MHP’nin tavrı: En makulü AK Parti- CHP koalisyonu, ama olmaz da AK Parti gelirlerse konuşuruz!

02/08/2015 Genel, Siyaset

Aradığımızda… Sivas’tan Yozgat’a geçiyordu. 20 yıl önce, kısa adı ASGD olan Anadolu Spor Gazetecileri Derneği’nin Anadolu örgütlenmesini yürütürken çok geçtiğimiz o yolu da, bölgeyi de biliriz.
Zaten…
MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman’ın da bizim yıllar öncesindeki bir günde 3 kongre programına benzer takvimi var.
Nitekim…
MHP Genişletilmiş İl Divanı toplantıları için güne Tokat’ta başlamış. Öğleden sonra Sivas’taki toplantıda bulunmuş, akşama doğru aradığımızda Yozgat’a 100 kilometre kaldığını söyledi.
Geçen hafta da Kırıkkale’de toplantıların startını verdi.
Lafı dolandırmadan, “Koalisyon ibresi AK Parti-MHP’ye mi döndü?” diye sorduk. O da aynı netlikte cevap verdi:
“Meclis’teki oylamayla ilişkilendirilerek bir yakıştırma yapılıyor.”
Ülke gündeminin tablosunu çizdi:
“Türkiye sıkıntılı bir noktada. Terörle mücadelede kaybedilecek bir dakika bile yok. Deklarasyon yayınlamak, komisyon kurmakla zaman geçirmenin Türkiye’ye yararı yok.”
Sonra…
“Güvenlik güçlerimizin kararlı mücadelesini zaafa uğratacak, tereddüde yol açacak yaklaşımlardan kaçınmak lazım” uyarısı yaptı ve devam etti:
“Şırnak’ta 3 şehidimiz, İstanbul’da saldırı var. Eli kanlı terör örgütü yeniden bir kargaşa, kaos ve tedirginliğin oluşması için elinden ne geliyorsa ortaya koyuyor.”
Mesajı da verdi:
“AKP daha fazla gecikmeden, yürütmüş olduğu görüşmeleri olumlu bir şekilde sonuçlandırmalı, Türkiye hükümetsizliği daha fazla taşıyamaz.”
Araya girip AK Parti-MHP arasında gayriresmi görüşmeler olduğu şeklinde yayılan haberleri sorduk.
“Bütün bu yakıştırmaları AKP maksatlı olarak çıkarıyor” dedi ve bir tahmin yaptı:
“CHP’ye karşı ellerini güçlendirmek için maksatlı yapıyor olabilirler.”
Ardından…
Koalisyon arayışları için MHP’nin tavrını içeren bir yol gösterdi:
“Aslında doğrusu AKP-CHP koalisyonu. Toplumsal kutuplaşma, yarılma, kaosun baş gösterdiği bir ortamda normalleşmeyi temin edecek en makul yaklaşım AKP-CHP koalisyonu olur.”
Son sözünde sanki bir açık kapı iması vardı:
“Bu haftayı bekleyelim bakalım… Sonra eğer AKP bize gelirse, bir daha konuşuruz.”