Terör örgütü PKK’nın ramazan-bayram-referandum üçgeninde eylemsizlik kararını açıklamak için kamuoyu nezdinde zemin oluşturmaya çalıştığı süreçte, 27 Ağustos 2010 günü bu sayfalarda “Özel bir konu, özel bir yorum… PKK’nın hükümetle anlaştığını açıklaması nasıl bir planın parçası?” başlığıyla gerçekten çok özel bir yoruma ve bu yorum içinde çok çarpıcı bir öngörüye yer verdik.
Yorumu yapan da, öngörüsünü dile getiren de, terör konusundaki araştırmalarıyla tanınan Yazar M. Emin Günler’di.
O yazıda…
Ateşkes kararını açıklarken, PKK üst düzey yöneticilerinden Murat Karayılan’ın hükümetle anlaştıkları açıklamasına yer vermesinin ardından Günler’in yorumu 4 ana madde üzerinde yoğunlaşıyordu.
Bir…
“Aslında PKK’yı yakından takip edenler örgütün bu tür manevralarının mutat olduğunu bilir. Örgüt, belli evrelerde şiddeti tırmandırıp sonra yeniden düşürerek isteklerini kabul ettirme stratejisini sıkça devreye sokuyor. Ayrıca, PKK birkaç yıldır ramazan ayında şiddet çıtasını belli seviyede düşürüyor. Buna rağmen PKK son ateşkesi hükümetle anlaşma kılığına soktu. Böylece PKK ve Öcalan cephesi ile devlet nezdinde herhangi bir görüşme yapılıp yapılmadığı en çok merak edilen konu hâline geldi.”
İki…
“Referandumun hayır cephesinde oluşan PKK-BDP-MHP-CHP ittifakının hükümetin elini güçlendirdiğini düşünen derin algı sürece müdahale ederek PKK ve BDP’ye yeni konum aldırdı. Bu senaryoya göre hükümetin elini PKK eylemleri ile zayıflatmak isteyenler ortaya çıkan skandallar ve kirli ilişkiler üzerine amacına ulaşamayınca bu sefer PKK’yı evet cephesine yamayarak süreci baltalamaya çalışıyor.”
Üç…
“PKK’nın ateşkes kararı ile birlikte ortaya koyduğu şartlar da bir anlaşmanın söz konusu olmadığı yönünde işaretler veriyor. PKK aldığı ateşkes kararının sürekli hâle gelmesi için 4 şart öne sürdü: Operasyonların durdurulması, seçim barajının düşürülmesi, KCK operasyonlarında yakalananların serbest bırakılması ve Öcalan ile müzakere kanalının açılması. Bu durum ortaya bir gerçeği çıkarıyor; demek ki henüz bir anlaşma söz konusu değil. PKK’nın ateşkes şartlarını BDP de referandum kararı için öne sürmeye başladı.”
Dört…
“1993 yılında Türkiye bu anlamda çok trajik bir tecrübe yaşadı. PKK önce ateşkes ilan etti. Türkiye tam bu noktada adım atacakken 33 er olayı yaşandı. Derin bağlantıları su götürmeyen söz konusu olay Kürt meselesinde şiddet dilinin hâkim kılınmasını sağladı.”
••••••••••
Gelelim bugüne…
Ramazan sona erdi, bayram geçti, referandum bitti. Barış ve Demokrasi Partisi başta olmak üzere, Güneydoğu’daki kimi sivil toplum örgütlerinin PKK’nın eylemsizlik kararı süresini uzatmak üzere harekete geçtikleri bir ortamda Hakkari’de mayın patlaması sonucu 9 vatandaşımız yaşamlarını yitirdi.
Olay yerinin hemen yakınında bulunan askeri sırt çantasından başka mayınlar ve patlatma düzenekleri çıktığı haberlerde yer aldı,
Yörede yaşayanlar bu saldırıdan devleti sorumlu tuttular. Hükümetten yapılan açıklamalarda ise “daha önce de benzer bir olayda güvenlik güçlerine yönelik imalarda bulunulduğu, ama o olayı PKK’nın gerçekleştirdiğinin ortaya çıktığı” vurgulandı.
Aynı söylemi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de tekrarladı.
Ancak…
Olayın meydana geldiği gün Ankara’da, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ve iki bakanın, Meclis’te Başbakan’ın makam odasında BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ve iki bakanla buluşacakları ortaya çıktı.
Buluşma…
Hakkari’deki olay sonrası ertelendi.
Bu noktada…
Hiçbir yorum yapmaksızın, Araştırmacı-Yazar M. Emin Günler’in 27 Ağustos’ta bu sayfalarda yer verdiğimiz ve yukarıda dördüncü maddede anımsattığımız öngörüsünü tekrar tekrar okumakta yarar görüyoruz.
27 Ağustos’ta bu sayfalarda yer verdiğimiz ve Hakkari’de patlayan mayınla birlikte gerçeğe dönüşen öngörü, Türkiye’de oynanan oyunu gözler önüne seriyor.
Taktikler hep aynı.