Dış politikada yeni dernek tercihi… Balkanlarda yaşayan soydaşlarımızla ilişkilerde bilinen derneklerin yerini yeni dernekler alıyor

1983 yılının son aylarıydı… O tarihte Hakimiyet gazetesinde çalışıyorduk ve Şehir Haberleri merkezini yönetiyorduk.
Bir akşam Bursa Valiliği önünden geçerken, kapıdan caddeye doğru uzanan kuyruk gördük.
Hem de…
Yaşlı dedeler ve nineler kuyruktaydı ve hepsinin de yüzlerinde kaygı vardı.
Ne olduğunu sorduğumuzda “Bulgaristan’da kalan yakınlarımızın adlarını değiştirip Bulgar adı veriyorlarmış. Dilekçe vermek için buraya geldik” dediler.
Bunun üzerine…
O günlerde gencecik bir gazeteci olan, ama bugün Türkiye’nin tanıdığı gazeteciler arasında yer alan Ahmet Utlu arkadaşımızı Valilik önüne gönderdik.
Ahmet harika röportajlar yaptı. Ağlayan dedeler ve nineler, fotoğrafa bakan herkesin yüreğine işliyordu.
Engin Özpınar büyüğümüz gazetenin Yazı İşleri Müdürü’ydü ve Ahmet’in harika röportajını duygulandıran fotoğrafları büyüterek manşete taşıdı.
Hakimiyet’in sahibi ise, kendisi de Bulgaristan göçmeni olan rahmetli Mümin Gençoğlu idi.
Bulgaristan’da Türklerin adlarını değiştirerek asimilasyonun başladığını Bursa’dan Hakimiyet’in manşetiyle Türkiye’ye ve dünyaya duyurduk.
Sonrasında süreç çok hızlı işledi ve rahmetli Gençoğlu’nun liderliğinde Bal-Göç kuruldu. Uzun yıllar hükümet ve devletin siyasi alanda söyleyemediğini Bal-Göç söyledi ve destekle çok önemli görevleri yerine getirdi.
Verilen mücadeleler yıllar sonra sonuca ulaştı, Bulgaristan’daki Türkler önce özgürlüklerine, sonra haklarına kavuştular. Davanın efsane ismi Mümin Gençoğlu da göç ettiği yerdeki soydaşlarına hizmet etmiş oldu.
Bugün Bulgaristan seçiminde Türkler oy kullanabiliyorlar, Bursa’dan bile oy verebiliyorlar. Bulgaristan Hükümeti’nde artık Türk Bakan’lar var, Türk Belediye Başkanları seçiliyor.
Bunlar çok önemli kazanımlar.
Biz de…
Oradaki sorunu gündeme ilk getiren ve Bal-Göç’ün kuruluşuna giden yolu açan gazeteciler olarak alınan sonuçlardan ayrı mutluluk duyduk.
Dahası…
Kendimizi, Bal-Göç’ün tohumunun atılmasına ve yeşermesine katkı koyanlardan gördük.
Dahası…
Böyle bir başlangıç nedeniyle Bal-Göç’e kendimizi hep yakın hissettik, yaptığı çalışmaları hep daha yakından izledik.
İzlediğimiz kadarıyla…
Bal-Göç siyasilerle hep iç içe oldu, bünyesinde her dönem siyaset yapanlar bulundu, hem de her partiden ve görüşten insanlar yer aldı ama siyasetle hiç iç içe olmadı.
Devlet de, Balkan ve Dış Türkler politikalarında Bal-Göç’ü hep güvenilir bir partner olarak yanında buldu.
Son dönemde ise Bal-Göç’ün eski etkinliğinden biraz uzaklaştığını görüyoruz. Bunda mutlaka dernek performansının da etkisi vardır ama kulağımıza gelen bir başka şey var ki, ilgi çekmeyecek gibi değil.
Hissedilen şu:
Türkiye’deki bugünkü iktidar, daha genel yapılar yerine kendi siyasi görüşü doğrultusundaki derneklerle daha yakın çalışma eğilimi sergiliyor.
Öyle olduğu için de Balkanlar’da daha çok yardım amaçlı yeni dernekler ya da yapılar devreye girmeye başladı.
Üstelik…
Bu durum yalnızca Bulgaristan ve Bal-Göç’le sınırlı değil. Batı Trakya’da ve Balkanlar’ın diğer bölgelerinde de benzer faaliyetlerin yoğunlaştığı izlenimleri var.
Yani…
Bilinen dernekler yerine, iktidarın düşüncesine yakın oldukları algısı veren yardım amaçlı yeni derneklerin devreye girmekte olduğu izlenimleri alınıyor.
Bu da…
Özellikle Balkanlar’da yıllardır sürdürülen mücadeledeki yerleşik düzenin yeni siyasi tercihlerle değişimi gibi bir tablo ortaya çıkarıyor.
Süreklilik adına bu yeni durumu tehlikeli bulduk.
Yılların birikimini ve değerlerini bir kenara bırakıp yeni yapılara yol açmak bazen daha başka sorunları da beraberinde getirebilir.