DP’de ayrışma… Cindoruk hayır isterken, Harun Akın’ın da yer aldığı 35 kişilik grup evet için 50 il dolaşacak

Geçen hafta cuma günü… Demokrat Parti’nin Hüsamettin Cindoruk’tan önceki genel başkanı olan Süleyman Soylu, birlikte siyaset yaptığı arkadaşlarıyla İstanbul’da toplantı yaptı.
Toplantının konusu…
Hem siyasette olan biteni birlikte yorumlamak, hem de referandumda nasıl bir yol izleyeceklerine birlikte karar vermek olarak duyuruldu.
Toplantının…
İki grup katılımcısı vardı.
İlk grupta akademisyenler yer aldı:
ODTÜ ve Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Cengiz Yılmaz, Marmara Üniversitesi’nden Doç. Dr. Sabri Erdil, İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Vedat Demir, Konya Selçuk Üniversitesi’nden anayasa hukukçusu Doç. Dr. Faruk Bilir.
İkinci grupta…
Soylu’nun genel başkanlığı döneminde birlikte siyaset yaptığı isimler vardı:
Bursa eski İl Başkanı ve eski Genel Başkan Yardımcısı Harun Akın, Denizli eski Belediye Başkanı Ali Aygören, Isparta eski İl Başkanı ve eski Genel Başkan Yardımcısı Tahir Alan, Balıkesir eski İl Başkanı Mesut Akbıyık, eski GİK Üyesi Onur Gözen, Trabzon eski İl Başkanı Süleyman Taşdemir, eski Teşkilat Başkanı Nevzat Ceylan, eski Halter Federasyonu Başkanı ve eski GİK Üyesi Kenan Nuhut, Yalova eski İl Başkanı Mesut Cesur, eski Milletvekili Fevzi Yalçın, İstanbul eski İl Başkanı Mustafa Yelkenci, eski GİK Üyesi Aykut Kuranel, eski GİK Üyesi Fezal Gülfidan, Sakarya eski İl Başkanı ve eski GİK Üyesi Erdil Taşkın.
Toplantıda…
Öncelikle akademisyenler tarafından anayasa paketi ile ilgili bilgiler verildi, değerlendirmeler yapıldı.
Ardından…
Referandumda DP’nin nasıl bir yol izlemesi gerektiği, kendilerinin de nasıl bir tavır alacakları konusu tartışmaya açıldığında çok özel bir sonuca varıldı:
“Demokrat Parti hem 1960’ta, hem de 1980’de darbelere muhatap oldu. Böyle bir partinin Türkiye’nin demokratikleşmesine atılmış küçük bir adım bile olsa, referandumda evet oyu vermesi gerekir. Böyle bir partinin hayır oyu vermesi, önce kendi politikalarına ve geçmişine uymaz.”
Bu sonuca varılırken şu nokta üzerinde özenle duruldu:
“Gerçi bu anayasa değişikliği her şeyi karşılamıyor ama güçlü Türkiye için ilk adım olabilir. Türkiye’nin gelişmiş demokrasilere yaklaşması için bir adım olabilir.”
Tartışmalar sırasında…
Muhalefet partilerinin söylemlerinden yola çıkılarak oluşan “Referandumda çıkacak evet oyları seçimde AK Parti’nin oyu anlamına gelebilir” tezi üzerinde de duruldu.
Bunun üzerine…
Şu örnek toplantıya katılanlarca benimsendi:
“Cumhurbaşkanının seçilmesiyle ilgili referandumda evet oyları yüzde 70 olarak çıktı. O seçimde AKP’nin oyu yüzde 47 oldu. Demek ki, referandumdan çıkan sonuç iktidar partisinin oy olmuyor. Biz de bu referandumdan çıkacak evet oylarına AKP’nin oyu olarak bakmıyoruz. Böyle bakanların da yanlış baktığına inanıyoruz.”
Sonra da…
Grup, referandumdaki tavırlarına yönelik kararı aldı:
“Demokrat Parti’nin kararı ne olursa olsun, biz de halka evet oyu vermeleri çağrısı yapmak için 50 il dolaşalım. Darbelerden en çok çekmiş partide siyaset yapanlar olarak, insanlara tek tek demokratikleşme gereği referandumda evet oyu vermeleri gerektiğini anlatalım.”
Bu kararla birlikte bir karar daha alındı:
“Referandumda evet oyu çağrısı yapmak üzere kendi kampanyamızı 2-3 Ağustos’ta başlatalım.”
••••••••••
Alınan bu kararı, toplantıya katılanlar arasında yer alan Harun Akın’la konuştuk.
Üstelik…
Konuştuğumuzda, Hüsamettin Cindoruk öğle yemeği için uğradığı Bursa’da “Referandumda hayır oyu için çalışacağız” açıklamasını henüz yeni yapmıştı.
Hatta…
Gerekçe olarak da, anayasa paketini hazırlayan hükümetin muhalefet partileriyle mutabakat aramadan Meclis’e getirmesini göstermişti.
Bunu anımsattığımızda Akın önce gülümsedi ve şunu söyledi:
“Ben de Sayın Cindoruk’un Bursa’da yaptığı açıklamayı sizin internet sayfanızdan okudum. Ama anlayamadığım şu: Sırf mutabakat sağlanmadı diye anayasa değişikliğine referandumda hayır oyu verilebilir mi?”
Sonra da şunu söyledi:
“Cumhurbaşkanı seçimi yapılırken ben Bursa’da il başkanıydım. Partinin genel başkanı da Sayın Mehmet Ağar’dı. DYP ve Anavatan oylama için Meclis’e girmediler. O günlerde gelen telefonların haddi hesabı yok. Vatandaşın nasıl tepki verdiğini, telefonda neler söylediğini ben biliyorum.”
Şunu ekledi:
“Vatandaş o gün, DYP ve Anavatan’ın Meclis’e girmemelerini demokrasinin engellenmesi olarak gördüğü için tepki göstermişti. Sonraki seçimde de iki parti birden Meclis dışı kaldık.”
Referanduma bakışı ise şu:
“Biz bu referandumu hükümetin oylanması olarak görmüyoruz. Biz, kim Türkiye’nin hayrına bir iş yaparsa onun arkasındayız ve destekliyoruz.”
Peki…
Soylu’nun siyaset arkadaşlarından oluşan ekip, “referandumda evet” oyu için nasıl bir kampanya yürütecek?
Sorunun cevabını Harun Akın verdi:
“Çalışmaya 2 Ağustos’ta İzmir Tire’den başlıyoruz. 50 ili ziyaret edeceğiz. Program ayrıntıları şu anda hazırlanıyor. Kampanyayı İstanbul’da bitireceğiz. Bursa da sona doğru yer alıyor.”
Şu bilgiyi verdi:
“35 kişilik bir ekip olarak çalışacağız. Aramızda Celal Bayar’ın torunu Emine Gürsoy Nazkali de olacak. Güneydoğu’da 6, Doğu’da 4 bölgede çalışacağız.”
Çalışma yöntemini de açıkladı:
“Bizim programımızda öyle miting ya da büyük bir salonda insanları toplayıp konuşmak yok. Biz gittiğimiz kentlerde 35 kişi olarak her yere dağılacağız. Vatandaşla nerelerde bire bir temasımız olacaksa, nerelerde konuşup onları evet oyu için ikna edecekse oralarda olup görüşmeler yapacağız. Gerekirse kahvehane kahvehane dolaşacağız, Gerekirse dükkanları ziyaret edeceğiz, gerekirse evlerin kapılarını çalacağız.”
••••••••••
Doğrusu istenirse…
İlginç bir durumla karşı karşıyayız.
Ortada Demokrat Parti olarak genel başkan tarafından açıklanan bir parti kararı var. O karar “referandumda hayır oyu” çağrısı yapıyor.
Fakat…
Bir önceki genel başkanın birlikte siyaset yaptığı ekipten 35 kişi 50 ili dolaşıp “referandumda evet oyu” çağrısı yapmak üzere kampanya kararı aldı.
Gerçi…
DP’deki gelişmeleri aktarırken “siyasette ilk kez” gibisinden tanımlamaları çok kullandık ama bu gerçekten siyasette bir başka ilk oluşturuyor.
Çünkü…
Bugüne kadar partinin genel merkez kararlarına karşın teşkilatlarda farklı görüş ve davranış hep oldu ama böylesine derin ayrışma gerçekten ilk kez yaşanıyor.