Ortadoğu’da tarihin izdüşümü: Ya mezhep savaşı, ya da işbirliği!

Gerçi… Türkiye’nin iç gündemi son günlerde farklı gelişmeler nedeniyle değişkenlik gösteriyor, ama Ortadoğu giderek kan gölüne dönüşüyor. Bu da çatışmalardı mezhep savaşı havasına sokuyor.
Bu durumu…
Geçtiğimiz hafta Olay Televizyonu’ndaki Her Açıdan programında konuk ettiğimiz Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ferhat Pirinççi’ye sorduk.
Ortadoğu Uzmanı olan ve Dışişleri Bakanlığı düşüncelerini de bilen Doç. Dr. Pirinççi söze “Ortadoğu’nun yakın tarihine baktığımızda mezhepçiliğin hep araç olarak kullanıldığını görüyoruz” diye başlayıp şu bilgiyi aktardı:
“Ortadoğu coğrafyasında mezhepsel gerilim hep var. Suudi Arabistan Vahabizm ve Selefizmi, İran da Şiiliği öne çıkarıyor. İki ülke de bunu araç olarak kullanıyor. Bugün de mezhepsel gerilim var.”
Şöyle devam etti:
“Radikal Şiilerle konuştuğunuzda Sünnilerden nefret ettiklerini, öldürmek istediklerini söyleyebilirler. Gelen haberlere bakılırsa şu anda da Şiilere yönelik öldürme hareketleri söz konusu.”
Şunu vurguladı:
“Bugün Ortadoğu’da farklılık çatışma unsuru haline getiriliyor.”
Şunları ekledi:
“Bunu İhvan’a karşı da görüyoruz. Suriye ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde İhvan mı daha tehlikeli El Kaide mi diye sorarsanız, İhvan derler. Ama İhvan’ın hiçbir silahlı saldırısı yok. Oysa El Kaideci gruplara baktığınızda uyguladıkları yöntemler çok acımasız.”
Özel bir vurgu yaptı:
“Ortadoğu’da farklılıklar var ve bunları rejimler kullanıyor. Oysa tarihin akışına bıraksalar daha çok işbirliği unsurları öne çıkar.”
Peki…
Ne oldu da Işid terörü mezhep savaşı görüntüsü veren eylemlere yöneldi? Doç. Dr. Pirinççi olanları şöyle özetledi:
“Irak’taki Sünni iktidar yapısı 1920’den 2003’e kadar ayakta kaldı, Amerikan işgaliyle de kalktı ve yerine Şii yapı geldi. Ama Şiiler de Sünni yönetim zamanında, yani Saddam zamanında direniş göstermediler.”
Şuna dikkat çekti:
“2005 sonrası Maliki yönetimi Sünni grupları hep dışladı. Aslında Irak’ta tam bunun sancısı yaşanıyor. Halkın Işid’e sevinç gösterileri yapmasında, İbrahim el-Duri’nin ortaya çıkmasında, Tıkrit olaylarında yerel halk desteğinin önemi çok fazla.”
Ardından…
“Yerel halk sürekli olarak sistemden dışlandı” dedi ve şu analizi yaptı:
“Amerika askerlerini Irak’tan çektiğinde Maliki yönetiminin ilk yaptığı, Haşimi hakkında suçlamalarda bulunmak oldu, idamla yargıladı. O nedenle Sünnilerin radikalleşmesinde Maliki yönetiminin katkısı oldu.”

Yorumu ise şöyle:
“Kaybedecek bir şeyi olmayan insanlar radikalleşme eğilimini daha fazla yansıtırlar ve daha radikal olabilirler. Hele bunlar cihat motivasyonuyla hareket eden gruplarla birleştiğinde, sisteme karşı direniş olur.”