Erken seçim söylentilerinde iddialı tarih:

Erken seçim söylentilerinde iddialı tarih: 24 Ekim 2010  24 Ekim 2010’da erken seçim olacağını partisinin programına yazan SP Genel Başkan Yardımcısı Sünnetçioğlu bu tarihi nasıl buldu? Hükümet ekonomik, siyasal ve teknik hangi nedenlerle erken seçim zorunda?

İktidar partisinin temsilcileri “Erken seçim yok” diyorlar ama, siyaset her geçen gün erken seçimi biraz daha fazla konuşuyor.

Biz de…

Son genel seçimin 22 Temmuz 2007’de yapıldığını anımsatıp, bir sonraki seçimin 22 Temmuz 2011’de olması gerektiğini, ancak yaz aylarında seçimin zorlukları nedeniyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kafasında 2011 Nisan ya da Mayıs ayları olduğunu yazdık.

Siyasi analistler de, erken seçimin Kasım 2010 olabileceği yolunda tahminler ortaya koydular.

İşte…

Tüm bu süreçte, Saadet Partisi Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Sünnetçioğlu aradı.

1999-2002 döneminde Fazilet Partisi Bursa Milletvekili olarak görev yapan, o süreçten itibaren önce FP’de, bu partinin kapatılmasıyla da SP’de Genel Başkan Yardımcılığı görevini aralıksız sürdüren Sünnetçioğlu, görev alanıyla ilgili olduğu için erken seçim konusunu yakından izliyor.

Aradığında da…

Erken seçimle iddialı bir tarih ortaya koydu:

“Saadet Partisi’nin Seçim İşleri Başkanı olarak Genel Merkez için hazırladığım çalışma programına, 24 Ekim 2010’da erken seçim yapılacağını koydum.”

Şunu ekledi:

“Bu tarih, 2010 Mayıs da olabilir. Saadet Partisi olarak biz seçim hazırlıklarımızı başlattık bile.”

Siyaset camiası ve analistler genelde ekim ya da kasım gibi ay tahmini yaparken, SP Genel Başkan Yardımcısı Sünnetçioğlu çok iddialı bir şekilde “Seçim 24 Ekim 2010’da yapılacak” diyor.

Bu bir tahmin mi, yoksa bilgiye mi dayanıyor?

Sorumuzu cevaplarken, “Hükümet 2010’da erken seçim yapmaya mecbur” diyerek başladı ve şöyle bir tablo çizdi:

“Ekonomi Bakanı Ali Babacan açık açık söyledi. Orta vadeli programda 2008 rakamlarının 2013’te yakalanması mümkün değil.”

Baktığı nokta şu:

“Köylü, esnaf, işadamı hep sıkıntıda. 2008 geride kaldı. 2009 umut yılıydı. 2011’de umut da kalmadı. Ekonomik olarak halkın umutlarının bittiği 2011’de hükümet seçim yapamaz.”

Tabloya siyaseti de ekledi:

“Kürt meselesi, terör dendi, geldiğimiz nokta ortada. Anayasa değişikliği yapılamadı. Ermenistan ve Kıbrıs konularında açmazlar var. Siyasi olarak da 2011’den umut yok.”

••••••••••

Bu noktada…

SP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Sünnetçioğlu, erken seçim tartışmalarında bugüne kadar hiç gündeme gelmeyen teknik gerekçe iddiasını ortaya attı.

“Hükümet kanunen de erken seçim yapmak zorunda” dedikten sonra, o teknik gerekçeyi şöyle açıkladı:

“12 Ekim 2006’da bağımsız adayların oy pusulasına yazılmasıyla ilgili yasa Meclis’ten geçerken Grup Başkanvekilleri önerisiyle bir madde eklendi.”

Eklenen madde şu:

“Buna göre, her seçim dönemi son toplantı yılının 20 Temmuz tarihi seçimin başlangıç tarihidir ve kasım ayı ilk pazarı da oy kullanılır. Yasa böyle söylüyor.”

Sonra şu hesabı yaptı:

“Son seçim 22 Temmuz 2007’de yapıldı. Seçilenler 5 yıllığına seçildi. Ama sonra anayasa değişikliğiyle 4 yıla indi. Eğer erken seçim olmazsa, milletvekilleri 5 yıllığına seçildiği için, normal seçim tarihinin 22 Temmuz 2012 olması gerekir.”

Bir başka hesap yaptı:

“Diyelim ki hükümet 4 yılı esas aldı ve seçimi 4 ay uzatarak temmuzdan kasıma kaydırdı. Ama 2011 Kasım’ında Kurban Bayramı var. Onu da yapamaz.”

Son sözü şu:

“Sonuçta hükümet erken seçime yasal olarak da siyasal olarak da, teknik olarak da mecbur. Ben de 24 Ekim 2010’u tüm bu hesaplara göre belirledim.”

Ambarcıoğlu feryad ederek uyarıyor: Mermer ocağının kullandığı karbonmonoksidi yağmur suyu Doğancı’ya taşıyor

Konuşurken sesi titriyordu… “Bir yandan çevre günü kutluyoruz, ama bir yandan da yaşadığımız çevreyi zehirlemekten geri durmuyoruz” diyerek söze girdi.

“Üstelik, çevremizin göz göre göre zehirlenmesini herkes seyrediyor” derken tepkisini de gözler önüne seriyordu.

2002-2009 döneminde Adalet ve Kalkınma Partisi Bursa Milletvekili olarak görev yapan Faruk Anbarcıoğlu, o süreçte Bursa genelinde kırsalı en çok gezen, özellikle dağ bölgesinde adım atmadık yer bırakmayan siyasetçiydi.

Yalnızca seçim çevresi olan dağ bölgesinde değil, çalışmalarıyla Bursa’nın her köşesinde iz bıraktı.

Bugün de benzer tempoda her yere gidiyor, çalışmalarını siyasal olarak değil de sosyal olarak sürdürüyor.

Cumartesi akşamı konuştuğumuzda, çok önemsediği, ama umursanmadığını gördüğü bir konuya tepkiliydi.

O konuyu…

Geride bıraktığımız hafta içinde bu sütunlarda, kısa adı Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği Genel Başkanı Adnan Önürmen’in dile getirmesiyle duyurduk.

Doğancı Barajı su havzasında bulunan köylerden Dağakça’da taş ve mermer ocakları doğayı bozarken, patlattıkları dinamitlerin yol açtığı sarsıntı da Doğancı Barajı’nı tehdit ediyordu.

İşte…

Bu konuya Faruk Ambarcıoğlu çok kritik bir başka yaklaşım gösterdi:

“Mermer ocağında, mermer çıkarılması için karbonmonoksit kullanılıyor. Bu zehirli madde çevreye yayılıyor. Yağmurlar da alıp Doğancı Barajı’na taşıyor.

Dediği şu:

“İnanın, yağmur yağdığında tedirgin oluyorum, korkuyorum. Çünkü suyumuzun zehirlendiğini görüyorum.”

Tepkisi…

Herkesin görmesine ve bilmesine karşın, bu gibi çevre konularına ilgili durumda olanların ses çıkarmamasına. Çevrenin ve insan sağlığının umursanmadığına inanıyor.

“Acaba Buski bu konuda ne yapıyor?” diye de sordu.

Zaten…

“Bir yandan çevre günü kutluyoruz, ama bir yandan da yaşadığımız çevreyi zehirlemekten geri durmuyoruz” demesi bundan.

Bir iddiası daha var:

“Orhaneli’ye bağlı Başköy’de de bu ocaklar var. Kendim gördüm, ocaklardan çıkan ve madenî yağların da olduğu atıklar varillerle dereye dökülüyor. O dere de bunları Çınarcık Barajı’na taşıyor.”

Bunlar ciddi ve haklı tepkiler.

Çevre örgütlerinin temsilcileri dile getirdiğinde ses vermesi gerekenlerden pek ses çıkmıyor ama, umarız bu kez eski milletvekilinin söylemiş olması harekete geçilmesine yol açar.

Levent Kızıl’dan resepsiyon bilgisi

Cumartesi günü bu sütunlarda, milli maç nedeniyle Bursa’ya gelen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan onuruna Futbol Federasyonu’nun verdiği resepsiyona yerel medyanın çağırılmadığını yazdık.

Bunun üzerine Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi ve Milli Takımlar Sorumlusu Levent kızıl aradı.

“Ben hiçbir zaman Bursa medyasını ihmal etmedim, ettirmedim” dedi ve şu bilgiyi verdi:

“Resepsiyonu Futbol Federasyonu değil, Cumhurbaşkanlığı verdi. Biz de orada davetli olarak bulunduk.”

Ayrıca…

Celal Sönmez, Hüseyin Özdilek, Hüseyin Durmaz gibi

Bursa’ya yatırım sanayicilere bizzat davetiye verdiğini; Bursaspor Divan Kurulu Başkanı Kadir Şankaya, Başkan İbrahim Yazıcı ve Teknik Direktör Ertuğrul Sağlam’ı da, cumhurbaşkanlığı protokoluna rağmen Protokol Tribüne’ne aldığını söyledi.

Kayhan esnafının önerisi var

Çakırhamam’da Bakırcılar’dan itibaren Kapalıçarşı, Uzunçarşı, Okçular ve Kayhan çarşıları bir birini tamamlıyor.

Ancak, İnönü Caddesi kestiği için Kayhan Çarşısı diğer çarşılardan kopuyor, ulaşım da zorlaşıyor.

Bu sorunu aşabilmek için Kayhan esnafı çeşitli çalışmalar yapıyor, sürekli kendini yeniliyor. Fakat, karşılarına bir de otopark sorunu çıkıyor. Bunun için de küçük bir önerileri var:

“Çarşımızın hemen altında, Cumnhuriyet Caddesi üzerinde Tekel binası var. Tekel’in özelleştirilmesinden sonra bu bina boş kaldı. Acaba burası otopark olarak düzenlenebilir mi?”

Bunun olması halinde, otopark sorunu çözüleceği için Kayhan Çarşısı’na daha çok kişinin geleceğini ve çarşının daha işlevsel olacağını düşünüyorlar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Olay Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. 19-10-2009