Elimizde, girişte aldığımız Baykal Su şişesi, bir yandan yudumlayıp CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelmesini beklerken, bir yandan da Şehreküstü Meydanı’nda dolaşıyoruz…
Dolaşırken…
Parti örgütünden tanıdıklarımız ve kentin değişik kesimlerinden olup da Kılıçdaroğlu’nu dinlemeye gelen dostlarla konuşuyoruz.
Gezinti sırasında…
70’li yılların son bölümünde CHP Bursa İl Başkanlığı yapan, iktidarı gören Erhan Sevimli ile karşılaştık.
Sevimli, siyasetten uzak olduğu dönemlerde bile CHP’nin bu tür mitinglerine ve organizasyonlarına hep katıldı.
Ama…
SSK’ya bağlı Diş Hastanesi’nde diş doktoru olarak görev yaptığı için, yani memur olduğu için kendini göstermekten hep çekindi, uzak durmayı tercih etti.
Öğrendik ki…
Yılbaşında emekli olmuş. Onun rahatlığıyla da Kılıçdaroğlu mitingi öncesinde meydanda kendini gösteriyordu.
Üstelik…
CHP tabanının kendisini özlediği, çevresindeki yoğun ilgiden belli oluyordu.
“Siyasete döndük mü?” diye sorduğumuzda, “Elbette… Bir yerlerden başlamak gerekiyordu, ben de başladım” cevabı verdi.
Sonra da…
Gözlemlerini paylaştı:
“Gerek bugün bu meydanda, gerek dolaştığım yerlerde Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili olarak şunu gördüm. Halk tuttu. Halk tuttuğu zaman, bu işin önü açık demektir.”
Şunun altını çizdi:
“Çevreye şöyle bir bakınca belli oluyor… 70’lerdeki ilgiyi ve coşkuyu yeniden görüyorum.”
Küçük bir karşılaştırma yaptı:
“O yıllar lider partinin önündeydi ve partiyi sürüklüyordu. Kılıçdaroğlu’na lider olarak halkın gösterdiği ilgiyi de partinin üstünde görüyorum.”
Şunu da anımsatma gereği duydu:
“Hatırlanırsa, son yıllarda parti olarak sürekli lideri savunmak durumunda kalıyorduk. Erdal İnönü’de ve Deniz Baykal’da böyle oldu. Parti örgütü enerjisini lideri savunurken, anlatmaya çalışırken harcadı. Ben şimdi o dönemin bittiğini de görüyorum.”
Bir de uyarısı var:
“Burada şimdi örgüte düşen görev şu: Kavgasız, gürültüsüz, zırıltısız hep birlikte çalışmalılar. Bencilce davranmaya kimsenin hakkı yok. Bireysel çıkışlar da olmamalı.”
Yanından ayrılırken, Erhan Sevimli şu yorumunu da ekledi:
“CHP’yi halkın gözünden düşürmek ve kaos çıkarmak için planlanan bir senaryodan, planlayıcılarının ummadıkları bir tablo çıktı. İşte bu tablo bu meydandır.”
••••••••••
Tespiti önemsiyoruz.
Ne var ki…
Sevimli’nin biraz umut ederek, biraz uyararak dile getirdiği CHP örgütünün Kılıçdaroğlu çevresinde kenetlenmesi konusu galiba henüz tam anlamıyla gerçekleşmedi.
Yani…
Kılıçdaroğlu gerçekten de bugün için halkta var ama parti örgütüyle aynı duygular ve aynı heyecanla birlikteliği henüz sağlanabilmiş değil.
Dahası…
CHP liderinin meydandan ayrılmasından sonra konuştuğumuz ve gözlemlerine inandığımız partinin eski bir büyüğü şu tespitini aktardı:
“Halkta olan Kılıçdaroğlu rüzgarı örgütte yok, çünkü Kılıçdaroğlu’nun planlamasını yapanlar yalnızca halka sunumu önemsiyorlar. Onlar şimdilik parti örgütüyle Kılıçdaroğlu’nu yakınlaştırma gereği duymuyorlar.”
Bu tespiti de önemsedik.
Ne var ki…
Galiba bu konu ya da tercih, yalnızca Kılıçdaroğlu’nu planlayanlarda değil.
Görünen şu:
Kılıçdaroğlu da halkın yeni umudu olmayı sevdi. Slogana dayalı kopuk kopuk konuşmalarında vaadetmek yerine halkın damarına girmeyi seçti. Halka daha da yakın olmak istediği için her yere gidiyor.
Buna karşın…
Sergilediği tavır ve duruşa bakınca da, CHP örgütüyle ilgili Kılıçdaroğlu’nun bir bakışı yok gibi görüntü ortaya çıkıyor.
Nitekim…
Bir gece önce Almira Otel’deki yemekte yaşananlar böyle bir izlenim veriyor.
Tüm iyi niyetiyle Kılıçdaroğlu için kusursuz bir program hazırlama gayretinde olan CHP Bursa İl Başkanı Gürhan Akdoğan, ilk gece partiye emeği geçmişlerle yeni genel başkanı yemekte buluşturmak istedi.
Böyle bir havada…
Eski milletvekilleri, il başkanları, belediye başkanları, örgüt temsilcileri, üst düzey görevlerde bulunmuşlar akşam saatlerinden itibaren otelde beklemeye başlıyorlar. En az üç saatlik bekleyişin ardından Kılıçdaroğlu salona geliyor. Doğruca kendisine ayrılan yere gidip oturuyor.
Bu arada…
Hoş geldin demek için yerinden kalkanlar masasının önünde küçük bir kuyruk oluşturuyorlar. Kılıçdaroğlu ise önündeki çorbasını hızlı bir şekilde içiyor ve kalkıp gidiyor.
Saatlerce orada “Belki iki-üç cümle bir şey söyler” diye bekleyenler öylece arkasından bakıp kalıyorlar. Kılıçdaroğlu, gelişinde olduğu gibi giderken de kimsenin elini sıkmadan, kimseye tebessüm bile etmeden salondan ayrılıyor.
Bu ve benzer görüntüler de, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile CHP örgütü arasında bir sıcaklaşmayı, yakınlaşmayı önlüyor.
Az önce vurguladığımız gibi bu durum biraz da Kılıçdaroğlu’nun tercihi olarak öne çıkıyor.
Bir yandan da…
CHP içinde artık klasikleşmiş parti içi farklı yapılanmalar yeni liderin çevresinde kenetlenmek yerine, her biri kendi amaç ve hedefleri doğrultusunda Kılıçdaroğlu’nu bir yerlere çekiştirmeye çalışıyorlar.
Hadi onlara alıştık da, yeni liderin parti örgütüne uzak durma arzusunu anlamakta zorlandık.
Halkta olmak, halkın sevgisini ve umudunu kazanmak güzel ama bu duyguları yalnızca liderin performansıyla sürdürmek çok da kolay değil.
Malum…
Siyasette de “Şeyh uçmaz, müridleri uçurur” durumu söz konusu.