Çok eski yıllara gitmeyeceğiz… Bursa’nın yakın dönemi sayılabilecek bir süre olan son 30 yılda yaşanmış iki sel olayı ile ilgili anılarımızı tazelemek istiyoruz.
Birincisi…
Hafızamız bizi yanıltmıyorsa, 1980 yılının mart ya da nisan ayıydı. Bursa yine bu dönemde olduğu gibi üç gün boyunca aşırı yağış almıştı.
Acı haber ise bir sabah vakti Demirkapı’dan gelmişti.
Aşırı yağışlar nedeniyle yamaçlardan kopan iki büyük kaya, Demirkapı’daki evlerin üzerine yuvarlanmıştı. Kayalardan biri, iki katlı bir evin çatısından girip altından çıkmış, o sırada kahvaltı masasında olan anne ile iki çocuğunun canlarına mal olmuştu.
Kayanın delip geçtiği ev, bugün sel sularının dolması nedeniyle bir kişinin yaşamını yitirdiği evin olduğu Alacahırka ile aynı hat üzerinde ve yakın bir bölgedeydi.
O zaman da…
İlgililer toplandılar ve yamaçlardaki tehlikeyi konuşup tartıştılar.
Çekirge’den Ertuğrulgazi’ye kadar olan Bursa’nın güneyindeki Uludağ yamaçları gerçekten bu tür doğal afetler açısından risk oluşturuyordu.
İlk etapta…
Kayaların yuvarlandığı bölge olarak Uludağ Yolu’nun Alacahırka’dan sonraki bölümüne güçlü bir istinat duvarı düşündüler. O duvarın yapılması birkaç yıl sürdü.
Ama…
30 yıl önceki duvar, çok hızlı şekilde devam eden konutlaşma nedeniyle birçok yerinden bozuldu.
Galiba…
Yapıldıktan sonra pek bakım da görmedi.
İkinci olay…
1989 yılında yaşandı. Yine aşırı yağmurlar vardı ve bir sabah Uludağ’dan inen seller Gökdere’ye sığmaz oldu. Dere taşınca da Setbaşı’nda dere içine yapılan sosyal tesis ve binaların önlerindeki otomobilleri alıp ovaya kadar sürükledi.
İnsanlar da Setbaşı Köprüsü’nün üstünden, büyük bir çaresizlik içinde otomobillerin selle birlikte ovaya doğru sürüklenişini izlemek zorunda kaldılar.
Bu doğal felaketin ardından Bursa’nın dereleri uzun süre gündemde kaldı. Dağdan gelecek seller açısından her biri tahliye kanalı özelliğindeki dereler gerçekten çok önemliydi.
Gelin görün ki…
Zaman zaman ve belli bir periyoda bağlı olmadan dağ yamaçlarından kopup gelen sellere karşı Bursa’nın tahliye kanalı olarak güvencesi konumundaki derelerin kimi yok edildi, büyük bölümünün de üstü kapatıldı.
Örneğin…
Bir zamanlar Karıncalı Dere’nin şarıl şarıl aktığı Namazgah’tan Yeşil’e inen dere yatağı bugün kentin önemli caddelerinden biri oldu.
Kalan derelerin de büyük bölümünün ya üstleri kapatıldı ya da yataklarıyla oynandı.
Oysa…
Sel suları yamaçlardan taş-toprak, çalı-çırpı da sürükleyip getirdiği için, üstü kapatılıp tünel içine alınan derelerin tıkanması söz konusuydu.
Derelerin üstünü kapatan belediyeler “Buraları pislik yuvası, çevrede yaşayanlar rahatsız oluyor, hem sonra artık eskisi gibi fazla su gelmiyor” gibi mazeretler ürettiler.
Doğru…
Dağ yamaçlarından eskisi gibi şarıl şarıl su gelmiyor ama 20 yılda, 30 yılda bir geldiğinde de Bursa’nın canını yakıyor.
Bugün…
Cilimboz Deresi’nin durumu da ne yazık ki bu. Derenin üst tarafındaki Alacahırka-Pınarbaşı taraflarında dere yatağına çöpler döküldüğü için kötü görüntü var ama aşağılarda üstü kapatıldığı için tehlikeli durum sürüyor.
Ayrıca…
2 yıl önce Yakın Çevre Yolu’nun ortasındaki derenin çevresinin park, sosyal tesis ve gezinti alanı olarak düzenlenmesi sırasında da eskileri anımsatıp uyarmaya çalıştık. Güçlü bir sel gelmesi halinde derenin çevresinin tehlike yaşayacağını ısrarla söyledik.
Nitekim…
Yağmurlar biraz fazla olsa, ya da Doğancı Barajı’nın kapakları biraz aralansa, buradaki yeşil alanlar su altında kalıyor.
Üstelik…
Tehlike altında olan yalnızca dereler ve yamaçlar değil. Kentin ana caddeleri de yağmur biraz yağdığında sular altında kalıyor.
Hadi…
Bat-çıkların ya da Bursaray istasyonlarının su altında kalmasını buralarının çukur olması nedeniyle bir yere kadar anlayabiliyoruz. Sabah saatlerinde Bursa-Mudanya Yolu üzerinde, Özdilek’e gelmeden Çevre Yolu’na girilen yol ayrımı bile su altındaydı ve biriken sular bir otomobilin tavanına kadar yükselmişti.
Bütün bunların bir tek anlamı var:
Belediyeler altyapı yatırımlarını eskisi kadar önemsemiyorlar. Bunu söylerken altyapı yatırımı hiç yapmıyorlar demiyoruz, eskisi kadar önemsemedikleri yolundaki gözlemimizi paylaşıyoruz.
Altyapıya para gömmek yerine herkesin görüp beğeneceği üstyapıya yöneliyorlar. Çevre düzenlemelerini bir çeşit kent makyajı olarak yapıyorlar.
Yıllar önce…
70’li yılların sonlarında Bursa’ya ne zaman yağmur yağsa biz gazeteciler hemen Panayır’a koşardık. Yalova Yolu’nun yeni yapıldığı o yıllar köy olan Panayır, yeni yapılan yol seviyesinin altında kaldığı için akacak yer bulamayan yağmur suları kocaman bir göl oluştururdu.
Panayır’da evler arasında dolaşan kayıkların insanları kurtarırken pek çok fotoğrafını çektik.
O soruna çare bulan Bursa’nın teknik adamları nedense bugün kentin ana caddelerinin su altında kalmasını önleyecek düzenlemeleri yapamıyorlar.
İşin ilginci…
Ovanın orta yeri sayılacak bir noktada bulunan Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’nin altyapısı da iflas etti ve rögarlardan taşan sular pek çok fabrikayı sular altında bıraktı. O fabrikaların depolarındaki ürünler ciddi şekilde zarar gördü.
Sonuç da işte bu.
Alacahırka’dan, Pınarbaşı’ndan, Maksem’den, Dosab’dan ya da kentin diğer bölgelerinden yansıyan sel görüntüleri bu kentin kaderi olmamalı.