Başkanlık sistemi denildiğinde akıllara iki örnek geliyor: Amerika’da uygulanan tam başkanlık sistemi ve Fransa’daki yarı başkanlık sistemi.
Gerçi…
Ağustos 2014’te cumhurbaşkanını ilk kez halkın seçmesiyle otomatikman yarı başkanlık sistemi devreye girecek ama önümüzdeki süreçte model tartışmalarının yoğunluk kazanacağı anlaşılıyor.
Örneğin…
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan geçen haftaki açıklamasında “Türk tipi bir başkanlık sistemi modeli” hedefini dile getirdi.
Erdoğan geçen ay da AK Parti’nin kurultayında “partili kimliğiyle devlet başkanı” hedefi açıklamıştı.
Yanı sıra…
Hazırlığı süren “bakanların hükümet dışından atanacağı yeni bir model” kamuoyuna açıklandı.
Tüm bunlar uç uca eklendiğinde ortaya şu çıkıyor:
Türkiye, parlamenter sistemdeki başbakan ve cumhurbaşkanı kavramlarından birine vedaya hazırlanıyor.
Bunun da ilk adımı halkın seçtiği cumhurbaşkanı ile atılacak.
İşte…
Tam da bu noktada Türkiye’ye özgü bir başka kaygı ortaya çıkıyor. Turgut Özal döneminden bu yana başkanlık sistemi ne zaman tartışmaya açılsa, konu ne zaman gündeme gelse “padişahlık” benzetmeleri yapılıyor.
Kuşku yok ki…
Bizim siyasetçilerimizin egemen olma ve yönetme anlayışı zaman zaman otoriter bir sistemi anımsattığı için bu kaygı dile getiriliyor.
Ama…
Gözardı ettiğimiz bir şey daha var:
Türkiye şu anda parlamenter sistemle yönetiliyor. Yani halk meclisi seçiyor, meclisten başbakan ve hükümet çıkıyor. Yasamayı oluşturan parlamento ve yargı da yürütmeyi üstlenen hükümeti denetliyor.
Ne var ki…
Bugünkü gibi güçlü iktidar süreçlerinde sistem kendiliğinden tek otorite yönetimine dönüşebiliyor.
Örneğin…
Yasamayı oluşturan milletvekillerini başbakan belirliyor. Denetimi üstlenen yargıyı da başbakanın tek söz sahibi olduğu hükümet atıyor.
Dolayısıyla…
Sistem tümüyle başbakanın tercihleri doğrultusunda çalışıyor. Buna da Türkiye usulü Başbakanlık Sistemi demek mümkün.
Böyle bir yönetim uygulaması hiçbir yerde yok. Dahası, tartışılan başkanlık sisteminde bile bu kadar güç ve yetki yok.
O bakımdan…
Hazırlığı süren yeni sistem arayışlarını denetim ve onay kademelerinin azaltılacağı bir model olarak görmek daha doğru olacağa benziyor.
Kısacası…
Türkiye önümüzdeki süreçte başbakan ya da cumhurbaşkanı kavramlarından birine veda edip yalnızca adı değişecek Türk usulü bir yönetim sistemine hazırlanıyor.
Onun neler getireceğini tartışabilmek için de, şimdilerde bilgi kırıntıları halinde gündeme gelen kimi açıklamaların altının doldurulmasını beklemek gerekiyor.
