Yeni dönemin şifresi: Toplumsal yapı da, siyasal yapı da değişiyor

Günlük gelişmeleri izlerken, bazen değişimler gözden kaçıyor. Oysa… 10 Ağustos’ta yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi ile birlikte Türkiye’de ciddi bir değişim yaşanıyor.
Özellikle…
Hem toplumsal yapıda, hem de siyasal yapıda değişim kendini hissettiriyor.
Şöyle bir anımsayın…
Daha cumhurbaşkanı adayı olmadığı, ama adının dillendirildiği süreçte Recep Tayyip Erdoğan söylemlerinde “partili cumhurbaşkanı” kavramını kullandı.
Doğal olarak hemen itirazlar geldi, tepkiler yükseldi.
Önceki akşam…
Şu anda seçilmiş cumhurbaşkanı unvanı taşıyan, ama başbakanlık görevini de sürdüren Erdoğan’ın geçen hafta AK Parti Genel Merkezi’nde yerine gelecek genel başkanı ve başbakanı açıklamasını izlerken bunu düşündük.
Partili cumhurbaşkanı başka nasıl olur ki?
Tamam…
Erdoğan henüz Meclis’te yemin etmeyip mazbatasını almadığı için resmen cumhurbaşkanlığı görevine başlamadı. Ama 10 Ağustos’tan beri halkın seçtiği cumhurbaşkanı konumunda.
Yani…
Erdoğan için cumhurbaşkanlığı görevi resmen başlamamış olsa bile, fiilen ve toplumsal algı olarak başlamış durumda.
Buna karşın…
AK Parti Genel Merkezi’nde yönetim toplantısı yapması, toplantı sonrası yerine gelecek ismi açıklaması hiç de yadırganmadı. Haftaya AK Parti’nin olağanüstü kurultayında yapacağı veda konuşması da yadırganmayacak.
Bu noktada…
Şunu da göz ardı etmemek gerekiyor:
Erdoğan seçimi kazandığı akşam, “Ben artık seçilmiş cumhurbaşkanı olarak tarafsızım, AK Parti ile bağımı kestim” deseydi de kimse inanmayacaktı.
Çünkü…
Böyle bir açıklama gerçekçi olmayacaktı.
Söylemek istediğimiz işte tam da bu:
10 Ağustos cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte siyasal yapı değişti. Bu değişim de yeni Türkiye dönemindeki yeni siyaset anlayışını getirdi, ya da getiriyor.
Görünüşe göre…
Recep Tayyip Erdoğan’ın bilinen halkla birlikte siyaset alışkanlığını cumhurbaşkanı olarak Çankaya Köşkü’ne taşıması yanında, aktif ve müdahil cumhurbaşkanı tarzı siyasal değişimin en önemli göstergesi.
28 Ağustos’tan itibaren başbakan olarak ülke yönetimini üstlenecek Ahmet Davutoğlu’nun da alışılmış siyaset kalıplarının dışında olduğunu eklemek gerekiyor.
Bu süreçten, daha agresif siyaset çıkar mı bilemeyiz, ama farklı bir siyaset döneminin başladığı belli.
Süreci bütünleştiren toplumsal yapı değişimi de zaten sosyolojik anlamda gerçekleşti.