Büyük kentlerde toplumun tanıklığında yaşanan bir süreç var. Kentler gelişip değişiyor, fakat kentte yaşayan insanın mutluluğu aynı paralellikte gelişip yükselmiyor.
Aksine…
Sokağa çıkıp baktığımızda, caddelerde yürüdüğümüzde, otobüs ve tramvay duraklarını dolaştığımızda, metro istasyonlarına girdiğimizde insanların yüzünde hep aynı görüntüyle karşılaşıyoruz:
Asık suratlar, gülmeyen yüzler.
Üstelik…
Bu asık suratlar keyif alması gereken sportif faaliyetleri duygu boşalımı olarak kabul edebiliyor, toplumsal gösterilere nefret olarak yansıyabiliyor.
Oysa…
Bursa çalışma yaşamı bakımından genel klasmanın üstünde bir kent. İşsizi de var elbette, ama bu kentte yaşayanların çoğunluğunun işi var.
Bu noktada…
Ekonomik işleyiş anlamında karşımıza da şöyle bir tablo çıkıyor:
Sanayi, istihdam getiriyor. İstihdam kent nüfusunu arttırıyor. Çalışarak kazanan nüfus da kentin ekonomisini canlandırıyor.
Fakat…
Tablonun bundan sonrası ekonomiden çıkıp sosyal boyut haline geliyor:
Böylesine ortamları tanımlayan sosyal kent diye bir kavram doğdu. O da sosyal belediyecilik kavramını getirdi ki günlük çalışma yoğunluğu içinde aşınan, ya da kente uyum sorunu yaşayan bireyler için tamamlayıcı olmayı gerektiriyor.
Nitekim…
Son dönemlerde yerel yönetimlerin etkinlik planlamalarına baktığımızda sosyal belediyecilik projelerinin geçmişe göre daha fazla öne çıktığını görüyoruz.
Çünkü…
Ekonomik verilere göre yükselen kent yaşamlarında sosyallik eksik kalıyor.
Daha açık söylemek gerekirse, ekonomik verilerin yükselttiği daha iyi yaşam beklentisini ifade edebilmek yalnızca rakamlarla mümkün olamıyor.
Konunun uzmanları “Kentlerin refahı, o kentlerde yaşayan bireylerin huzuruyla gerçekleşir” diyorlar ki, terden göğe kadar haklılar.
Yani…
Az ya da çok, paranın kazanılması bireylerin huzurunu ve kentin refahını tek başına yükseltmeye yetmiyor. Onun için de ekonomi terimleri artık sosyolojik kelimelerle bir araya gelip yeni tanımlar üretiliyor.
Bu noktada…
Marifet tanım üretmek değil elbette. Marifet bireyden yola çıkarak toplumun huzurunu sağlamakta.
Büyük kentlerde yaşayan ve tekdüze çalışma yöntemlerinin robotlaştırdığı insanların mutsuzluğu ortada.
O nedenle…
Paranın alternatifinin huzur olduğu bugünkü süreçte, belediyelerin sosyal kent ve huzurlu toplum hedefine yönelik daha sıkı adımlar atmaları gerekiyor.
Yoksa…
Yollarda karşılaştığımız duraklarda yan yana geldiğimiz asık suratlı bireylerin yaşadığı bir kenti anlatmak çok zor olacak. Gördüğümüz o ki, spordan siyasete giderek yayılan toplumsal tepkiler bu gidişatın habercisi.
Galiba…
Şimdi önümüzde toplumsal huzur ekonomisi dönemi başlıyor.