Merkez Sağ Hareketi lideri Dr. Burak Küntay açıklıyor: Referandumda neden evet oyu vereceğim

Referandum kampanyasında siyasi partiler meydanlara çıkmaya başladı. Ama bu kampanya siyasi hareketler için de bazı özellikleri nedeniyle önem taşıyor.
Örneğin…
Mehmet Ağar’ın genel başkanlığı döneminde Doğru Yol Partisi Gençlik Kolları Genel Başkanlığı yapan, son dönemde ise pırıl pırıl gençlerden oluşturduğu Merkez Sağ Hareketi adlı siyasi proje oluşumunu Türkiye genelinde il ve ilçeler bazında örgütleyen Dr. Burak Küntay’ın 12 Eylül’de yapılacak referandum oylamasında evet oyu vereceği biliniyor.
Ne var ki…
Küntay’ın tamamen demokratik kaygılarla yaptığı açıklamaların kimi kesimlerce farklı yorumlandığını görüyoruz. Bunlar arasında Küntay ve lideri olduğu Merkez Sağ Hareketi’ni başka partilerle ilişkilendirenler de var, DP içinde farklı hareket eden kimi oluşumlarla birlikte olduğunu düşünenler de.
Biz de…
Merkez Sağ Hareketi’nin bu referanduma yaklaşımını doğrudan lideri Dr. Burak Küntay’a sorduk.
Önce…
Böyle bir ortamda Merkez Sağ Hareketi’ni kısaca anlattı:
“Biz Merkez Sağ Hareketi olarak sizin de daha önce çok yazdığınız gibi, merkez sağın 2010-2050 arasındaki sürecini yeniden tarif etmeyi amaçlayan bir düşünce kuruluşuyuz. Bizim çok geniş, Türkiye’nin dört bir yanına yayılmış kadro ve ekibimiz var.”
Şunu vurguladı:
“Çoğumuzun, içinden yetiştiği Demokrat Parti başta olmak üzere merkez sağ felsefesine çok eleştirilerimiz var. Bu da demokrasinin en temel ögesidir.”
Şunun altını çizdi:
“Çünkü bu mücadeleyi merkez sağ felsefesinin yeniden ihya olması için yapıyoruz.”
Sözü referanduma getirdi:
“Bu süreçte bir çok kişi bize Merkez Sağ Hareketi’nin siyasi tavrını ve duruşunu soruyor. Daha da net söylemek gerekirse ‘Referandumda Merkez Sağ Hareketi evet mi diyecek, hayır mi diyecek?’ diye soruyorlar.”
Şu noktayı çok önemsiyor:
“Bizim ekip olarak, kadro olarak ve felsefe olarak inandığımız birçok yenilik var. Bunlardan biri de grup kararlarına, parti kararlarına ve ne pahasına olursa olsun kadrolara baskı yapılmasına sonuna kadar karşı olmamız.”
Şöyle devam etti:
“Şunu söylemek istiyorum: Merkez Sağ felsefesini benimsemiş biri referandumda bazı maddeleri benimseyip evet diyebilir, beğenmediği için hayır da diyebilir.”
İfadesine şöyle açıklık getirdi:
“Anayasa değişikliği paketi içindeki bazı maddeler aklına yatmıyor diye hayır diyebilecek bir arkadaşımıza baskı yapmanın, ya da bazı maddelere evet demek isteyen başka arkadaşa baskı yapmanın demokrasiye uygun olmayacağına inanıyoruz. Böyle bir şeyin bireylerin özgür düşünce haklarına kısıtlama olacağına inanıyoruz.”
Şunu da ekledi:
“Bu referandumda öyle bir madde olabilir ki, maddelerin çoğunda uzlaşabilen insanlar bir başka maddeye gelindiğinde hayati farklılık yaşayabilirler. Biri sırf bu maddelere evet diyebilir, öteki hayır diyebilir. Bunu demokrasinin gereği kabul etmek gerekir. Baskı yapmamak gerekir.”

Şunun altını özenle çizdi:
“Bizim için demokrasinin yolu evet ya da hayırdan önce insanların özgür iradesi ve bağımsız fikirlerine ipotek koymayıp saygı duymaktan geçer.”
Kararını net olarak açıkladı:
“Bu bağlamda baktığımız zaman, bu hareketin içinde yer alan ben ve benim gibi bir çok arkadaşımın, maddelerin bazılarıyla ilgili acabalarımız olsa da ekseriyetine evet diyeceğimizi söyleyebilirim. Benim de oyum evettir.”
Şunu da anımsattı:
“Ama yine bazı arkadaşlarımızın bu pakette hayır demeyi uygun göreceği maddeler olabilir ve hayır diyebilirler. Buna da sonsuz saygımız vardır, demokrasinin renkleri olduğuna inanır mutluluk duyarız.”
Şu nokta çok önemli:
“Benim ve benim gibi arkadaşların felsefesi ya da aksi yönde oy kullanacak arkadaşların felsefesi hareketin kararı değildir. Aslında hareketin de kati kararı alınmayacak. Çünkü bu bizim temel felsefemize aykırı.”
Ardından…
Referanduma sunulacak anayasa değişikliği paketini ele aldı:
“Bu maddelere baktığımızda neyi görüyoruz? Türkiye’nin önünü sonuna kadar açacak, devrim niteliğinde revizyon mudur? Değil, ama bunlar hoş değişiklikler. Benim kişisel bakışım ve söylemim ‘yeterli değil ama evet’tir.”
Görüşü şu:
“Türkiye’de insan hakları konusunda, seçim sistemi konusunda, daha yapılması gereken çok öncelikli şeyler varken, seçim sisteminin değiştirilmesi, dokunulmazlıkların sınırlandırılması, insan hakları için yapılacaklar varken bunlar anayasanın birinci değil belki üçüncü dördüncü öncelikleri ama yine de önemli.”
Bunu vurguladıktan sonra “Gönlümüz isterdi ki Türkiye’nin önceliği olan asıl maddeler öne alınabilmiş olsaydı” dedi ve devam etti:
“Türkiye’de antidemokratik bir seçim sistemi, partiler yasası içinde yaşıyoruz. Eğer insanlar seçeceği kişileri, kanunları ve referandumları hazırlayanları yeteri kadar demokratik seçemiyorsa, işte en büyük demokrasi ayıbı, darbeci zihniyet budur. Önceliğe alınmaması da yanlıştır.”
Şunun altını çizdi:
“Ama bu maddelerin öne alınmamış olması çok daha hayati konulara referandumda yer verilmemiş olması bazı maddelerin yanlışlığını göstermez.”
Şurası da kararın kapsamı açısından çok önemli:
“Şunu da söylemek gerektiğine inanıyorum. DP ya da başka parti bu bağlamda kitlesel parti kararı olarak evet ya da hayır kararı verebilir. Buna da saygı duyarız. Ama bunlar verilirken referandumda bunlar yapılmamalı da yerinde şu olmalı diye bizlerin yaptığı gibi alternatifler sunulmalıdır.”
Tabloyu ortaya koydu:
“Maalesef Türkiye’de bu referandum yeni bir anayasaya açılan kapı olmaktan çıktı, iktidarla muhalefet partileri arasında güç düellosuna dönüştü.”
Örnekler verdi:
“Maddelerden biri insan hakları konusunda hiç kimse kayrılmayacak ve eşitlik olacak diyor. Kim karşı koyabilir? Ya da askeri görevdeki kimsenin normal anlamda işlediği suçun normal mahkemede yargılanmasına kimin itirazı olabilir?”
Şuna işaret etti:
“Bir meslek grubunu farklı görmeye başlarsanız mimarlar için mimarlar, gazeteciler için gazeteciler, avukatlar için avukatlar, doktorlar için doktorlar mahkemeleri kurup özel mahkemelerde yargılamak gerekir.”
Bu noktada…
Tartışılan bir konuya da açıklık getirdi:
“Bizim fikirlerimiz bugün bu partiye uzun zamandır hizmet etmiş bir çok siyasetçiyle ya da partiyle paralel ya da aykırı olabilir. Bu kati surette Merkez Sağ Hareketi’nin hiçbir oluşumla birlikte hareket ettiğini göstermez.”
Şunun tekrarladı:
“Merkez Sağ Hareketi siyasi bir partileşme hedefi olmayan, tamamıyla merkez sağ felsefesini yeni dönemde analiz edip var etmek isteyen bir düşünce. Türkiye’de eksikliği görüldü ki revize etmek için bir çok insan yola çıktı. ‘Hayır, her şey yolunda, ne düşünecekseniz bir parti çatısı altında düşünün, yapın’ demek insanlara düşünmeyin demek, demokrasiye ve merkez saf felsefesine sığmaz.”