Zaman acımasızca hafızaları siliyor… Bir döneme damga vuranların ölümü iç sayfadaki “vefat” ilanında kalıyor

Yıllar önce Hakimiyet’te birlikte çalışmıştık… Hatta, 1983 Aralık ayında köşe yazarı olarak ilk yazımız yayınlandığında okurun karşısına köşe yazarı olarak ilk kez onun hazırladığı, içinde politikacıların kaynadığı, altında odunların alev alev yandığı grafikteki köşe başlığı ile çıkmıştık…
Biz haberi ondan, yani eski dostumuz ve arkadaşımız Murat Altınseren’den duyduk.
Telefonu açıp “Müdür, haberin var mı, Turgut Kuban ölmüş” dediğinde bir an buz kestiğimizi hissettik. “Emin misin?” sorusu ağzımızdan çıktığında ise, haberinin kaynağını söyledi:
“Önümde Olay gazetesi var. Vefat ilanını orada okudum.”
Sonra…
Gazeteciler Cemiyeti’ne geldiğimizde, gazetecilikteki ilk günümüzden bu yana hep dost kaldığımız ve uzun bir yolu birlikte yürüdüğümüz kadim arkadaşımız, gazeteciliği ve haberi her dakika ruhunda yaşayan meslektaşımız Erdal Çolak gazeteyi önümüze koydu:
“Haberin var mı, Turgut Kuban ölmüş. Bak burada vefat ilanı var.”
İlana bakarken eski günlere dalıp gittik.
Eski günler dediğimiz de öyle tarih öncesi falan değil, bundan 25 yıl öncesinin Bursa’sı gözümüzde canlandı.
Turgut Kuban 80’li yılların ilk yarısında Bursa’nın en güçlü müteahhitlerinden biriydi. Devlet işi yapardı. Yaptıkları da öyle küçük işler değil, hepsi büyük yatırım tarzında işlerdi. Koca koca tesislerin kamu yatırım olarak müteahhitliğini üstlendi, yollar yaptı.
Bursa ve yakın çevresine araç ve iş makinesi parkı en büyük müteahhiti olarak tanınırdı. Hatta Türkiye sıralamasında yer alırdı.
O yıllar…
Kuban’ya tanışmak, görüşmek, elini sıkıp sohbet etmek için insanlar aracılardan yardım isterlerdi.
Ön plana çıkmayı asla sevmeyen, perde arkasında ise elini yardım ihtiyacı hisseden herkese ve her kuruma uzatan pırıl pırıl bir insandı.
Sonra…
Anavatan Partisi
ile birlikte siyasete atıldı. Hüsamettin Örüç’ün il başkanı olduğu dönemde yönetimindeydi.
ANAP’ın ilk il kongresinde Hüsamettin Örüç ve rahmetli Abdülvahit Cengiz ile birlikte il başkanlığı yarışına girdi.
Aday olduğu süreçte İntam’daki büyük çalışma ofisi dolup boşalıyordu. Adeta Bursa oraya akıyordu. O süreci yakından izlediğimiz için iyi biliyoruz; insanlar önünde kuyruk olmasına karşın Turgut Kuban çıkıp da kimseye “Bana oy verin” demedi, diyemedi.
Çünkü…
Onun terbiyesi, insanlara baskı yapmaya engeldi. Siyasete bir şeyler katmak istiyordu ama o “oy istemenin insanlara baskı oluşturacağına” inandığı için vaadlerde bulunmaktan bile kaçınıyordu.
Zaten…
Siyasetin klasik işleyişine ayak uyduramadığı için siyasi yaşamı pek fazla sürmedi, saygınlığından ve beyefendiliğinden hiç taviz vermedi.
Bursa’ya çok şey kattı.
Son yıllarda sağlık sorunlarıyla boğuştuğunu duyuyorduk. Ama ölüm haberini dostlardan duyup gazete ilanında okuyunca gerçekten içimiz bir tuhaf oldu.
Bu noktada…
İşin bir başka boyutu olarak da zamanın acımasızlığıyla toplum hafızasının da silinmesi dikkati çekiyor. Toplumsal hafıza silinmesinden etkilenen kurumlarımız arasında ne yazık ki yerel medyayı da saymak gerekiyor. Oysa yerel medyanın öncelikli görevleri arasında kent hafızası olarak da görev üstlenmesi yer alıyor.
Yerel medyanın Bursa’nın 25 yıl öncesini bilmemesini ya da 25 yıl önce bu kente damga vuran insanları tanıyamamasını o nedenle daha fazla önemsedik.
Bursa’nın bir dönemine damga vuran insanların ölüm haberlerinin gazetelerin iç sayfalarında küçük bir ilan olarak kalması gerçekten düşündürücü.
Bu arada…
Rahmetli Turgut Kuban’a rahmet, tüm sevenleri ve tanıyanlarına da başsağlığı diliyoruz.