Siyasi partiler elbette iktidar olup hizmet dağıtmayı hedefliyor ve bu hedefe göre de kendilerini planlayıp çalışıyorlar.
Ama…
Şu bir gerçek ki, siyasetin temeli propagandaya, yani lafa dayanıyor.
En azından…
Türkiye’de hem yakın döneme, hem de geçmişe dönük baktığımızda, tüm siyasi süreçlerin temelinin söylem olduğunu görüyoruz. Söylem siyasetinde yerel yapılara, yani partilerin il ve ilçe yapılanmalarına düşen de lider ya da genel merkez politikalarının yerel kamuoyuna aktarılması oluyor.
Daha doğrusu, böyle oluyordu.
Oysa…
Bugünün siyasetine baktığımızda kulvar değişikliği ortaya çıkıyor.
Bu da…
AK Parti’nin ilk dönemlerinde özellikle yerel yönetimler aracılığıyla devreye soktuğu ramazanda erzak dağıtımı ile başladı. İlerleyen süreçte ise seçmen tabanıyla bire bir ilişki anlamına gelecek insana yöneliş haline dönüştü.
Nitekim…
Ramazan süresince AK Parti’nin seçmene, yani insana, yani topluma yönelik iki stratejik hamlesini izledik.
İlkinde…
Her ilçede sokak iftarları düzenleyerek sokaktaki vatandaşla bire bir temas sağladı. Bunu yaparken de, oluşan sempati ortamını üye kayıt kampanyası ile parti tabanının büyümesine katkıya dönüştürdü.
Sokak iftarlarında 300 bin rakamına gelinmesi, paralelinde yürüyen üye kayıt kampanyasında da neredeyse bu rakama ulaşılması tesadüf değil.
Burada…
AK Parti’nin yeni stratejisiyle birlikte siyasetin tarz değiştirip sosyal siyasete yönelmesi kadar, anamuhalefet partisi olan CHP’nin de anında reaksiyonla benzer bir çalışmaya yönelmesi dikkat çekici.
Gerçi…
CHP biraz da ekonomik koşulları nedeniyle AK Parti boyutunda organizasyon düşünemedi ve planlayamadı. Ama ilk kez CHP’nin iftar verdiğini ve bunu da sokak iftarları düzenleyerek rakibiyle yarışmaya çalıştığını gördük.
En azından…
CHP’nin de sokağı boş bırakmadığı ve yeni tarz siyasete ayak uydurmak için kendini zorladığı görüldü.
Konuya…
Yalnızca siyasetin vatandaşa iftar sofrası kurması olarak bakılırsa bundan çok büyük bir yanılgı doğar. Çünkü bu süreç siyaset açısından yeni bir tarz olmakla birlikte yeni bir seçmen profili oluşmasını da beraberinde getiriyor.
O nedenle…
Bundan sonraki süreçte, örneğin önümüzdeki yıl yapılması beklenen yerel seçimlerde siyasetçiler vatandaşa kazandıkları zaman kent için neler yapacaklarını anlatmaya gittiklerinde, vatandaşa yönelik ve biraz da kişisel boyutlar içeren sosyal politikalarını da ortaya koyma zorunluluğu hissedecekler.
Çünkü…
İnsan ilişkilerinde sosyal beklentilerle karşılaşabilirler.
Hatta…
Bugünün görüntüsü, böyle bir manzara ile karşılaşabilme olasılığının çok yüksek olduğunu gösteriyor.
Kısacası…
Siyaset artık yalnızca söylemden yani laftan ibaret değil. Siyaset-seçmen ilişkisi de yeni bir boyut kazandı. Bu da sosyoloji biliminin ilgi alanına giriyor, sosyologlar için araştırma görevi ortaya çıkarıyor.