Sokaktaki vatandaş Kürt açılımını nasıl görüyor? Kürt nüfusunun az yaşadığı bölgelerde Kürt açılımı nasıl görülüyor? Sokaktaki vatandaş hangi kurumlara güveniyor? Hükümeti nasıl görüyor, muhalefeti nasıl buluyor? Araştırmacı Selçuk Köylüoğlu açıklıyor…
Farklı düşünceler, polemikler ve suçlamaya dönüşen eleştiriler gösteriyor ki, Türkiye kritik bir süreç yaşıyor.
Bir yandan…
Terörü yok etmek için, terörün beslendiği ortamı değiştirmeye yönelik demokratik hak ve özgürlükler kapsamında atılan adımlar, diğer yandan bu adımların sonucunda ülkenin bölüneceği kaygılarının sert ifadelerle dile getirilmesi de bunu gösteriyor.
Görüntü ortada…
Siyaset cephesinde, Kürt Açılımı olarak gündeme gelen proje çevresinde bütünlük sağlanmış değil. Siyaseti çevreleyen demokratik kitle örgütleri de farklı bakış açılarıyla doğal olarak farklı düşünceler seslendiriyorlar.
Çeşitli ortamlarda ve değişik isimlerle düzenlenen toplantılarda ise fikri olgunluk sağlamaya yönelik tartışmaların önü açılıyor.
Peki…
Sokaktaki vatandaş bu Kürt Açılımı konusunda acaba ne düşünüyor?
Soruyu…
Uzmanına, Türkiye çapında önemli kamuoyu araştırmalarına imza atan Bursalı Araştırmacı Selçuk Köylüoğlu’na sorduk.
••••••••••
Söze…
“Aslında bu başlık, Türkiye’de taşları yerinden oynatacak kadar etkili olacak maddeler içeriyor” diye başladı ve Demokratik Açılım ya da daha çok kullanılan şekliyle Kürt Açılımı konusunda oluşan fotoğrafı görmeye yönelik durum tespiti yaptı:
“Bu konu siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları yanı sıra toplumda da tartışılan/tartıştırılan önemli bir başlık haline geldi.”
Ardından…
Başlık olarak ortaya konan konunun bölgelere göre algılanışını şöyle değerlendirdi:
“Coğrafi olarak farklı yerleşim alanlarında konuya dair yaklaşımlar değişkenlik taşırken, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgeleri dışında, özellikle de Kürt nüfusunun az olduğu bölgelerdeki çalışmalarda farklı sonuçlar elde ediliyor.”
Bu noktada…
Araştırmacı Selçuk Köylüoğlu, yapılan araştırmalar doğrultusunda ortaya çıkan algılama sonucuna yönelik ilk önemli tespiti aktardı:
“Kürt nüfusunun az olduğu bölgelerde, neredeyse toplumun tamamına yakın bir kesimi Kürtlerin ayrı bir devlet kurmak istediğini düşünüyor.”
Rakam da verdi:
“Bu oran yüzde 80’i aşıyor.”
Devam etti:
“Yine bu bölgelerde, TRT ŞEŞ olarak bilinen TRT 6 kanalının yayın yapmasını olumsuz karşılayanların oranı yüzde 90’a ulaşıyor.”
Çarpıcı bir rakam daha verdi:
“Kürt nüfusun az olduğu bölgelerdeki araştırmalarda, Kürtlere kültürel haklar tanınmasından Türkiye’nin bütünlüğü adına endişe duyanların oranı ise yüzde 65’i buluyor.”
••••••••••
Peki…
Köylüoğlu’nun vurgusuyla, “Kürt nüfusun az olduğu bölgelerde yapılan araştırmalar” acaba Kürt sorunu olarak gündeme gelen konuyu nasıl görüyor?
Önce…
“Kürt nüfusun az olduğu bölgelerde yapılan araştırmalar Kürt sorunu konusunda çok özel bir sonuç ortaya koyuyor” dedi ve şunu açıkladı:
“Bu bölgelerde Kürt sorununun Türkiye’nin önemli sorunu olup olmadığı sorusuna, ‘Evet Türkiye’nin önemli sorunudur’ diyenlerin oranı yüzde 50.”
Bunun ne anlama geldiğini de açıkladı:
“Konuyu önemli sorun kabul edenlerin yüzde 50 olması denge anlamına gelir.”
Şu da önemli bir nokta:
“Kalan yüzde 50 ise, yani ‘Türkiye’nin önemli sorunu değil’ diyenler ise işsizlik ve geçim sıkıntısı gibi konuları önemli sorun olarak ortaya koyuyorlar.”
Bundan da şu yorumu çıkardı:
“İlginç olan şu: Türkiye’nin önemli sorunu olarak işsizlik ve geçim sıkıntısı tercihini yapanlar, Kürt sorunu olmadığı halde son dönemde varmış gibi gösterildiğini düşünüyorlar.”
••••••••••
Araştırmacılar, yaptıkları saha çalışmalarında konuya değişik açılardan bakmayı seviyorlar.
Nitekim…
Selçuk Köylüoğlu, bu kapsamda farklı bir sorgulamanın da sonucunu açıkladı.
Bu sorgulama…
“Türkiye’de Kürt sorununun çözümünde etkili olacak kurumlar hangileridir?” sorusuyla yapılmış.
İşte sokaktaki adamın verdiği cevap:
“Araştırma sonuçlarına göre, Kürt sorununu çözebilecek kurumlar sıralamasında Türk Silahlı Kuvvetleri birinci sırada geliyor. Bunu sırasıyla hükümet, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanlığı izliyor.”
Çıkardığı sonuç şu:
“Bu tablodan çıkan sonuca göre sokaktaki vatandaş soruna siyaseten çözüm bulunamayacağını düşünüyor. Silahlı Kuvvetler’in ilk sırada çıkması da, sorunun askeri operasyonlarla çözülebileceğine inanıldığını gösteriyor.”
Dahası da var:
“Hatta, yine benzer bir soruda, yani bütün partilerin ortak bir çözüm için bir araya gelip anlaşmaları halinde bile Kürt sorununun çözüleceği düşünülmüyor.”
Rakam çarpıcı:
“Bu yöndeki sorumuza, yüzde 85 oranında olumsuz yanıt aldık.”
••••••••••
Gündemde bir de, şova dönüşen dağdan iniş projesi var.
Acaba…
Sokaktaki vatandaş bu inişlerin sorunu çözüp çözmeyeceği konusunda ne düşünüyor?
İşte Köylüoğlu’nun cevabı:
“Sokaktaki vatandaş, PKK’nın silah bırakarak dağdan inmesini de sorunun çözümü için pek geçerli görmüyor.”
Rakamları ortaya koydu:
“Örneğin, bu konuda sorduğumuz soruya yüzde 30’ar evet, hayır, fikrim yok yanıtı aldık.”
Soru şu:
“Hükümetin Kürt sorununun çözümüne yönelik başlattığı açılım olumlu mu?”
Çıkan sonuç şu:
“Vatandaş açılımı yüzde 75 olumsuz buluyor.”
Çapraz bir soru:
“Hükümetin Kürt sorununu çözmeye yönelik çabalarının muhalefet partileri tarafından bölücülük olarak kabul edilmesi doğru mu?”
Çıkan tablo şu:
“Vatandaş bu soruya, yüzde 20 civarında doğru bir değerlendirme cevabı veriyor. Muhalefetin bölücülük suçlaması ise yüzde 50 düzeyinde yanlış bulunuyor. Yüzde 30 da fikri olmadığını söylüyor.”
••••••••••
Biz bu sonuçtan şunu çıkardık:
Sokaktaki vatandaşın Kürt sorununa çözüm olarak gündeme gelen çalışmalara mesafeli.
Sorunun siyaseten çözülemeyeceğine inanılması, çözüm için Türk Silahlı Kuvvetleri’ne güven ortaya konması ve hükümetin çabalarının yüzde 75 gibi yüksek bir oranda olumsuz bulunması gerçekten çoık önemli.
Bununla birlikte…
Muhalefetin hükümete yönelik “bölücü” suçlamalarının da kamuoyunda destek bulmadığı anlaşılıyor.
Yani…
İktidar destek göremezken, muhalefet de bundan çok fazla yararlanamıyor.
Bu noktada…
Özel bir tespiti Selçuk Köylüoğlu yaptı:
“Bu sonuçlar, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kendi seçmeninde yaşadığı şoku da gösteriyor.”
Sonuç olarak…
Köylüoğlu’nun sonuçlara yönelik tespiti şu:
“Açılım toplumsal tabanda destek görmedi. Askeri yöntemlerle sorunun çözülebileceğine ilişkin beklenti daha yüksek. Kürtlerin kültürel hakları için yapılan değişikliklerin de bütünlüğü bozacak bir sonuç yaratacağı endişesi var.”
Konunun siyasi boyutunun yorumunu yaptı:
“Böylesine endişelerin tavan yaptığı bu süreçte, MHP ve CHP seçmenleri açılım karşıtı duruşlarıyla dikkat çekiyorlar. AKP seçmeninin de açılım konusunda parti politikalarını desteklemediği ve kafalarının karışık olduğu anlaşılıyor.”
Şu yorumu çıkardı:
“AKP seçmeni partisini savunuyor, ama açılım politikaların net olmayışı kafalarını karıştırıyor.”
DP’de iki Teşkilat Başkanlı dönem
Anavatan Partisi 10 gün önce kendini feshetti ve Demokrat Parti’ye katıldı.
O kurultayda…
DP’nin 50 kişilik Genel İdare Kurulu’na, Anavatan’ın önerisiyle 50 isim daha eklendi.
Dün de…
100 kişilik birleşmiş GİK’in ilk toplantısında, Başkanlık Divanı belirlendi.
DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk başkanlığında 18 kişiden oluşan Başkanlık Divanı’nında Anavatan’dan 8 kişiye yer verildi.
Anavatan’ın son genel başkanı olan Salih Uzun, dünkü toplantıda DP Genel Başkanvekili olarak Başkanlık Divanı’da yer alırken ikinci adamlığı tescil edildi. Uzun ayrıca, Siyasi İşlerden sorumlu olacak.
Fakat…
En ilginç tablo, Teşkilat Başkanlığı’nda çıktı.
Çünkü…
DP’nin Teşkilat Başkanı olan Ahmet Uyanık’ın yanı sıra, Anavatan’ın Teşkilat Başkanı olan Baki Mert de dünkü toplantıda Teşkilat Başkanlığı görevine getirildi.
Böylece..
DP’de iki Teşkilat Başkanlı yeni bir dönem başlamış oldu.
Açıkça söylemek gerekirse…
İki partinin teşkilat bütünleşmelerini daha kolay sağlamaya yönelik olsa da, iki başkanlı bir yönetimin önümüzdeki süreci daha da tartışılır kılacağını ve yeni sorunlara gebe hale getireceğini düşünüyoruz.
DP’nin yeni GİK’inde, Bursa’daki Anavatanlılar’ın tanıdığı isim olarak Cenk Tunçsiper yer aldı. Tunçsiper yönetimde Gençlik Teşkilatları ve Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yapacak.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Olay Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. 10-11-2009