitene tepki için yollara dökülenlerin sayısı hiç de az değil.
O bakımdan…
Polise taş atan, caddeleri kapatıp barikatlar kuran ve önlerine ne çıkarsa yakıp yıkanlar dışındakileri demokratik haklarını kullananlar görüp kabul etmek gerekiyor.
Buna karşın…
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da toplumsal harekete dönüşen gösterilere karşı bir başka demokratik eylem olarak parti mitinglerini devreye soktu. Yurt dışından döndüğü gün de yazdığımız gibi Erdoğan bu mitinglerle kendi kitlesini kemikleştirmeyi hedefliyor.
Önceki gün Ankara Sincan’da, dün İstanbul Kazlıçeşme’de meydanlardan taşan kalabalıklar da Başbakan Erdoğan’a sahip çıkıyor ve “yedirmeyeceğiz” diyorlar.
Gerçi…
Mitinglere katılımla ilgili spekülatif yorumlar yapılıyor ve söylentiler yayılıyor ama bu kadar kalabalığın meydana toplanması hiç küçümsenecek bir şey değil. Bunu başarmak da kolay değil.
Geldiğimiz noktada görüntü şu:
Toplumun önemli bir bölümü mitingler için meydanlarda, önemli bir bölümü de gösteriler için sokaklarda.
Tehlike de işte tam burada.
Çünkü…
İçeride ya da dışarıda, güçlenmemizi istemeyenlerin ellerini ovuşturdukları bir ortam doğdu. Dışarıdan bakınca Türkiye’de iç savaş ya da kalkışma olduğu zannediliyor. Yükselen ülke itibarımız bir anda sarsıldı. Ekonomimiz bozuldu. Günlük yaşam etkilendi, piyasa ve borsa allak bullak oldu.
Otellerdeki rezervasyon iptallerinden turizmin de ciddi yara aldığı görülüyor.
Onun için…
Kimi örgütlerin karargâha çevirme çabasına karşın keşke önceki akşam Taksim Gezi Parkı’na müdahale olmasaydı da son 3-4 gündür görüşmelerle düşen tansiyon yükselmeseydi.
Doktorlar yüksek tansiyonun vücuda zararı olduğunu söylüyorlar. Toplumun yükselen tansiyonu da ülkeye zarar.
Bu tansiyonun hemen düşürülmesi gerekiyor. Yüksek tansiyonla yaşanmaz ki…