
Bursa… Hem köklü tarihi, hem farklı kültürleri, hem çok özel coğrafyasıyla farklı ve çok özel bir kent.
İznik’te ve Aktopraklık’ta tarihin ilk kentleşmesinin izlerini taşıyan binlerce yıllık geçmiş var. Merkezde hem Bitinya-Roma-Bizans dönemlerinin izleri, hem Türk-Müslüman dönemini barındıran Osmanlı mirasını yaşatıyor.
Dağın arka yüzü ise…
Adeta saklı bir cennet gibi, ama her köyündeki saklı tarih ve kültürü ne yazık ki Bursa bile yeterince bilmiyor.
İşte…
Yaşamını Yörük-Türkmen dünyasına hizmetle geçiren; Dağ-Der’de yıllarca genel sekreter olarak çalışan, Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği Disiplin Kurulu Başkanlığı, Bursa Uludağ Yörük Türkmen Dernekleri Federasyonu Başkanvekilliği, kısa adı Kanasder olan Keles Küçükkavacık Derneği Kurucu ve Onursal Başkanı olan Recep Koçdemir’le saklı cenneti konuştuk.
Şimdilerde…
Yörük Türkmen Birliği Genel Başkanı İrfan Tatlıoğlu’yla birlikte Türk Dünyası için çalışıyor.
Üzerinde durduğu şu:
“Dağdaki her köyde gün ışığına çıkmamış değerler var. Keles Kocakavacık’ta, Gelemiç’te, Orhaneli Altıntaş, Büyükorhan Danacılar ve Burunca’da, Harmancık Danişment’te gün yüzüne çıkarılmayı bekleyen çok önemli tarihi ve kültürel miras var.”
Bu değerlerin…
Gün yüzüne çıkarılıp turizm bölgesi kapsamına alınması gerektiğini düşünüyor. Kocayayla ve Kocasu’da rafting projelerini turizm adına çok önemsiyor.
İlk çağrısı şu:
“Sivil toplum kuruluşları, yörenin ilçe belediyeleri, ilçe kaymakamlıkları ve Bursa’daki bürokratlar el atmalı. Böylece yörenin özünü yitirmesi önlenir.”
İkinci çağrısı da şu:
“Tarih geçmişi ve kültürel hazineleriyle saklı bir cennet gibi olan dağ yöresindeki köylerde atlı geziler düzenlenebilir. Sobalarda yöreye özgü pişen patates, yöre ürünleriyle köy kahvaltıları Bursa’yı dağın arkasındaki güzelliklere çağırıyor.”
Haksın da değil…
Kendi değerlerini ve güzelliklerini önce Bursa fark etmeli.