İznik’teki Ayasofya tartışmaları bize 20 yıl öncesini anımsattı

İznik’ten doğan nur topu gibi bir spekülasyonumuz var. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün kararıyla, hep kapalı olan Ayasofya Müzesi cami olarak ibadete hazırlandı ve şu satırların yazıldığı sırada da Ayasofya’da ilk bayram namazı kılınması için son düzenlemeler yapılıyordu.
Bu karara…
Gördüğümüz kadarıyla İznik’teki esnaf ve sivil toplum örgütleri karşı. Onlar Ayasofya’nın aslında kilise olduğunu, müze olarak kalması gerektiğini ve bu tarihi eserle dünyanın dikkatinin İznik’e çekilebileceğini söylüyorlar.
Hatta…
“Biz aramızda toplanıp 20 tane yeni cami yaparız, ama başka Ayasofya yok” diyorlar.
Buna karşılık…
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da, hafta içinde Olay Televizyonu’nda Ankara Temsilcisi Mehmet Çatakçı’nın sorularını cevaplandırırken, Vakıflar Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre Ayasofya’nın hiçbir zaman müze olmadığını, Osmanlı’dan beri cami olarak kullanıldığını söyledi.
Bu durum…
Siyaseti de bölmüş durumda.
Bazı siyasetçiler Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılmasına karşı çıkarken, bazıları şartsız destek veriyor, bazıları da şaşkın kararsızlık sergiliyor.
İşte…
Tüm bu gelişmeleri izlerken ve tartışmaları okurken 20 yıl öncesi aklımıza geldi.
1992 yılıydı…
Dünyanın, Hazreti İsa’nın iki bininci doğum yılı olan 2000 yılını Milenyum Yılı adıyla kutlamaya hazırlandığı süreçte, Olay’ın sütunlarına İznik’i taşıdık:
Hıristiyanlık alemi Hazreti İsa’nın iki bininci doğum yıldönümünü çok önemsiyor.
Dünya genelinde büyük bir hareket söz konusu.
İncil’in yeniden yazıldığı Konsül toplantısının yapıldığı yer olan İznik’i tüm dünyaya tanıtmanın tam zamanı.
Gelin…
Ele ele verelim şimdiden hazırlıklara başlayalım, İznik için Milenyum fırsatını kaçırmayalım. İznik’i Milenyum turizminin en önemli merkezi yapalım.
Bunları yazarken…
Gerekirse Papa’nın da İznik’e davet edilebileceğini, Milenyum Ayini’nin İznik’te yapılmasının önerilebileceğini, bu sayede İznik turizmi için inanılmaz bir fırsat yakalanacağını köşemizde vurguladık.
O tarihte…
İznik’teki başta esnaf olmak üzere yerleşik düşünce biraz daha dar çevre ağırlıklıydı. Cep telefonu ve internetten e-mail haberleşmesi henüz olmadığı için de İznik’ten mektup yağdı.
Gerçi…
Gelen mektupların içinde önerimize destek içerenler vardı ama büyük çoğunluk tepki gösteriyordu.
Üstelik…
Tepki gösterenlerin büyük çoğunluğu da benzer bir ifade kullanıyordu:
“İznik’te papaz cübbesi görmek istemiyoruz. Çocuklarımızın misyoner yapılmasına izin vermeyiz.”
Benzer cümlelerle dile getirilen papaz cübbesi ve çocuklara misyonerlik aşılaması düşüncesi üzerine yine Olay’daki köşemizde şunu yazdık:
“Sokaktan geçen papazın cübbesini görüp de etkilendiği için dinini değiştirecek kadar zayıf iradeli olandan zaten kimseye hayır gelmez.”
İşte…
20 yıla yakın süre önce böyle bir tartışma yaşamış bir gazeteci olarak, bugün İznik’te Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılmasına karşı çıkanları ilgiyle izliyoruz.
Buna değişim demek yeterli değil.
Çünkü…
İznikli artık dünyaya açılmanın yolunun, elinin altındaki tarih hazinesi olduğunun farkında.
Yıllarca İstanbul’daki Ayasofya’nın ibadete açılması için slogan atan gençlerin bugün olgun karar vericiler olarak İznik’teki Ayasofya’yı ibadete açmaları belki bir hedefe ulaşma oldu ama İznik’in yaklaşımı bizce çok önemli.
Hele…
İznik bu birlikteliği koruyup biraz daha sağlamlaştırırsa, bundan sonra önündeki yolda engel kalmayacağı gibi dünyanın tanıdığı bir yer haline gelir.