Sekreterin tazminat davası CHP’nin gözünü fena korkuttu CHP’deki çalkantılı süreç, görevden ayrılan Osmangazi İlçe sekreterinin açtığı davadan sonra farklı gelişmelere yol açtı. Genel Merkez’in gözü tazminattan korkunca Osmangazi’de disiplin süreci başladı…
Çalkantılı süreç Cumhuriyet Halk Partisi’nde iki adaylı il kongresinin yapıldığı süreçte başladı.
Genel Başkan Deniz Baykal, Genel Sekreter Önder Sav ve dönemin Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen delegeleri arayıp Gürhan Akdoğan’ı desteklemelerini istediler.
Buna karşın…
Akdoğan kongreyi Ahmet Memişoğulları’na karşı çok ince bir stratejiyle az farkla kazandı.
Bu kez…
Yerel seçimler yaklaştığında İl Başkanı Gürhan Akdoğan ve birlikte hareket ettiği Parti Meclisi Üyesi Ali Nihat Irkörücü ile, Ahmet Memişoğulları’yla birlikte hareket eden Osmangazi İlçe Başkanı Sabit Şerbetçioğlu arasında derin uçurum oluştu.
O süreç…
Osmangazi İlçe’nin görevden alınmasına yönelik girişimlere sahne oldu. Sonunda Sabit Şerbetçioğlu direnmekten vazgeçip istifa etti. Yerine de Kurtuluş Akdeniz atandı.
••••••••••
Derken…
Osmangazi İlçe’de parti sekreteri olan Hülya Engin, yönetim değiştiğinde görevine son verilince yargıya gitme kararı aldı.
Gerekçesi de…
Çalıştığı sürede parti tarafından sigorta primleri ve vergilerinin yatırılmamasıydı.
Şu bir gerçek ki…
Pek çok siyasi partide çalışanların maaşları başkan ya da yöneticiler tarafından ceplerinden ödeniyor. Anlaşılan CHP’de de böyle olmuş. Ama bu da mazeret değil elbette.
Nitekim, CHP de parti çalışanının ödenmeyen sigorta primleri nedeniyle kurumsal muhatap olarak yargıyla karşı karşıya kaldı.
Bu sırada…
Osmangazi’de görevden ayrılan ekip iki ayrı olağanüstü kongre girişiminde bulundu. Biri il kongresini olağanüstü toplamaya yönelikti. Sonuç alınamayacağı görülünce vazgeçildi.
Fakat…
Osmangazi delegesini daha iyi tanıyan ekip, olağanüstü kongre için yeterli imzaya ulaştı. Bu da yönetimin engellemeye yönelik karşı hamlelerine yol açtı.
Şimdi…
Kongre için son kararı yargı verecek.
Tam bu süreçte daha farklı bir durum ortaya çıktı.
Hülya Engin’in açtığı davayı inceleyen CHP Genel Merkezi, yargılama sonucu CHP’nin 150-200 milyar arası bir ödemeyle karşı karşıya kalabileceğini farketti.
Bunun üzerine de İl ve İlçe’den gereğinin yapılmasını istedi.
Dava dosyasını yeniden açan Osmangazi ise, dönemin yöneticileri Ahmet Memişoğulları, Sabit Şerbetçioğlu, Ramazan Doğan ve Hasan İlter’in, gönderilen yazıları cevaplamayıp bilgi vermediklerini fark etti.
Bu da…
“Partiyi zarara uğratma, kamuoyu önünde küçük düşürme” gerekçeleriyle birlikte ele alındı ve 4 isim disipline sevkedildi.
İl de, Genel Merkez’in gözünü korkutan tazminat davası nedeniyle bu başvuruyu aynen onaylayıp dört kişiyi disipline gönderdi.
••••••••••
Doğrusu…
Siyasi partilerdeki işleyiş açısından çok ilginç bir sonuçla karşı karşıyayız.
Gerçi…
Yönetim, kongreye yönelik gelişmelerin etkilenmemesi için, yargı aşamasına geçildikten sonra disiplin sürecini başlatmış ama, bunlara da hiç gerek olmayabilirdi.
Örneğin…
Olağanüstü kongre isteğine direnilmez, sekreterin tazminat davası için de eski yöneticiler disipline verilmeyebilirdi.
Doğrusu…
İlçe başkanlığı yapmış kişilerin partiden ihraç gerekçesini bir davaya bağlamak pek hoş değil.
Görünen o ki…
Süreç CHP’de umulandan daha sert işlemeye devam ediyor.
Çok uluslu dev şirketler piyasaya baskı yapınca, hak arayan yerli su üreticileri de dernek kurma kararı aldı
Başka kentler için söyleyecek sözümüz yok ama, Bursa’da yıllarca dağdan gelen kaliteli suyumuz ile övündük.
Sonra…
Şehir şebekesinin yenilendiği yıllarda, sokak başlarındaki hayrat çeşmeleri dağ suyunu akıtır oldu.
Daha doğrusu…
Yenilenen şebekeden evine su gelen çok kimse, köşe başındaki sokak çeşmesinin dağ suyu olduğuna inandı ve çeşmesinden şarıl şarıl su akmasına karşın elinde sürahi sokak çeşmesine gitti.
Bu süreçte…
Bazı noktalardaki sokak çeşmeleri efsane haline geldi. Aralarında en ünlü olanı Alacahırka’da Asa Suyu olarak bilinen çeşmeydi. Günün her saati başında kuyruklar oluştu.
Gerçi…
O yıllarda da kimi ev ve işyerlerine büyük cam damacanalarla su alınıyordu ama, bunun sayısı çok yaygın değildi.
Bugün şişe suyu kullanımı çok yaygınlaştı, hatta sanayi kolu haline dönüştü.
Artık…
Kimi yarım, 1.5 ya da 5 litrelik pet şişelerde, kimi büyük damacanalarda sular satılıyor. Evlerde ya da işyerlerinde büyük damacana kullanımını kolaylaştırmak için su sebilleri ya da pompalar kullanılıyor.
Kısacası…
Türkiye’nin diğer büyük kentlerinde olduğu gibi, Bursa’da da su kullanımı yakın geçmişe oranla çok büyük değişim gösterdi.
Artık su fabrikaları var ve bu fabrikalar dağden gelen kaynaklardan şişeledikleri suyu piyasaya satıyorlar.
••••••••••
Günümüzde…
Kaynak suyu şişelemesi yapan tesis sayısı olarak Bursa biraz daha öne çıkıyor. Uludağ’dan gelen sular, Bursa’nın yanı sıra ülkenin tüm kentlerinde tüketicilerle buluşuyorlar.
Kayıtlara göre…
Şu anda Bursa’da tam 11 firma su şişeliyor. Bunu da İl Özel İdaresi’nden aldıkları ruhsatla yapıyorlar. Kurallar gereği üretim tesisleri sürekli denetleniyor ve halk sağlığı için gerekli önlemler alınıyor.
Ne var ki…
Oluşan su piyasası beraberinde rekabeti de getirdi.
Üstelik…
Bu piyasada çok uluslu dev şirketler var. Bu uluslar arası şirketler hem sermaye yapıları, hem de oluştrdukları güç nedeniyle piyasanın kurallarını oluşturuyorlar.
Hatta…
Yerli su üreticileri üzerinde piyasa baskısı bile oluşturuyorlar.
Nitekim…
Uluslararası sermayenin sahibi olduğu su firmalarının oluşturduğu ve Su-Der adıyla faaliyet gösteren bir dernek var.
Buna karşın…
Piyasada üzerlerinde baskı hisseden yerli su üreticileri de kendi sivil toplum örgütlerini kurma kararı aldılar.
Üstelik…
Bu yeni hareket Bursa’dan start aldı. Sözcülüğünü ise Turgut Topçu üstlendi.
Yerli su üreticilerinin haklarını korumak amacıyla hazırlıklarına başlanan Yerli Su Üreticileri Derneği için ilk bir araya gelenler Bursa’dan ama, dernek çalışma alanı olarak tüm Türkiye’ye açık. Türkiye’nin her yerindeki yerli üreticiler bu derneği üye olabilecekler.
Hareketin sözcülüğünü üstlenen Topçu yeni yapılanmayla ilgili çok fazla şey söylemiyor. Yalnızca, “Haklarımızı korumak üzere bir araya geldik” diyor.
Kampanya güzel ama…
Büyükşehir Belediyesi yeni döneminde iyi niyetle bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bir yandan umutla beklenen fiziki yatırımların hazırlığı sürerken, diğer yandan kente estetik katacak girişimler yapılıyor.
Atatürk Caddesi’ndeki binaların dış cephe kaplamasıyla kent estetiği oluşturulması buna bir örnek.
Yine…
Esnaf odalarıyla yapılan ve kenti donatan afiş ve pankartlarla kamuoyuna duyurulan kampanyada kaldırımların işgal edilmemesi isteniyor. Otobüs durakları ve çöp konteynerleri önüne park edilmemesi de istekler arasında.
Kampanya elbette güzel ve gerekli. Ama, kaldırım işgali yalnızca esnafla önlenmez. Büyükşehir de kaldırımları işportacılardan temizleyecek adımları atmalı.
Yanı sıra…
Park eden araç olmamasına karşın otobüs duraklarına ısrarla yanaşmayan yeşil otobüslere de çare bulmalı.Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Olay Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. 15-08-2009