
Türkiye için… İki kritik tarih var. 30 Ağustos 1922’de, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde düşman kovuldu ve vatan özgürlüğe kavuştu. Savaşı kazanan müthiş askeri deha sonra da 29 Ekim 1923’de cumhuriyeti kurdu.
Askeri sürecin hemen ardından, cumhuriyetle sivil yönetim anlayışına geçmek sanıldığı kadar kolay değil.
Atatürk önce savaşı kazandı, sonra da Türk halkına en büyük armağanı cumhuriyetle verdi.
Bugün…
Atatürk’ün armağanı cumhuriyetimizin 100. yılını büyük bir gururla kutluyoruz.
Bu en özel günde…
Cumhuriyetin temel ögeleri demokrasi ve insan hakları kavramlarına ilişkin, 29 Ekim 2014 günü yayınladığımız söyleşinin bazı bölümlerini, anımsatmak adına tekrarlamak istiyoruz.
İşte…
Felsefe alanında Türkiye’nin gururu olan ve dünya felsefesinin saygı duyduğu Prof. Dr. Ionna Kuçuradi, iki temel kavrama şöyle yaklaşıyor:
“Demokrasi 20. yüzyıl boyunca Batı düşüncesinin ideallerinden birini oluşturdu. 90’ların başından beri de demokratikleşme-insan hakları-serbest pazar ve özelleştirme uluslararası topluluğun sloganları haline geldi.”
Ardından…
“Bu kavramlar yüzyılın dönemecinde, günümüzün belli başlı moda fikirlerini oluşturuyorlar” deyip adını da koyuyor:
“Gelişmekte olan ülkelerde demokratikleşme ve serbest pazarın insan haklarını korumanın ana yolları olduğu görüşü yaygın kabul görüyor.”
Şuna işaret ediyor:
“Demokratikleşmenin çok partili seçimlerle eşitleştirildiği, bunun sonucunda da, gelişmekte olan birçok ülkede ‘her şey yapılabilir’ ilkesiyle hareket eden siyasal partilerin olabildiğince oy almak ve iktidara sözüm ona demokratik yoldan gelebilmek için çoğu zaman oy verenlerin hoşuna giden, ama insan haklarına zarar veren vaatlerden çekinmedikleri gözden kaçmıyor.”
Açıkçası…
En güzel yönetim modeli cumhuriyetimizin ilkelerinden şaşmazsak, bugünün sorunlu noktalarını da çözeriz.