Dünya döndükçe depremle sınavımız devam edecek… Sallanınca korkup yıkılınca üzülmek yeterli değil, önemli oklan deprem gerçeğine göre yaşayabilmek

ELAZIĞ DEPREMİ
ELAZIĞ DEPREMİ

Şunu baştan söyleyelim… Elazığ merkezli deprem duyulduğu andan itibaren milletçe büyük bir seferberlik gözledik. İnsanımızın dayanışma ve yardımlaşma duygusu belki de toplumumuzun en önemli özelliği.
Devlet de çok hızlı davrandı ve iyi bir organizasyon gösterdi.
Depremin üzerinden birkaç saat geçmişken 3 Bakan’ın bölgeye gitmesi, arama-kurtarma ekiplerinin askeri uçaklarla taşınması, kurtarma çalışmalarına hemen başlanması organizasyon açısından çok önemli.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da ertesi gün Elazığ’a gitti.
Belediyeler inanılmaz bir hızla hareket ettiler. Yalnızca bölge illeri değil, Bursa dahil Batı’daki illerden ve ilçelerden belediyeler de hemen harekete geçtiler.
Kurumlar için de aynı şeyi söylemek gerekiyor. Türkiye’nin her yanından UMKE, AFAD ve Kızılay ekipleri başta tüm kurtarma ve yardım kuruluşları daha gece yarısı olmadan deprem bölgesinde enkazların başındaydı.
Canla başla inanılmaz bir çalışma gösterdiler.
Nitekim…
Bir bölümüne televizyonların canlı yayınlarından tanıklık ettiğimiz gibi, bu hızlı hareket ve müdahaleyle enkaz altından çok sayıda vatandaşımız çıkarıldı. Enkaz altında kalanlara kısa sürede ulaşılması ve kurtarma işlemleri de bu büyüklükte bir depremde can kaybının az olmasını sağladı.
Bütün bunlar…
Büyük bir felaket sonrası devletin ve milletin gösterdiği refleks açısından elbette çok önemli. Gösterilen yardımlaşma ve dayanışma duyarlılığı elbette çok etkileyici.
Fakat, eksik olan bir şey var.
Deprem ülkemizin de, bölgemizin de gerçeği. Bu felaketle sınavımız dünya döndükçe devam edecek.
Gelin görün ki…
Herkesin bilmesine ve kabul etmesine karşın depreme hazırlıklı yaşamak konusunda büyük bir umursamazlık var. Sallanınca korkuyor, yıkılınca yardımlaşma ve dayanışma özelliklerimizi en üst seviyede gösteriyoruz, ama depremle yaşamak için gerekenleri yapmıyoruz.
Ne yazık ki…
Bireysel umursamazlığımız kentleşme anlayışımıza da yansıyor. Oysa, dünyada bizden daha ileri düzeyde deprem yaşayan ülkelerin depremle nasıl yaşadıklarını dikkate alsak, sorunun büyük bölümünü çözeceğiz.
Depremi elbette önleyemeyiz, ama yıkılmadan ayakta kalmayı başarabiliriz.
Bunu Elazığ depreminde bir kez daha gördük.