Erdoğan’dan Kılıçdaroğlu’na: Ben Telaviv’e seslendim, cevabı Keşan’dan geldi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın toplulukları etkileyen karizmatik bir lider olduğunu herkes kabul ediyor. Bunun yanında, Erdoğan’ı farklı kılan iki de önemli özelliği var.
Birincisi…
Katılacağı programlara mümkün olduğunca zamanında geliyor. En azından, kimi liderler gibi açıklanandan saatler sonra halkın karşısına çıkmıyor.
Nitekim…
Bugün de, saat 12.00 olarak duyurulan Merinos’taki açılış için tören ve konuşmanın yapılacağı alana Erdoğan’ı taşıyan T.C. Başbakanlık otobüsü saat 12.41’de girdi.
Açıklanandan 40 dakikalık bir gecikme, bu tür programlar için çok fazla değil.
İkinci özelliği…
Erdoğan’ın çok iyi bir hatip olması. Tane tane ve anlaşılır konuşuyor. Üslubuyla etkili oluyor.
Bunda da…
Başbakan’ın konuşmalarını hazırlayan metin yazarlarının rolü çok büyük.
Gerçi…
Dinleyenler fark edemiyorlar ama, Başbakan Erdoğan konuşmalarını, kürsünün iki yanına konan ve adına promter denilen, ekran özelliğindeki camlardan akan yazılardan okuyor.
Yani…
Bugün olduğu gibi; Bursa’nın tüm ilçelerini sayarken, ya da Bursa’ya hangi hastaneye kaç yatak ilavesi yapıldığını tek tek sıralarken bunları hafızasından değil, önündeki camlardan akan yazılardan okuyarak yapıyor.
Yine de…
Yazı okuyarak da olsa konuşma yeteneği çok önemli. Erdoğan da bu noktada yeteneğini ortaya koyuyor ve yazı okuduğunu belli etmeden hitabet sanatını sergiliyor.
Konuşması sırasında da dinleyenlerle bütünleşmeyi ve onları coşturmayı iyi biliyor.
Bugünkü konuşmasında doğal olarak İsrail ve Filistin konularına ağırlık vermesi bekleniyordu, öyle de oldu.
Söze de…
İsrail’in insani yardım gemilerine yaptığı baskına karşı uyguladıkları diplomasiden girdi:
“Televizyonlarda izliyorum… Bazı yazarlar bu nasıl diplomasi diyorlar. Biz, monşerler diplomasisini bir kenara koyduk. Bunlar salon diplomasisinden başka bir şey yapmadılar.”
Bir de uyarıda bulundu:
“Kim Türkiye’nin dış politikasında eksen kayması var diyorsa ard niyetlidir. Kim Türkiye’nin dış politikasında yüzünü Batı’dan Doğu’ya döndüğünü söylüyorsa kötü niyetlidir.”
Dikkatimizi çeken bir şey daha var:
Erdoğan bugünkü konuşmasında sık sık Osmanlı’ya ve Osmanlı’nın kurucusu Osman Gazi’ye atıfta bulundu.
Ardından da…
Filistin’in milli dava olmadığını söyleyenlere “Bu tarihi davadır” dedikten sonra şunları söyledi:
“Kudüs yanarsa Ortadoğu yanar. Kudüs yanarsa dünya yanar. Kudüs ağlarsa İstanbul ağlar. Gazze üzülürse Ankara üzülür. Filistin acı çekerse Bursa bunu yüreğinde hisseder.”
Ardından…
Gazze’de ablukanın kaldırılmasını ve Filistin-İsrail barış görüşmelerine bir an önce başlanmasını istedi. “Ortadoğu’ya barış ve huzur gelinceye kadar mücadelemiz devam edecek” dedi.
Sonra da…
İsrail söylemleriyle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ilişkilendirdi:
“Ben Konya’da Tevrat’tan ayetler okudum ve İsrail’e seslenip ‘Öldürmeyeceksin’ dedim. Ben Telaviv’e seslendim ama maalesef cevabı Keşan’dan geldi.”
Konuşmasında…
Kılıçdaroğlu’na açık açık “Telaviv’in avukatlığını yapıyorsun” diyen Erdoğan’un ardından şunu söyledi:
“Ben Tevrat’ı da, İncil’i de okudum, Kur’an-ı Kerim’i defalarca okudum. O ayetleri ve emirleri biraz da sen oku.”
Gördük ki…
Kurultayı süresince Kılıçdaroğlu’nu kutlamayan Erdoğan, siyasetin yükselen ateşi içinde muhatap almaya başladı. Ortaya da esprili söylemler çıktı.
Bununla birlikte…
Başbakan’ın konuşmasında Bursa’dan bir isteği oldu:
“Bursa bizi bugüne kadar mahcup etmedi. Anayasa değişikliği referandumunun yapılacağı 12 Eylül günü de yüksek oranda evet oyu vererek yine mahcup etmeyeceğinize inanıyorum.”