Anlaşılan o ki, örgüt adı ne olursa olsun ve kim destekliyorsa desteklesin Türkiye’yi hedef alan terör yeni bir aşamaya geçti.
Türkiye’nin başkenti ve kalbi olan Ankara’ya 5 ay içinde üçüncü kez toplu katliam amaçlı terör saldırısı olması bunu gösteriyor.
Üstelik…
Son iki saldırı aynı yöntemi gösteriyor: Hareket halindeki bombalı aracın patlatılması.
Birinde askeri konvoy arasında patlatılan bomba yüklü araç dün akşam da 150 polisin daimi bekleme noktası olan ve Bakanlıkların hemen yakınındaki parkın yanında bulunan otobüs durağında patlatıldı.
34 masum vatandaş yaşamını yitirirken, terörist planlamanın kamuoyunu sarstığını söylemek gerekiyor.
Terörün buradaki en önemli mesajı belli: Ülkenin başkentinin. devletin kalbinin güvensiz olduğu imajı verilirken, kamuoyu tepkisinin de güvenliği sağlayamayan devlet ve hükümet imajına yönlendirildiği görülüyor.
Kaldı ki…
Bu saldırı iç kamuoyuna olduğu kadar, yaşanan konjonktürel gelişmeler nedeniyle dünya kamuoyuna da mesaj özelliği taşıyor.
O bakımdan…
Öfkemizi taşıran sansasyonel eylemlerin Güneydoğu’daki operasyonların intikamı olup olmadığını bilemeyiz, ama Türkiye’nin topyekûn terör saldırısına karşın milletçe topyekûn terörle mücadele başlatmasının gerektiği de artık çok açık bir şekilde ortada.
Çünkü…
Ahlaki olmayan, vicdana sığmayan böyle bir savaş topyekûn mücadele ile kazanılabilir. Vatandaş öfkeli olduğu bu saldırılara karşı devletiyle el ele vererek terörün üstesinden gelebilir.
Bir çift söz de Batı dünyasına söylemek gerekiyor.
Avrupa başkentlerinden herhangi birine terör saldırısı olduğunda hemen toplanıp kol kola yürüyenler, Türkiye’deki bu acımasız saldırıları uzaktan bakarak ve “tüh tüh, vah vah” yaklaşımıyla izliyorlar.
Artık onları da gerçek anlamda yanımızda görmek istiyoruz.
Tamam, önce siyasi irade sorumlu ve olaylara karşı da bizim siyasilerimizin söylem birliği elbette çok önemli, ama görünen o ki artık sorumluluğu yalnızca siyasilere bırakmamak gerekiyor.
Taşan öfkemizden duygu ve gönül birliği çıkarmak, Batı’yı laf dışında yanımızda göremesek de bölünmezliğimizi ve yıkılmazlığımızı göstermek gerekiyor.
Bunu yapabilecek güce ve toplumsal iradeye sahibiz. Başımız sağolsun.