Bursa, bir asırda yaşanabilecek değişimi 35 yıla sığdırdı

Zaman zaman düşünüyoruz…
Bir kentin; hem de Bursa gibi İpek Yolu’nun en önemli ticaret kavşaklarından birini oluşturmuş, Bizans’ın en büyük vilayetlerinden biri , Osmanlı’ya ilk başkentlik yapmış tarihten gelen bir kent acaba ne kadar sürede değişim ve dönüşüm yaşayabilir?
Bunu ne zaman düşünsek, gazetecilik gözlemlerim bir film şeridi gibi gözümüzün önünden gelir geçer.
Tarihi tam olarak söyleyelim, gazeteciliğe 20 Mayıs 1977’de Bursa Marmara gazetesinde başladık.
O yıllarda…
Bursa Merkez İlçe yerleşim alanları doğuda Duaçınar’da, batıda Hürriyet’te bitiyordu. Doğuda Arabayatağı, batıda ise Geçit mücavir alan sınırları dışındaydı. Arabası olanlar, merkezde narh uygulanan ekmek yerine özel üretilmiş ekmek almaya, özellikle ramazan aylarında özel pide yaptırmaya Arabayatağı ve Geçit fırınlarına giderlerdi.
Dağ yamacında Üçkuzular son sınırdı. Ovada Kemerçeşme-Yeşilova çizgisinde yapılaşma biterdi. Küçükbalıklı köydü.
İzmir Yolu’nda hiç yapılaşma yoktu. İhsaniye ve Karaman köylerine ulaşan yol Hürriyet’ten geçerdi. Fethiye ve Hamitler köydü. Beşevler Köyü bölgenin en büyük yerleşim merkeziydi.
Ertuğrulgazi’de İmar Bakanlığı’nın yaptırdığı sosyal konutlar adeta bir uydukent muamelesi görürdü.
Çekirge’ye akşam bir saatten sonra ulaşım kesiliyordu. Kükürtlü diye bir mahalle yoktu. Dönemin gençleri kaplıcalar ile Acemler arasındaki zeytinliklerde kendi aralarına takımlar kurup maçlar yaparlardı.
Piknik için kent dışına, Hürriyet-Bağlarbaşı arasındaki Ziraat Okulu meşeliğine gidilirdi.
Yakın zaman öncesine kadar Bursa Hali’nin bulunduğu köşeden başlayan yoldan Yalova’ya ulaşım yerine yeni yapılan yol yeni yeni devreye girmişti. Panayır köydü.
Yeni kurulan Tofaş Otomobil Fabrikası ile hemen yanındaki Sönmez Tekstil fabrikaları dışında bu güzergahta bina yoktu. Alışveriş merkezlerinin hiç bilinmiyordu. Bursa’yı doğudan batıya geçen ve bugün Kent Merkezi adlı alışverişi merkezinin bulunduğu yerdeki Santral Garaj’ın altından, Merinos’un önünden devam eden ekspres yol inşaatı devam ediyordu.
Ulucami’den bakınca Yeşil Türbe, Garaj’dan bakınca Ulucami, Acemler’den bakınca da Çekirge Murad Hüdavendigar Camii görülüyordu. Haşim İşcan Caddesi henüz açılmamıştı, Gökdere’ye ihtiyaç bile yoktu.
Tek gökdelen Şehreküstü’deydi. Altıparmak’ta apartmanlar henüz yapılmamıştı, konaklar vardı.
Kent merkezindeki eski mahallelerden biri olan Ahmetpaşa Mahallesi’nde doğup büyüdük. Mahallemizdeki evlerin tamamı bahçeliydi. O bahçelerde kümesler, şeftali ve erik ağaçları vardı. Aralarına fasulye ve marul ekilirdi.
Pencereye oturulduğunda Tophane’deki saat kulesi izlenirdi. Sokakların asfaltlanmasına yeni başlanmıştı.
Her mahalledeki dutluklar çocukların oyun alanıydı.
Kış olduğunda, Çakırhamam’dan Stadyum Meydanı’na kadar merdivenlerle, çamaşır tekneleriyle kayılırdı. Kayanlar için ezilme tehlikesi yoktu, çünkü caddelerde araba yoktu.
Organize Sanayi Bölgesi’nin en büyük tesisi, şimdi arada kaybolan Aygaz Dolum İstasyonu’yken, yapımı yeni tamamlanan Oyak Renault büyüklüğü ele almıştı.
Kentin istihdam ve üretim yükü Atatürk’ün kurduğu iki fabrikanın, Merinos ve İpekiş’in üzerindeydi.
Atatürk Caddesi’nde ulaşım çift yönlüydü ve herkes kenarlara dilediği gibi park edebilirdi. Araç sayısı az olduğu için de hiç sorun yaşanmazdı.
Bursa’da gazeteler elle dizgiden linotipe yeni geçmişti ama başlıklar hâlâ elle diziliyordu. 8 sayfalık siyah-beyaz gazetelerin ön sayfasında yerel ve siyasi haberler olur, 6. sayfalar spora ayrılırdı.
Farklı tek gazete, rahmetli Armağan Gerçeksi’nin Günaydın gazetesiyle ortak olarak kurduğu Bursa Hakimiyet gazetesiydi. Ofset teknolojisiyle yayınlanan bu gazete renkli resim ve renkli zemin basabiliyordu.
Bütün bunlar tarih öncesi, ya da asırlar öncesinin Bursa görüntüleri değil. Topu topu 35 yıl öncesinden söz ediyoruz.
Bursa gibi tarihten gelen bir kent için 35 yıllık zaman dilimi hiçbir şey değil.
Ama 35 yılda Bursa bambaşka bir Bursa oldu. 35 yıl öncesini bilmeyenler, yaşı daha küçük olanlar, ya da Bursa’ya gelenler bütün bunların hayal olduğunu düşünebilir.
Ama gerçek…
Bursa 35 yılda öylesine müthiş bir değişim gösterdi ki, bugün bambaşka bir kentte yaşıyor gibiyiz. Bilmiyorum, bir kentin değişimi bundan başka nasıl anlatılabilir?
Ya da, bir 35 yıl sonra Bursa’yı acaba anlatacaklar?