
Bir yandan… Bursa’nın su ihtiyacını yıllardır karşılayan Doğancı ve Nilüfer barajlarının susuz zeminlerine bakarak hayıflanıyoruz.
Bir yandan da…
“Bursa susuz kalmasın” diye planlanıp 1998’de inşaatı başlayan ve 2002’de tamamlanan Çınarcık Barajı suyunun 23 yıldır kente getirilemeyişinde siyasi polemik ve çıkan tartışmaları izlemekle yetiniyoruz.
Ortada da acı gerçek var: Bursa susuz kaldı.
Bir zamanlar “sudan ibaret” diye bilinen Bursa, arıza gerekçesiyle yapılanlar dışında ilk kez su kesintisiyle tanıştı.
O nedenle…
Farklı kesimlerden öneriler geliyor. Çok su tüketen boyahanelerin susuzluk süresince kapalı tutulması önerisinden sonra Uludağ kaynaklarından dolum yapan su fabrikalarının kapatılması ya da kamulaştırılması gündeme geldi.
İşte…
Av. Turgut Özkan’ın bu önerisinden sonra, su firmaları için girişim yapan Bursa Barosu Çevre Komisyonu Başkanı Av. Eralp Atabek’le konuştuk.
Önce…
Baro ve Çevre Komisyonu olarak ilgi alanlarını tanımladı:
“Bursa Barosu Çevre Komisyonu görevleri arasında Bursa’nın yerel ve ülkenin genel sorunlarıyla ilgilenmek de var. İçme ve sulama suyu ile tarımı bu nedenle takip ediyoruz.”
Ardından…
“Baro seçimleriyle oluşan kurulumuz Bursa’daki su kaynakları sorununa özellikle eğilme kararı aldı” dedi ve şu değerlendirmeyi yaptı:
“İklim krizi nedeniyle Bursa’nın içme suyu kaynakları hızlıca tükeniyor. Kentin gerek duyduğu suyun ticarileştirilmesi ve kamunun gereksinimi varken ticari satışa konu edilmesi kentin de, ülkenin de çıkarlarına uygun değil.”
Şunu açıkladı:
“BUSKİ’ye başvurup ticarileştirilmiş su kaynaklarıyla ilgili bilgi istedik. Fakat, Bursa’daki menba suyu kaynaklarının kiralanması konusunda artık yetkilerinin olmadığı yönünde yanıt aldık.”
Düşüncesi net:
“Su ticarileştiği zaman kamunun su hakkı çiğnenmiş oluyor. Oysa, kamunun su hakkı ticarileştirilemez.”