Kılıçdaroğlu, umut dağıtmak yerine yalın gerçekleri siyasetin yüzüne tokat gibi vuran bir lider ama…

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun değişik bir siyasetçi tipi olduğu gerçek. Ya da alışılmış liderlere benzemediğini söylemek mümkün.
Çok yakından tanımadığımız için kişisel özellikleriyle ilgili bir değerlendirme yapacak durumda değiliz elbette.
Ama…
CHP’de Grup Başkanvekili olduğu dönemde üstlendiği misyon, hatta siyasetteki en önemli çıkış hamlesi, yolsuzluk üzerine ortaya koyduğu dosyaları kanıtlaması olmuştu.
Şimdi…
Genel başkan olarak dosya koymanın ötesinde, topluma mesaj veren bir pozisyonda. O da, kurultay konuşmasında herkesin/hepimizin çok beğendiği yolsuzluk-yoksulluk-işsizlik ekseninde söylem geliştiriyor.
Bir başka ifadeyle söylemek gerekirse…
Bir siyasi manifesto olmaktan çıkardığı kurultay konuşmasında vurguladığı yolsuzluk-yoksulluk-işsizlik konularının ilgi topladığı gördüğü için, yurt gezilerindeki mitinglerde de aynı eksende konuşmayı sürdürüyor.
Yani…
Kılıçdaroğlu’nun miting konuşmalarında, siyasilerin alışıldık ağır söylemleri yerine, iddia ve ithamlar yer alıyor. Ülkenin geleceğinin nasıl kurtulacağına dair reçete yerine, “yolsuzluğun önlenerek toplumun refaha kavuşturulacağı” tezi öne çıkarılıyor.
Yine…
Ekonominin çıkış yolunu göstermek yerine, halkın en büyük sıkıntılarından biri olan işsizlik anımsatılıyor.
Görünen ise şu:
Yıllardır meydanlarda halka umut veren, yol gösterme amaçlı konuşmalar yapan siyasi liderlere karşın, Kılıçdaroğlu’nun slogana dayalı konuşmaları halkın çok ilgisini çekiyor.
Çünkü…
Toplumun hassas olduğu yolsuzluk ve yoksulluk gibi konulardaki yalın gerçekleri, lafları hiç eveleyip gevelemeden siyasetin yüzüne adeta bir tokat gibi çarpıyor.
Ancak…
Ülkenin geleceği üzerine proje ya da bugüne yönelik değerlendirme bekleyenler henüz beklentilerine ulaşabilmiş değiller.
Örneğin…
Cumartesi sabahı iş dünyası ve sivil toplum örgütleriyle buluşmada Kıhçdaroğlu’nun bazı sorulara verdiği cevapları yeterli bulmayanların sayısı hiç de az değil. Sloganları yeterli bulmayanlar proje de duymak istiyorlar.
Ayrıca…
Cumartesi günü miting izlenimlerini aktarırken yorumladığımız gibi, halkta büyük ilgi gören, hatta rüzgar estiren CHP lideri, parti örgütüyle arasını mesafeli tutmaya özen gösteriyor.
Zaten…
Parti örgütü de bunu gördüğü için, “adaylığa yönelik kimi hamleler” dışında Kılıçdaroğlu’na çıktığı yolculukta refakat edebilecek gibi bir görüntü vermiyor.
Bu arada…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun hem cumartesi günü Şehreküstü Mitingi’nde söylediği, hem de ilçeler ziyareti sırasındaki nokta mitinglerde tekrarladığı bir konu var.
“Siyasete yırtık ayakkabıyla girip Üsküdar’da havuzlu villalarda oturanları biliyorsunuz” diyor. Arkasından, “Ben ve çocuklarım havuzlu villalarda oturmayacağız” diye ekliyor.
Belli ki…
Bu sözlerin birinci hedefi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve ailesi. Kılıçdaroğlu onlar gibi olmayacağını söylerken, topluma da “Ben Kemal, sizden biriyim” mesajını veriyor.
Aslında…
Bu mesajlar, sol/sosyal demokrat bir partinin seçmen tabanını oluşturması gereken çalışan yani emekçi kesime veriliyor. Onlarla CHP tabanının güçlendirilmesinin hesabı yapılıyor.
İşte…
Tam bu noktada da CHP’nin olmasa bile Kılıçdaroğlu’nun slogan söyleminin felsefesine yönelik paradoks ortaya çıkıyor.
Çünkü…
Kılıçdaroğlu’nun hedef alıp seslendiği kitleler AK Parti’ye oy veriyorlar.
Buna karşın…
Son iki seçime bakıldığında, CHP’ye oy verenlerin, geçmişte Anavatan ve Doğru Yol gibi partilere oy veren liberal yapı olduğu görülüyor. Onlar da, “AK Parti’ye karşı laikliğin ve sistemin güvencesi olması” adına oylarını CHP’ye veriyorlar.
Bu da…
CHP’yi son iki seçimde “varsılların oy verdiği parti” haline getirdi. Yani, Kılıçdaroğlu’nun eleştirel ve hedef alma anlamında söylem geliştirdiği havuzlu villalarda oturanlar aslında CHP’nin kendi seçmeni olarak karşımıza çıkıyor.
Her şeye karşın…
Toplumda Kemal Kılıçdaroğlu rüzgarı, kurultaydan bu yana hiç eksilmeksizin devam ediyor.
Gerçi…
Bursa gezisi sırasındaki organizasyonlardan “Kılıçdaroğlu ile parti örgütü arasına bir duvar örüldüğü, belli bir yapının izin vermemesi nedeniyle örgütle yakınlaşamayan Kılıçdaroğlu’nun da bundan rahatsızlık duymadığı” izlenimi çıkardık ama bu sorunun çözüm yeri de yerelde değil, Genel Merkez adresinde gözüküyor.
••••••••••
Gelelim program yoğunluğu konusuna…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu için cuma akşam saatlerinden pazar günü akşamına kadar olan süreçte 13 ilçe, 5 belediye ziyareti programlandı.
Gördüğümüz kadarıyla…
Programı hazırlayan CHP Bursa İl Başkanı Gürhan Akdoğan böyle yoğun bir gezi nedeniyle eleştiriliyor. İlçelerin ziyaret edilip buralarda nokta mitingler düzenlenmesi nedeniyle Şehreküstü Meydanı’ndaki ana mitingde meydanın boş kalmasından sorumlu tutuluyor.
Oysa…
Burada doğrudan Akdoğan’ın hedef alınması haksızlık olur.
Çünkü…
İlçelerin ziyaret edilmesi Bursa’nın kendiliğinden yaptığı bir program değil, CHP Genel Merkezi’nin belirlediği “Kılıçdaroğlu’nu mümkün olduğu kadar çok yere götürüp halkla buluşturma” projesinin bir gereği.
Böylesine yoğun bir programı dakika sektirmeden tamamlamak ise hazırlayan Bursa ekibinin başarısı olarak kabul edilmeli.
Fakat…
Bir taraftan “gereğinden çok yere götürdü” denilerek eleştirilen CHP Bursa İl Başkanı Gürhan Akdoğan, diğer taraftan da dağ ilçelerini programa almadığı için eleştiriliyor.
Dahası…
Dağ bölgesinin insanları Akdoğan’a yönelik açık açık kırgınlık mesajları yolluyorlar.
Örneğin…
Dağ-Der Yönetim Kurulu Üyesi ve Ünidağ’ın eski genel başkanı Reşat Karış’tan elektronik posta, dağ bölgesinin sitemini dile getirmesi bakımından çarpıcı.
Reşat Karış gönderdiği iletide kırgınlığını açık açık dile getirerek aynen şunları yazıyor:
“Sayın Kılıçdaroğlu Bursa ziyaretinde Dağ yöresini es geçti. Programı hazırlayanın başta CHP İl Başkanı Gürhan Akdoğan ve CHP Bursa il teşkilatı olduğunu bildiğim için de Sayın Kılıçdaroğlu’nu suçlamak istemiyorum. Fakat CHP Bursa İl Teşkilatı çok büyük bir yanlış yapmıştır.
Bilboardlarda ‘yolsuzluğu ve yoksulluğu bitirmek için geliyor’ sloganlarıyla iktidara gelinemez. Slogan siyaseti çok geride kaldı. Yoksulluğu bitirme hedefiyle iktidar olma iddiasındaki bir parti Bursa’nın en yoksul bölgesini miting programına dahil etmiyorsa boşuna kendini kandırmasın.
Dağlılar Kapıkaya’dan öteye geçti artık. Kapıkaya’dan bu tarafa gelmeyen partiler bundan sonra kaybeder.
Olaya bir başka yönden bakacak olursak malum yöremizde 4 ilçe ve 3 belde belediyesini AK Parti kazandı. 7-0 yani. Merak edip niye bu dağlılar hep birlikte AK Parti’yi tercih etti diye kendilerine sormaları lazım. Biz niye Harmancık Belediyesini kaybettik ? Niye Göynükbelen Belde Belediyesini kaybettik diye kendilerine sormaları lazım. İktidar alternatifi olmayı hedefliyorsanız kaybettiklerini geri kazanacaksınız ve üstüne de rakibinden alacaksınız.
Ne anlatacaksa hedeflerini ve programını gelip dağlılara da anlatmalıydı. Dağlılar da Sayın Kılıçdaroğlu’na dert ve sıkıntılarını anlatabilmeliydi. Gürhan Akdoğan’a çok kırıldık. Sayın Akdoğan, Bursa’da 300 bin dağlının yaşadığından habersiz olmalı.”

İşte böyle…
Siyasette bazen kimseyi memnun edemeyebiliyorsunuz.,
Tıpkı…
Ufukta gözüken seçim için yatırım amacıyla programın bir ucunda olmak isteyip yer bulamayanların da Akdoğan’ı hedef almaları gibi.