Sarıgül’ün kararı yeni bir tartışma başlattı: Siyasi partilere mi ihtiyaç var, yoksa yeni siyasi anlayışlara mı?

Başlangıcı 2 yıl öncesine dayanıyor. Ama Türkiye Değişim Hareketi’nin partileşme amacıyla teşkilatlanmasının üzerinden bir yılı aşkın süre geçti. O bir yıl içinde de hareketten partiye geçiş tarih sürekli ertelendi.
Derken…
Parti kuruluşu için belirlenen son tarih olan 26 Haziran’a 4 gün kala, üetelik de parti kuruluşu için Ankara’ya gitmek üzere hazırlıklar yapılırken TDH’nın lideri Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ani bir kararla partiyi kurmaktan vazgeçti.
Bu karar…
Partileşmek üzere gün sayan TDH teşkilatlarında şok etkisine yol açtı ve derin bir tahribat yaptı.
Nitekim…
Sarıgül’ün kararı üzerine, TDH’nın Bursa İl Temsilciliği ile birlikte 10 teşkilatından 9’u görevi bırakma kararı aldıklarını açıkladılar.
Gelinen noktada…
Sarıgül’ün kararı, yeni bir tartışmayı da başlattı: Türkiye’de yeni siyasi partilere mi ihtiyaç var, yoksa yeni siyasi anlayışlara mı?
Yeni tartışma konusunun fitilini de, Bursa Kent Konseyi Felsefe Çalışma Grubu Başkanı Diş Doktoru Gürkan Kaya başlattı.
Bursa’da bugüne kadar siyasi parti çalışmalarının yanı sıra sosyal amaçlı sivil toplum oluşumlarında önemli görevler üstlenen, en önemlisi toplumun barışı için düşünce üretip proje geliştiren özellikleriyle tanınan Kaya, gelişmeleri değerlendirmek üzere kaleme aldığı görüşlerini bizimle de paylaştı.
Öncelikle…
Mustafa Sarıgül’ün parti kurma kararından vazgeçip CHP’yi destekleme kararına çok farklı bir pencereden bakarak şu yorumu getiriyor:
“TDH lideri Sayın Sarıgül’ün CHP’deki değişim rüzgarına fırsat vermek için TDP’yi kurmama kararı alması son derece mesnetli bir karardır.”
Sonra…
“Çünkü…” diye başlayıp görüşünü ortaya koyuyor:
“Türkiye’de yeni siyasi partilere değil, yeni siyasi anlayışa ihtiyaç vardır.”
Gerekçesi şu:
“Mevcut siyasi tablolara baktığımızda da Amerika’da olduğu gibi Türkiye’de de artık yeni siyasi partilere ihtiyaç kalmamıştır. Ancak mevcut siyasi partilerin Türkiye ölçeğinde siyaset üretebilmesi ve 73 milyon yurttaşımızın içinde bulunduğu ekonomik, sosyal, kültürel sorunlara kesin ve kalıcı çözümler üretebilmesi için parti programlarını, parti politikalarını, parti tabanlarını, parti ideolojilerini içinde bulunduğumuz yüzyıla göre yeniden düzenlemeleri gerekmektedir.”
Şu tespiti yapıyor:
“İşte bütün mesele budur. Yoksa yeni bir siyasi parti kurmak, bütün bunların yerine getirilmesi için mevcut iktidara alternatif olmaya yetmeyecektir.”
Kendinden çarpıcı bir örnek veriyor:
“Bunun en canlı örneklerini şahsım Gürkan Kaya bizzat  siyasi tatbikat alanlarında Sayın Sadettin Tantan’ın genel başkanı olduğu Yurt Partisi ve Sayın Abdüllatif Şener’in genel başkanı olduğu Türkiye Partisi’nde  yaşadım. Türkiye’de yeni bir siyasi partinin kurulup halk desteğini arkasına alarak meşruiyet kazanması ve ülke politikaları için karar merciinde olması mümkün gözükmemektedir.”
Sözü yeniden Sarıgül’ün kararına getiriyor ve düşüncesini açık açık söylüyor:
“Siyasette etkisiz eleman olmaktansa Sayın Sarıgül gibi geleceği öngörerek, mevcut siyasi konjonktür neyi gerektiriyorsa o şekilde davranmak mesnetli bir siyaset bakış açısıdır. Siyasetin etkisiz elemanlara değil, etkili elemanlarla  mesnetli siyaset bakış açısıyla üretken siyasete ihtiyacı vardır.”
Bu noktada…
Ortaya çok özel bir yaklaşım koyuyor:
“Cumhuriyet tarihimizde Türk siyasal hareketlenmelerine baktığımızda, yeni bir siyasi partinin aslında varolan mevcut siyasi parti içinde ayrılıkçı bir kol olarak doğduğunu ve doğuş nedenlerinin en başında da yeni siyasi anlayışın yattığını görmekteyiz.”
Örneği de…
Siyaset tarihimizden veriyor:
“Geçmiş siyasi partilerden olan 1946’nın Demokrat Parti’si, 1946’nın Cumhuriyet Halk Partisi içinde bir grup milletvekilinin toprak yasasına muhalefet etmekten kaynaklanan fikir ve görüş hareketlerinin yeni siyasi anlayış olarak olgunlaşmasından ortaya çıkmıştır.”
Devam ediyor:
“1960 ihtilali, 1970 darbesi ve 1980 ihtilali mevcut siyasi partilerin meşruiyetine son vererek, varolan siyaset aktörlerinin yeni siyasi anlayış etrafında yeni bir partide siyaset yapma karar alması ile oluşmuştur.”
Ardından…
Bugünün yeni tartışma konusuyla ilgili görüşlerini altını özenle çizerek paylaşıyor:
“Sonuç olarak, Türkiye’nin yeni bir siyasi partiye ve/veya partilere değil, yeni siyasi anlayışa ihtiyacı vardır.”
Böyle düşünmesinin nedenlerini sıralıyor:
“Mevcut siyasi partilerin Türkiye ölçeğinde siyaset üretebilmesi ve 73 milyon yurttaşımızın içinde bulunduğu ekonomik, sosyal, kültürel sorunlara kesin ve kalıcı çözümler üretebilmesi için parti programlarını, parti politikalarını, parti tabanlarını, parti ideolojilerini içinde bulunduğumuz yüzyıla göre yeniden düzenlemeleri gerekmektedir.”
Bir de uyarı yapıyor:
“Temsili demokrasinin en önemli dayanak noktası olan, demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan siyasi partiler asla ve asla vazeçilmez de değillerdir. Zamana ayak uyduramayan, yenilikleri takip edemeyen, gelişmeleri kendi kurumsal yapısına tatbik edemeyen, halka kendini anlatamayan, halk gibi düşünmeyen, halk gibi yaşamayan, halkın ne dediğinden haberi olmayan sırça köşklerdeki siyasi partiler yok olmaya mahkumdurlar.”
Şu noktayı bir kez daha vurguluyor:
“Kısacası halktan kopan, kaynağını ve meşruiyetini halktan almayan siyasi partiler zaman içinde yok olmaya mahkumdurlar.”
Son sözünü ise şöyle söylüyor:
“İşte bütün mesele budur. Yoksa yeni bir siyasi parti kurmak bütün bunların yerine getirilmesi için mevcut iktidara alternatif olmaya asla tek başına yetmeyecektir.”