Büyükataman Meclis’te İsrail’den Filistin’e “mazlum milletleri” anlattı, Bosna-Hersek’e daha çok yardım istedi

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 9 Haziran 2010 Çarşamba günü yapılan oturumunda, Türkiye’nin Balkanlar politikasını çok yakından ilgilendiren, tarihi bağı ekonomik ilişkiye döndürmeye yönelik bir düzenlemenin görüşülmesi vardı.
Daha açık söylemek gerekirse…
Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna-Hersek arasında serbest ticaret anlaşmasının değiştirilmesi hakkındaki protokolün onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun tasarısı TBMM Genel Kurulu’nda görüşüldü.
Görüşmelerde…
Milliyetçi Hareket Partisi adına Meclis kürsüsüne MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman çıktı.
Konuşmasında…
Gündeme yönelik olarak, Gazze’ye yardım götüren gemilere İsrail’in saldırısından da söz eden Büyükataman, çok çarpıcı bir tarihi karşılaştırma yaptı.
İşte…
MHP Bursa Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı İsmet Büyükataman’ın Meclis kürsüsünden yaptığı ve tarih dersi özelliği taşıyan konuşmasının TBMM Tutanakları’ndaki tam metni:
Değerli milletvekilleri, sözlerime başlamadan önce sizlere bir milletin tarihinde vuku bulan iki ayrı gemi hadisesinden bahsetmek istiyorum.
Geminin biri, ezilen, dışlanan, kovulan yani mazlum Yahudileri Müslüman topraklarına taşıyordu. Bir başka gemi de ezilen, ambargo uygulanan Müslümanlara yardım götürüyordu.
İkisi de batıdan doğuya gidiyordu. İki gemi de mazlumlara yardım iddiasıyla yola çıkmıştı.
Bu iki gemi arasında tam 518 yıl fark vardır. İlk gemide ezilenler ikincisinde ezen olmuştu.
İspanya’da 1492 yılında uygulanan korkunç katliamdan kaçan ya da zorla sürgün edilen 100 binlerce Yahudi’yi başta Avrupa’nın en ünlü devletleri olmak üzere dünyanın hiçbir devleti kabul etmemişti.
Osmanlı Padişahı Sultan II. Bayezid Han gemiler göndererek söz konusu Yahudileri katliamdan, zulümden kurtarmıştı.

Bugün, başka bir mazluma, Filistinli’ye yardıma koşan yine Türkler’dir. Katliamı yapan ise bundan 518 yıl önce aynı kaderi yaşayan, ama bunu unutan İsrail’dir.
Fakat, biz Türkler, her zaman mazlumun yanında olmaya devam edeceğiz.
Çünkü mazlum milletlerin ideali Türk’ün iddiası olmuştur. Nerede mazlum bir millet varsa Türk orada olmuştur ve olmaya devam edecektir.
Saygıdeğer milletvekilleri, yakın tarihimizin en acılı günlerini yaşayan dost ve kardeş Bosna-Hersek ile Türkiye Cumhuriyeti arasında ticaret alanında iş birliğinin onaylanması, esasen kültürel ve köklü bir maziyle bağlı bulunduğumuz ve atalarımızı sinesinde barındıran bu topraklar ile yeniden köprülerin kurulmasına vesile olacaktır.
Söz konusu anlaşma ile ticari ilişkilerin geliştirilmesi öngörülmektedir.
Bosna-Hersek bugün, 21 Aralık 1995 tarihinde Dayton Anlaşması’yla oluşturulan anayasaya bağlı parlamenter sistemle yönetilmektedir.
Ülke, topraklarının yüzde 51,5’ini elinde tutan Bosna-Hersek Federasyonu ve toprakların yüzde 48,5’ine sahip Sırp Cumhuriyeti olmak üzere iki devletçikten oluşmaktadır, 4,5 milyon nüfusa sahiptir.
Resmî verilere göre nüfusun yarısı Müslüman Boşnak’tır ancak halk tarafından, bu oranın daha yüksek olduğu belirtilmektedir. Geri kalan yüzde 32’lik kısım Ortodoks Sırplar’dan, yüzde 15’i ise Katolik Hırvatlar’dan oluşmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye ile Bosna-Hersek arasındaki bağların köklü olduğu ve geniş bir yelpazeye yayıldığı bilinmektedir. Bugün de paylaştığımız değerler ortaktır.
Türkiye ile Türk milleti, Bosna-Hersek’teki gelişmelere her dönemde duyarlı olmuştur ve duyarlı olmaya devam etmektedir. Bosna-Hersek bizim için çok özel bir ülkedir.
Bu itibarla, Türkiye Bosna-Hersek’in daha iyi bir geleceğe ulaşmak için sarf ettiği çabaları aktif ve etkin biçimde desteklemiştir.
Türkiye, Bosna-Hersek’te savaşı sona erdiren ve uluslararası alanda tanınmış sınırları içerisinde egemen ve bağımsız bir devlet olarak varlığını teyit eden Dayton Barış Anlaşması’nın imzalanmasını memnuniyetle karşılamış ve anlaşmanın askerî ve sivil gereklerinin uygulanmasına başlangıçtan itibaren aktif olarak katkıda buluna gelmiştir.
Bu bağlamda, Bosna-Hersek’in egemenlik haklarının, toprak bütünlüğünün ve uluslararası planda tanınmış sınırlarının korunması, Türkiye’nin büyük önem atfettiği bir husustur.
Balkanlar bugün bir bütünleşme hareketinin eşiğinde durmaktadır. Son yirmi yılın ilk yarısında nefret kökenli şiddet olaylarıyla, ikinci yarısında ise bunların artçı depremi olarak süren istikrarsızlık, yoksulluk, işsizlik, yatırım ve üretim azlığı, altyapı eksikliği, sermaye yetersizliği gibi sorunlarla boğuşmuştur.
Balkanların batı yakasının bu kadar uzun süre bir istikrarsızlık adası olarak kalmasında, bölgeye yabancı güçlerin tepeden bakan bir tavırla giriştikleri dayatmacı yöntemlerinin işe yaramaması bulunmaktadır.
“Batı Balkanlar” gibi bir terimin ortaya çıkışındaki temel etken de zaten bu istikrarsızlıktır.

Bu itibarla, Balkanlar’da istikrarlı bir Bosna-Hersek’in, aynı zamanda Avrupa’nın genel güvenliği ve istikrarı açısından da büyük önem taşıdığını düşünmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, Bosna-Hersek ile ekonomik ilişkilerimizin giderek ilerlediğini görmek bizleri memnun etmektedir. Türkiye, bu ilişkilerin daha da geliştirilmesi ve bu bağlamda karşılaşılabilecek muhtemel sıkıntıların giderilmesi için elinden gelen gayreti göstermeye devam etmelidir
Ticari ilişkilerin yanı sıra kültürel ilişkiler de yeniden tanzim edilmelidir.
Bosna-Hersek’in başkenti Saraybosna’da Türkçe kursları açılmalı ve desteklenmelidir. Yine, bölgedeki tarihî eserlerin yok olmasının önüne geçecek en önemli unsur olan din adamları ile Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yakın temasının artırılarak bu temasların devamı gerekmektedir.
Sadece Millî Eğitim Bakanlığı bursları vasıtasıyla genel üniversite kontenjanları dost ülke Bosna-Hersek’in ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalır. Ayrıca kültür, dil ve din alanlarında yüksek lisans ve doktora bursları verilmelidir.
Boşnak ağırlıklı coğrafyada Türkçe’ye olan ilgi eskiden beri bilinmektedir. Bu vesileyle ülkemizde öğrenimlerini görerek ülkelerine dönen Boşnak gençlerin de birer kültür ataşesi olduğunu düşünerek bu gençlerin üzerinde hassasiyetle durulmasında zaruret vardır.
Bosna-Hersek ve Müslüman Boşnaklar ile Türkiye arasında tarihî ve kültürel bağların var olduğu, Türkiye’de, net sayısı bilinmemekle birlikte, hatırı sayılır bir Boşnak nüfusun yaşıyor olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nın, iktisadi işbirliği projelerinin yanı sıra, özellikle yakın tarih birliğimiz üzerine projeler geliştirmesi ve geliştirilen projelere daha çok destek vermesi arzu edilmektedir.

Sovyetler Birliği’nin dağılması, soğuk savaş döneminin sona ermesi ve Balkanlar’da sosyalist rejimlerin yıkılması sonrasında Türkiye’nin Balkan coğrafyasını ekonomik, politik, diplomatik ve kültürel alanlarda bir açılım olarak görmesi ve bu alanı çok iyi değerlendirmesi gerekirdi
Hâlâ geç kalınmış değildir.
Türkiye’nin Bosna-Hersek’e ve bölgedeki Boşnaklar’a vermiş olduğu destek gelecekte de devam etmelidir. Esasen, bu anlaşmanın tüm bölge ülkelerine de örnek olacak şekilde geliştirilmesinde fayda vardır.
Bu vesileyle anlaşmamızın hayırlı olmasını temenni ediyor, olumlu yönde oy kullanacağımızı ifade ediyorum.
Sözlerime son vermeden evvel Bosna-Hersek ile tarihî bağımızı anlatan şu şiiri sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Suya bir kubbe çıkan zarif taş hatlarıyla
Mostar orda durdukça Bosna hep her olacak
O sebepten yıkmaya gayret ettiler fakat
O tarihe vurulmuş taştan mühür olacak.”