1980 darbesiyle demokrasiyi askıya alan, siyasi partileri ve TBMM’yi kapatan Türkiye 6 Kasım 1983 seçimleriyle demokrasiye dönmeye hazırlanıyordu.
Seçime…
Askerlerin gölgesinde kurulan ve Emekli Orgeneral Turgut Sunalp’ın lideri olduğu Milliyetçi Demokrasi Partisi ile askeri hükümetteki Başbakan Yardımcılığı görevinden ayrılan Turgut Özal’ın kurduğu Anavatan Partisi ve aynı dönemde Başbakanlık Müsteşarlığı’nı bırakıp siyasete atılan Necdet Calp’ın kurduğu Halkçı Parti seçime giriyordu.
Biz de…
Gazetecilikte ihtisaslaşmanın olmadığı dönemde yeni parti yapılanmalarını izlerken fark etmeden Bursa’nın ilk politika muhabiri unvanı oluvermiştik.
Derken…
6 Kasım 1983 seçimleri hızla yaklaşırken bir gün çalıştığımız Hakimiyet gazetesine İngiltere Büyükelçiliği’nden görevliler geldi. Tam anımsamıyoruz, ama gelenlerin başında galiba Büyükelçilik Basın Ateşesi vardı.
Seçimleri sordu. Bursa’daki siyasi yapılanmayı sordu. Seçmen eğilimlerini sordu. Seçimi kimin kazanacağına yönelik tahminimizi öğrenmek istedi.
İzlediklerimizden çıkardığımız sonuçları gözlem olarak aktardık. Bunun üzerine İngiliz görevli “oyların yüzde kaç olarak dağılabileceğini” öğrenmek istedi.
Bizim gözleme dayalı bilgiler de işte tam orada kaldı.
İngiliz konuk anket sorduğunda daha da şaşırdık. Öyle bir çalışma bilmiyorduk. Gördüğümüz ilk anket de çantasından çıkarıp önümüze koyduğu dosya oldu.
İlginç olan şu:
İngiliz Büyükelçiliği’nden gelen görevlinin önümüze koyduğu ankette ANAP’ın kazanacağını görünce güldük. Çünkü sahada MDP’nin kazanacağı izlenimi vardı ve ANAP teşkilatları bile bu beklentideydi.
İşte…
O tarihten beri hem anket çalışmalarını, hem de yabancı ilgisini önemseriz. Seçim dönemlerinde Türkiye’yi yakından izleme gereği duyan ülkelerin Büyükelçilik ya da Başkonsolosluk görevlileri gelirler, Bursa’nın seçim nabzı üstüne kısa araştırmalar yaparlar.
Bu seçim yine öyle oluyor. Olay’da son günlerde çok sık yabancı ülkelerin seçim için araştırma yapan görevlileriyle konuşuyoruz. Gelenlerin kimi müttefik kabul ettiğimiz, kimi stratejik ortak gördüğümüz, kimi dost bildiğimiz ülkelerden.
Geçenlerde…
Çok daha uzaklardan, Uzakdoğu’dan önemli bir ülkenin Başkatip düzeyinde Büyükelçilik görevlisiyle sohbet ederken ilgisinin nedenini merak ettik.
Şu cevabı verdi:
“Ülkemin işadamları Türkiye’yle alışveriş de yapıyorlar, yatırımları da var. O nedenle buradaki siyasi hareketler bizi çok yakından ilgilendiriyor.”
Yani…
Her şey siyasi değil. Küreselleşmenin getirdiği sonuçlardan biri olarak, siyasetin ortayla çıkaracağı tablo ekonomik ilişkiler ve kararlar için daha önemseniyor.
Söylediklerinden de şunu anladık:
Türkiye gerçekten çok güçlü ve önemsenen bir ülke. Ama bunu içeriden biz pek fark edemiyoruz.
