
Elbette… Kimsenin, aracının gaz pedalına köküne kadar basıp gitme özgürlüğü yok. Aracın kadranındaki en büyük hıza ulaşma hakkına da kimse sahip değil.
Ulaşımın…
Kurallara uyulduğunda güvenli hale geldiği göz ardı edilmez.
Ne var ki…
Bayramdan bu yana şehirlerarası yollarda aniden ve uyarısız düşen hız sınırları nedeniyle başlayan tuzak tartışması var. Hız tespitlerinin ulaşım güvenliğinden çok yolları ceza fabrikasına çevirerek bütçe açığını kapatmaya yönelik olduğu da genel algıya dönüştü.
Bu konuda…
2009’da Recep Altepe’nin ilk Büyükşehir Adaylığı döneminde ulaşım projeleri hazırlayan ekibin başında olan, seçim sonrası Burulaş Genel Müdürü olarak toplu taşımaya yönelik projeler geliştiren, hatta BUDO ve geçen dönem bir kenara atılan İstanbul’un göbeği Haliç’e su kuşu uçaklarıyla inme projesini yaşama geçiren Levent Fidansoy’dan önemli bit değerlendirme geldi.
Diyor ki:
“Hız sınırları araçların emniyetle yol ve dışarıdan gelecek tehlikelere karşı korunması amacı ile belirlenir.”
Dikkat çektiği şu:
“Hız düşüşleri aracın fren yapmasına gerek kalmadan, ivmesi dikkate alınarak sadece gaz kesilerek yavaşlayabileceği uzaklıktan tanımlanır.”
Kuralı anımsatıyor:
“Hız sınırı iptali mutlaka sınırın sonunda aracın akselarasyonu, yani hızın değişim oranı da dikkate alınarak, hatta bazen şeritlerde farklı tanımlanır.”
Şunun altını çiziyor:
“2 kilometre uzağı görülebilen düz yolda sürekli düşük hız tanımlanmaz. Tümü detaylı çok disiplinli mühendislik çalışması gerektirir.”
Gözlemi de şu:
“Halbuki rastgele işaretleme yapıldığı görülüyor.”
Şunu da anımsatıyor:
“Kazaların temel nedeni hız değil; kavşak ve yollarda geçiş önceliği, sinyal verme gibi temel trafik kurallarına uymamaktır.”
Bayram sonrası…
Yükselen tepkiler üzerine İçişleri Bakanlığı’nın hız bölgelerini gözden geçirme kararı da Fidansoy’u destekliyor.