İran’la uranyum takası anlaşması Başbakan Erdoğan’a Nobel Barış Ödülü getirir mi?

Dünyada savaşların boyut değiştirdiği bir süreç yaşıyoruz. Bu süreçte hiç kuşku yok ki insanlık için en büyük tehdit ve tehlikeyi nükleer silahlar oluşturuyor.
Üstelik…
Ülkemizin bulunduğu coğrafya, bu tehdidi en fazla algılayan ve bu tehlikeyi en fazla yaşayan bölge konumunda.
Çevremize baktığımızda bunu daha iyi görebiliyoruz.
Bu kapsamda…
İran’ın sahip olduğu nükleer güç ve bundan nükleer silah elde etme girişimleri, dünya patronu konumundaki güçlerin hedefi haline geldi.
Gerçi…
İran’ın elindeki nükleer güçten yola çıkarak tehdit algılayan süper güçler, aynı bölgede başka bir devletin nükleer silah sahibi olmasına ses çıkarmıyorlar, hatta destek bile veriyorlar.
Tüm bunlar da…
Türkiye için tehlikeyi arttırıyor.
Ama…
İran sınır komşumuz olduğu için; hem nükleer silah üretebilmesini sağlayacak sahip olduğu nükleer güç; hem de bu nükleer güç nedeniyle İran’a yönelik yaptırımlar Türkiye’yi çok yakından ilgilendiriyor.
Süper güçlerin istekleri doğrultusunda Birleşmiş Milletler kanalıyla yürüyen girişimlere İran bugüne kadar karşı koydu.
Fakat…
Geride bıraktığımız hafta sürpriz bir adım gerçekleşti. Brezilya ve Türkiye’nin girişimleriyle İran, sahip olduğu işlenmiş uranyumu Türkiye’de takasa razı olduğunu açıkladı.
Yapılan anlaşma dünya içi gerçekten önemliydi ve açıklandığında da büyük sürpriz oldu.
İşte…
İran’la uranyum takası anlaşmasından sonra; çok okuyan, çok araştıran, kent ve ülke sorunlarıyla ilgili araştırmalar yapıp yorumlar geliştiren, Bursa’nın siyaset ve sosyal yaşamının önemli üretken isimlerinden biri olan Diş Doktoru Gürkan Kaya’dan bir mesaj aldık.
Tanıyan herkesin bildiği gibi, Kaya’nın dünya görüşü ve siyaset anlayışı Adalet ve Kalkınma Partisi ile lideri Recep Tayyip Erdoğan’dan çok farklı.
Ne var ki…
Diş Doktoru Gürkan Kaya, yapılan bu anlaşmayı çok önemseyip bir de öneri ortaya koyuyor:
“Uranyum takas anlaşması nedeniyle Nobel Barış Ödülü bu yıl Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a verilmeli.”
Şunu da ekliyor:
“Bu öneri, Brezilya Devlet Başkanı Lula Da Silva ve İran Cumhurbaşktanı Mahmud Ahmedinejad için de geçerli. Nobel Barış Ödülü, Başbakan Erdoğan ile birlikte onlara da verilmeli.”
Gerekçesini şöyle dile getiriyor:
“Nükleer faaliyetlerini atom bombası için yürüttüğü iddia edilen İran uranyum takasının kendi ülkesi sınırları içinde yapılmasını gündeme getirdi. Ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik  Konseyi’nin 5+1 daimi ülkesi olan ABD, Çin, Fransa ve İngiltere’ye sonradan katılan Almanya bu ön koşulu reddetti. BM Güvenlik Konseyi tarafından İran’a yaptırımların başlamak üzere olduğu bir dönemde Türkiye ve Brezilya’nın uranyum takasının Türkiye de yapılması noktasında girişimlerde bulunması bölge barışı ve İran’ın nükleer faaliyetleri kaynaklı olarak yükselen tansiyon ve gerilimlerin yumuşatılıp  karşılıklı uzlaşı zeminine taşınması, 2010 yılında Nobel Barış Ödülü’nün sahiplerini işaret ediyor.”
Okuyan, izleyen ve araştıran kişiliğiyle Gürkan Kaya konunun gelişimini şu sözlerle ortaya koyuyor:
“BM gözlemcileri İran’ın güvenli olarak açıkladığı uranyum zenginleştirme planının, kendi içinde  nükleer aktiviteler bulunduğu noktasında endişeli olduklarını açıkladılar.Çünkü, atom bombası için gerekli olan 1.700 kilo uranyum gerektiği dikkate alındığında, İran’ın 1.430 kilo uranyuma sahip olması önemli. Ayrıca, uranyum zenginleştirme faaliyetleri yapılan Isfahan, Natanz’daki nükleer tesislerine Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’na açıklamadığı sonradan ortaya çıkan Qom nükleer tesisinini de ekledi. Bu da beraberinde Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ile BM Güvenlik Konseyi daimi ülkelerinin İran’a bakış açılarının olumsuz olmasına yol açtı.”
Konunun önemini şöyle vurguluyor:
“İşte bu tırmanan nükleer kriz ortamında Türkiye ve Brezilya’nın yapmış olduğu diplomatik girişimler, dünya kalıcı barışı ve bölge güvenliği açısından son derece önemli.”
İşin bir başka boyutuna, daha doğrusu insani boyutuna da değiniyor:
“Bu nükleer takas anlaşmasının bir önemi de; İran’daki kanser hastalarının radyoterapi görmelerinin yolunu açmasıdır ki, şahsım olarak en çok önem verdiğim noktalardan biri de sağlık hizmeti alanındaki, kanserli hastalar için yaşam umudu taşıyan, kanser tedavisinde çok önemli bir yeri olan  radyoterapi için de nükleer yakıtın kullanılacak olmasıdır.”