Belki masal anlatır gibi olacak ama, 33 yıl önce gazeteciliğe başladığımızda büyüklerimizin çekmecesindeki haber arşivi dosyalarında en önemli yeri Uludağ tutardı.
Özellikle…
Her kış mevsimi geldiğinde, Uludağ’ın sorunları dosyası açılırdı.
O zaman da…
Uludağ’daki yetki karmaşası, plansızlık, imar sorunları gündemin hiç değişmeyen maddelerindendi.
Dahası…
O zaman da Uludağ ile ilgili yapılan her açıklama “Bursalıların kullanımına açmak, ülkede kayak turizminin cazibe merkezi haline getirmek” gibi hayaller vardı.
O zaman da…
Uludağ’da günübirlik tatilcilerin ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri tesislerin olmamasından, ulaşımının zorluğundan yakınılırdı.
Ustalarımızdan rahmetli Niyazi Menteş her kış sürekli Uludağ sorunları üzerine haber yaparken yedi kocalı Hürmüz tanımlamasını büyük bir keyifle tekrarlardı.
Hatta…
Dosyasını masanın üstüne koyup daktilosundaki tuşları tıkırdatırken, “Ben gazeteciliğe başladığımda Uludağ’ın sorunlarını benden öncekiler yazardı, şimdi ben yazıyorum, sonra da siz yazarsınız” derdi.
Biz gazeteciliğin ilk basamaklarını çıkarken, Niyazi Abi 25 yılı devirmişti. Şimdi biz 33 yıla geldik ve rahmetli Niyazi Abi’nin bizden 25 yıl önce yazmaya başladığı, belki de ondan öncekilerin yine benzer sürelerde yazdığı konuları neredeyse benzer şekilde yazmayı sürdürüyoruz.
Korkumuz…
Niyazi Menteş’in kehanetinin gerçek olmasında. Eğer söylediği gibi olursa, bizden sonra gelecek kuşaklardaki gazeteciler de aynı şeyleri yazmaya devam edecekler.
••••••••••
Geçen süreçte…
Uludağ’daki yapılaşmayı düzene sokacak bir plan bile yapılamadı. Yapılmaya çalışıldığında ise, söz sahibi durumundaki kamu kurumları birbirlerine karşı üstünlük sağlamak için veto yetkisi kullandı.
Yani…
Uludağ’da bugün elle tutulur bir imar planı yoksa ve bunun sonucu oteller fazlalıkları nedeniyle kaçak yapı durumuna düşmüşlerse, temelinde devletin kurumları arasındaki bu çekişme olduğunu söylemek gerekiyor.
Değişen tek bir şey var…
Eskiden Uludağ’daki mekanik denilen ve kayakçıların tepeye ulaşmalarını sağlayan liftlerin sayısının azlığından yakınılırdı.
Bugün ise…
Liftlerin ya da teleskilerin sayısının bazı bölgelerde fazla olması nedeniyle kayak pistlerini kesmesinden yakınılıyor.
Buna karşılık…
Eskiden Uludağ ülkenin en önemli kayak turizmi merkeziydi. Uludağ’dan sonra Bolu Kartalkaya gelirdi. Ama özellikle İstanbul sosyetesinin tercihi Uludağ’dı.
Günümüzde Uludağ’ın rakipleri çoğaldı. Hatta, uçakla ulaşım sağlanabilen yeni kayak merkezleri gelip geçtiler bile.
Yine…
Uludağ’da eskiden çadır ve barakalarda Bursalılar yaz tatillerini geçirirlerdi. Ülkenin belli başlı futbol takımları ve milli takım yaz hazırlık kamplarını Uludağ’da yaparlardı.
Şimdi onlar da kalmadı.
Kısacası…
Aradan geçen bunca yılda sorunlar çözülüp Uludağ gelişeceğine, aksine gerileme yaşandı. Kurumların yetki savaşı uğruna eskiyi bile koruyamadık.
••••••••••
Bu arada…
Gazeteciliğimizin ilk dönemleri denebilecek süreçte, dönemin Bursa Valisi olan Zekai Gümüşdiş’in söyledikleri bugün bile kulaklarımızda çınlıyor.
Her kış geldiğinde, özellikle de okulların sömestr tatili yaklaştığında dağda rezervasyon yaptırmak isteyen Ankara bürokratları gün içinde Vali Gümüşdiş’i adeta telefon bombardımanına tutarlardı.
Devletin Valisi de işi gücü bırakır, gününün bir bölümünü dağdaki misafirhanelerde Ankara’daki yüksek bürokratlara yer bulmak için harcamak zorunda kalırdı.
O nedenle…
Ne zaman okulların yarı yıl tatili yaklaşsa Gümüşdiş’i sıkıntı basar ve “Eğer mümkünü olsa Uludağ’ın altına tekerlek takar Ankara’ya gönderirdim” derdi.
Bu bir espri elbette.
Fakat…
Aynı zamanda, Uludağ’ın sorunlarının nereden ve neden kaynaklandığını çok açık bir şekilde gözler önüne seren ironi olarak da kabul etmek gerekiyor.
Çünkü…
Ankara bürokrasisi Uludağ’ı çok seviyor ve kesinlikle kaybetmek istemiyor. Bırakın kaybetmeyi, Uludağ’ı paylaşmak bile istemiyor.
Zaten…
Onun için yıllar içindeki süreçte Uludağ’daki kamu kuruluşlarına ait misafirhanelerin sayısı otellerden fazla oldu. O nedenle kamu misafirhanelerinin yatak sayıları otellerle yarıştı.
Gerçi…
Günümüzde kamu misafirhanelerinin büyük bölümünün kapısına kilit vuruldu ve bir kısmı özel sektöre devredildi ama, kalanlar bile Ankara bürokrasisi için çok önemli ve âdeta bir kale değerinde.
Son dönemlerde Uludağ’da birbirlerini sürekli veto eden kamu kurumları yerine yerel otoritenin, örneğin Büyükşehir Belediyesi’nin tek yetkili olması isteniyor.
Bize göre…
Son derece doğru bir adım. Uludağ’ın kurtuluşu Ankara’dan değil, Bursa’dan yönetilmesinde. Uludağ’ı tanıyanlar, bilenler karar noktasında olurlarsa, hele hele 5 yılda bir halkın seçimde denetlediği belediyeler sorumluluk üstlenirlerse, inanıyoruz ki sorunlar çözülür ve dünyaya açılabilen bir Uludağ ortaya çıkar.
Ama…
Şunu da çok iyi biliyoruz:
Yıllarca Uludağ’ı bir güç gösterisi gibi elinde tutan ve gelişmeyip bu hale gelmesine neden olan bürokratik otorite yine yetkilerini devretmek ya da paylaşmak istemeyecek.
Devlet Bakanı Faruk Çelik ve Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’nin tüm iyi niyetli çabalarına karşın sonuç alabileceklerini sanmıyoruz.
Farkındayız…
İfadelerimiz karamsar oldu ama, deneyimlerimiz bunu gösteriyor. Umarız bu kez hep birlikte yanılırız.