Güler Buğday yaşamı boyunca solda siyaset yapmış, en önemlisi bedel ödemiş ve geçmişte SHP döneminde Parti Meclisi Üyesi olarak görev üstlenmiş, CHP’de sözü dinlenen ve görüşü önemsenen bir siyasetçi.
Nitekim…
Referanduma gidilen bu ortamda da CHP İl Başkanlığı’nın yaptığı görevlendirmelerle çalışmalara katılıyor, gittiği yerlerde anayasa değişikliğine referandumda neden hayır oyu verilmesi gerektiğini anlatıyor.
Yayınlanmış üç anı romanın yanında, olaylara ve konulara değişik pencerelerden baktığı yazıları da internette çeşitli sitelerde yayınlanıyor. Bu sitelerin başında da Yeni Bursa adlı internet haber sitesi geliyor.
Bugün www.yenibursa.com internet sitesinde Güler Buğday’ın yeni yazısını okuduk.
“12 Eylül faşizmi kimlerin çocuklarını korkuttu?” başlıklı yazısı her zamanki gibi çok farklı bir yazı olmuş.
Liderlerin meydanlardaki söylemlerinde referandumun ana hedef maddesi haline gelen 12 Eylül’le hesaplaşma noktasını ele alırken, bugün Olay gazetesi köşe yazarı olan kızı Özlem Buğday Yağmur’un 12 Eylül dönemindeki çocukluk duygularını yansıtan cümlelere yer vermiş.
Ancak…
Referandumda neden hayır oyu verilmesi gerektiğini anlatan yazının son bölümü dikkatimizi çekti.
Açıkça söylemek gerekirse…
Buğday’ın bir gözlemine dayanarak yazdığını anladığımız ve “bir abla olarak uyarıyorum” ifadesiyle başlayan bölümde çok çarpıcı uyarılar yer alıyor.
Örneğin…
“Kimse bu partiyi küçük hesaplarının ve beklentilerinin aracı olarak görmesin” cümlesinin ardından Güler Buğday şöyle devam ediyor:
“CHP her fırsatta kızılıp küsülen, küfredip gidilen, olanak bulunca daha doğrusu ikbal ışığı görülünce yeniden dönülen ve gelir gelmez ‘Savulun biz geldik’ diye ortalık toza dumana sokularak, yüksek egoların tatmin yeri değildir.”
Şunu vurguluyor:
“Üstelik gün; kişisel yarışların yapılacağı, üyelerin (benden- ondan-karşıdan) diye kategorize edilip edilgen halde tutulacağı gün de değildir.”
Şuna da dikkat çekiyor:
“Gün; özellikle CHP için topyekûn, kimse geride kalmadan, özellikle yok sayılıp kenarda köşede bırakılmadan seferberlik günüdür.”
Bu noktada…
“Kimse bu uyarılarımı görmez-anlamaz olmasın. ‘Yine paranoya görüyor’ demesin. Gelinen nokta bu kadar ciddidir” dedikten sonra şu noktalara işaret ediyor:
“Tek adamlığa, diktatörlüğe, otokritik bir yapıya giden yolun kilometre taşları döşeniyor. Bu koşullarda CHP’nin en önemli silahı insan gücüdür.”
Bu satırları bir çağrı izliyor:
“Yıllardır bu partiye gönül vermiş, hiçbir çıkar elde etmemiş, ihale peşinde koşmamış, kantin, büfe, çay bahçesi, restoran işletmesi derdine düşmemiş, cebindekini, elindekini paylaşmış CHP’liler çağrım sizleredir.”
Çağrısını şöyle sürdürüyor:
“Gönül birliği ile bu partiyi terk etmeden bu günlere taşımış tüm partililerin ortaya çıkma, el ele verme, omuz omuza dayanışarak gelen tehlikeye karşı set olma, etten duvar olma günüdür.”
Sonra da…
Bu uyarıları ve çağrıları neden yaptığını ortaya koyuyor:
“Birtakım insanlar 10 ay sonraki seçimlerin hesabını yapmadan, şu kara günlerde birbirine çelme takmadan, güçlü egolarına ve eski çocukluk hastalıklarına geri dönmeden çalışmak zorundadır.”
Şunu ekliyor:
“Bu duyguları taşıyan tüm CHP’liler kimseden görev beklemeyin!.. Hepiniz Mustafa Kemal adına görevli ve sorumlusunuz.”
Şunun altını özenle çiziyor:
“Bu uyarılarımı gereken insanlara çok söyledim. Çok tekrarladım. Her ferdimize ihtiyacımız olduğunu, kimseyi ötekileştirmeye hakkımız olmadığını, kimsenin bu partide egemen güç olamayacağını döne döne anlattım.”
Anlaşılan o ki…
Referandum çalışmaları sırasında karşılaştığı bazı tablolar üzerine Güler Buğday bu uyarıyı yapma gereği duymuş.
Onun için de…
Yazısını “Son bir kez de yazarak uyarmak ve tarihe not düşmek istiyorum” diyerek bitirmiş.
CHP’ye yönelik bu abla uyarısı herhalde gerekli yerlerde algılanmıştır.