Bursa’nın sularındaki değişim, anıları canlandırdı ve burunların direğini sızlattı… Kötü su tarımı da etkiliyor

Salı günü bu sayfalarda “Bursa’nın suyuna ne oldu?.. Çeşmelerden kaliteli su akmasıyla övünürken şimdi herkes şişe suyu içiyor” başlığıyla vurguladık, ya da ilgili makamlarda olanların dikkatini çekmeye çalıştık.
Çünkü…
Evliya Çelebi’nin “sudan ibaret” dediği Bursa’nın, yakın zaman öncesine kadar en büyük özelliği çeşmelerinden kaliteli içme suyu akması olarak biliniyor ve bununla da övünülüyordu. Üstelik neredeyse her köşe başındaki sokak çeşmelerinden bile başka kentlerde olmayan kalitede su akıyordu.
Çünkü…
Bursa’nın suyu yıllarca dağdan geldi. Hatta insanlar oturdukları mahalleye göre, suyun dağdan indiği yeri söyleyerek ayrı bir övünç yaşadılar.
Sonra…
Doğancı Barajı devreye girdi. O da dağ suyu idi ve kentin tüm çeşmelerinden, Uludağ’dan çıkan kaynak suyu akıyordu. Bu da Bursa’nın en büyük özelliklerinden biri oldu.
Ama…
Ne oldu bilinmez, Bursa’nın kaliteli içme suyunun tadı da, görünümü de değişti. Çeşmelerden artık eskisi gibi lezzetli su akmıyor. Bardağa doldurulan su da, dipte çöküntü bırakıyor.
Öyle olduğu için…
Suyuyla ünlü Bursa’da şişe ve damacana su satışları arttı.
İşte…
Bunları anlattığımız yazımızdan sonra okurlarımızdan çok sayıda elektronik posta geldi. Gördük ki Bursalılar aynı kaygıları yaşıyorlar.
Aralarında…
Anıların canlandığı iletiler de var. Örneğin, Zuhal Cumurcul’un postası bunlardan.
“Ah Sayınn Yılmaz yine burnumun direğini sızlattınız” diyerek başladığı elektronik postasında çok güzel anlatmış.
Diyor ki:
“Çocukken kan ter içinde kalınca koşardık sokak çeşmelerine. Sarı prinç muslukları açar kana kana o buz gibi tertemiz, berrak suları içer, birbirimizi ıslatır serinlerdik.
Her mahalle ve sokakta kimisi mermerden, kimisi tuğla yada taşlardan yapılmış, üstelikte gürül gürül akan sevgili çeşmelerimiz vardı bizim.
Anıları yazılası çeşmelerimiz ve de suyumuz.
Bilirdik hangisinden terkos akar, hangisinden Pınarbaşı…
Çeşme yapmak ibadetti, onurdu. Ne güzel. Kuş içse yeterdi hayratlara.
İçim acıyor baktıkça kuruyan, kapatılan, yok edilen bu dostlara, dostluklara.
Yüzde 80-85’i YABANCILARA satılan şehrimin suları hakkında ne kadar çok söylenecek şey var. Her sözü ya havaya ya suya yazıyoruz vesselam.”

Bu arada…
Suyun kalitesiyle ilgili yazımızdan sonra bir de ziraat mühendisi dosttan elektronik posta geldi. Kamuda görev yaptığı için adının yazılmasını istemeyen dost ise, kireçli su ve tarım ilişkisine dikkat çekip, önemli bir uyarı yapıyor:
“Çok önemli bir konuya değindiniz…
Yüksek kireçli suya atılan ve tarlalara atılan zirai ilaçlar da çalışmıyor. Çiftçi ilaçlama yaptığını sanıyor ama itfaiye eri gibi tarlayı sulayıp gelmiş haberi yok.
Sonra bir daha ilaç atıyor, sonra bir daha… Ondan sonra para kazanamadım diyor.”

Su konusu gerçekten önemli.
Salı günü yazımızda sorduğumuz soruyu bir kez daha tekrarlayalım: Sahi, Bursa’nın sularına ne oldu?