Günlerdir… Adeta nefeslerimizi tuttuk ve bir aksiyon filmi izler gibi her yeni gelişmede ortaya çıkan polemikleri ve giderek büyüyen tartışmaları izliyoruz.
Konunun her aşaması ilginç.
Gazeteci Talat Atilla aldığı haberi kendi sahibi olduğu internet sitesi yerine Sözcü gazetesi yazarlarına aktarıyor. Uğur Dündar kabul etmiyor, Rahmi Turan yazıyor. Bir başka kaynak da Posta gazetesi yazarı Candaş Tolga Işık’a haberi aktarıyor. O da kabul etmiyor.
Haberin doğru olmadığı ortaya çıkınca Rahmi Turan kaynağının Talat Atilla olduğunu, Beştepe’ye gittiği iddia edilen Muharrem İnce ise “CHP Genel Merkezi’nde bir çetenin bunu ürettiğini” söyledi. Talat Atilla da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklama yapmasını istedi ve “Yoksa ben açıklayacağım” dedi.
Öyle olunca…
Fox TV’de “Biliyorum, doğrudur” diyen Kılıçdaroğlu’na gözler çevrildi.
Öyle ya…
Gazeteci “kaynağının CHP Genel Başkanı olduğunu” ima etti. Acaba o da kimden duyduğunu ve yayılmasına neden göz yumduğunu açıklar mı?
Bütün bunlar…
Konunun kamuoyu önünde açıkta yaşandı. Fakat, arka planına ilişkin kafaları kurcalayan bazı noktalar var.
Örneğin…
CHP’de delege seçimleri sürerken, yani kurultay süreci başlamışken bunların yaşanması yalnızca kurultay hesaplaşması mı?
Gerçi…
Akla önce Muharrem İnce’nin tasfiyesi ya da kurultayda kim aday olacaksa “Sarayın adamı” yaftasıyla önünün kesilmesi geliyor, ama bu iş biraz daha büyük gibi duruyor.
Soru şu:
2011’deki kurultay öncesinde “Deniz Baykal’a karşı aday olmayacağını” söyleyip ertesi gün Baykal kasedi ile adaylığını açıklayan Kılıçdaroğlu bu kez dahil edildiği bir operasyonun muhatabı mı?
Eğer öyleyse…
Büyük fotoğraf siyasetin yeniden dizayn edilmekte olduğunu ve kongre sürecindeki CHP’den başladığını gösteriyor. Gündemde yeni partiler varken nerelere yansıyacağı ise önümüzdeki sürecin tartışması olacağa benziyor.
Yani…
Bu kampanya Kılıçdaroğlu’nu da, İnce’yi de aşıyor gibi gözüküyor.