Dünya yeni bir ekonomik düzen arayışında… Peki bu ortamda Türkiye küresel lider olabilir mi?

Eskiden… Uluslararası alanda dünya liderliğine giden yol için en önemli üstünlük askeri güç kabul edilirdi.
Gerçi, bu kural hâlâ geçerli. Uluslararası alandaki üstünlük yine sahip olunan askeri güce, yani silaha bağlı.
Ama…
Son dönemde en az askeri güç kadar önemli olan bir başka unsur öne çıkmaya başladı: Ekonomik güç.
Aslında…
Bu ikisini de birbirinden ayırmak mümkün değil. Çünkü ekonomik üstünlüğe sahip olan askeri gücü zaten elinde bulundurduğu gibi, siyaseten de dünya liderliğini ele geçiriyor.
Yani…
Günümüzün anlayışında, dünya genelinde de, bölge ölçeğinde de, yerelde de her şey ekonomi ve her değer para olarak karşımıza çıkıyor.
İşte…
Böyle bir ortamda Bursalıların yakından tanıdığı bir isimde, Taha Gergerlioğlu’ndan çok özel bir küresel liderlik değerlendirmesi geldi.
Yıllarca…
Bursa’da tekstilcilik yapan, daha sonra “araştırma-geliştirme, Ar-Ge tasarım, rehabilitasyon, verimlilik, kriz yönetimi ve standartlar” konularında çeşitli işletmeler ve özel sektör danışmanlıkları yapan, geçen hükümette Başbakan Yardımıcısı olarak görev yapan Prof. Dr. Nazım Ekren’in yanında üstlendiği sosyometri danışmanlığı görevini halen Başbakanlık bünyesinde sürdüren, Halk Bankası İcra Kurulu Başdanışmanlığı ve GAP İdaresi sosyometri danışmanlığı halen devam eden, 29 Mart 2009 yerel seçimleri öncesinde de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Bursa Büyükşehir aday adayı olan Taha Gergerlioğlu şimdilerde bilgi ve deneyimlerini İstanbul’da yayınlanıp tüm Türkiye’deki belediyelere dağıtılan Belediye gazetesinde yazarak paylaşıyor.
İlgi alanlarından biri de küresel liderlik konusu.
Nitekim…
Bu konuda özel bir çalışması var. “Kapitalist ekonmik sistemin yeni bir yapılanmaya ihtiyacı olduğu konuşuluyor” dedikten sonra konunun gelişimini şöyle tanımlıyor:
“Altın para sistemi, sömürgecilik ve imparatorluk döneminin para sistemiydi. Birinci Dünya Savaşı altın para sisteminin artık kullanılamayacağını göstermesine rağmen, sistemin devam ettirilmesi 1929 büyük ekonomik krizinin yaşanmasını ve akabinde, İkinci Dünya Savaşı’nı getirdi.”
Dikkat çektiği şu:
“Amerika Birleşik Devletleri’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan kuvvetli olarak çıkması, Amerikan Doları’nın uluslararası rezerv para birimi olarak tedavülüne imkan verdi.”
Sonrasını şöyle anlatıyor:
“1970’li yıllardaki petrol krizi neticesinde Amerikan finans kuruluşlarında toplanan Petro-Dolar’lar, hem ABD ekonomisini kurtardı, hem de ABD’nin küresel liderliğinin devam etmesine imkan sağladı.”
Yorumu şu:
“Çözüm yerine, bir kere daha tehir etmeyi tercih ettiler.”
Ardından…
Çarpıcı bir analiz yapıyor:
“Varşova Paktı ve Sovyetler Birliği’nin dağılması, sanıldığı gibi kapitalist sistemin Marksist sisteme üstünlüğünü değil, küresel ekonominin adil olmayışından kaynaklanan yapısal sıkıntıların sonucu.”
Şöyle devam ediyor:
“Varşova Paktı üyelerinin bağımsızlıklarına kavuşmalarının ardından peş peşe Avrupa Birliği’ne üye kabul edilmeleri ve Avrupa Birliği’nin ortak para birimi Euro’ya geçişleri, ekonomik krize çözüm olacağı yerde, bir kere daha ertelenmesine yol açtı. Euro ise, Avrupa Birliği’nin ortak para birimi olarak ABD Doları’na alternatif rezerv para birimi olmak yerine, mevcut sistemin devam etmesini sağladı.”
Ardından…
Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick’in, “28 ülke çok ciddi risk altında. Gelişmekte olan ülkeler büyük bunalımlarla karşı karşıya kalabilir. Kriz derinleşiyor. İflasların yanı sıra açlık sorunu giderek büyüyecek. Yoksul sayısı 960 milyona çıkacak” sözünü anımsatıyor.
Sonra da…
Uyarısını şu sözlerle dile getiriyor:
“Küresel ekonomiyi adil bir sistemle değiştirmedikten sonra, ekonomik krizleri engellemekten çok, tehir etme yolunun tercih edildiğinin farkına varılması gerekiyor.”
Tespitlerini de şöyle paylaşıyor:
“ABD küresel liderliğini, siyasi kredisini kaybetti. Dünyayı yönetecek ahlaki olgunluğa, erdeme sahip olmadığını gösterdi. Ekonomik krizle birlikte, ekonomik liderliğini de kaybetmiş bulunuyor.”
Şunu anımsatıyor:
“IMF’nin dünya GSYH’sından aldıkları pay itibariyle en büyük ekonomileri sıralayan listesindeki ilk 15 ülke içinde Avrupa’dan sadece dört ülke var. Türkiye, burada 13. sırada.”
Hedefi de şöyle gösteriyor:
“Türkiye bölgesinin siyasi ve ekonomik belirleyicis olabilir. Bölgenin selameti, ABD’nin bölgeden çekilmesine bağlı. Ortadoğu, Kuzey Afrika, Kafkaslar’ın yeni yapılanmasıyla ortaya geniş bir pazar çıktı. Enerji yollarının, piyasaların açılması, Avrupa Birliği’nin de enerji, finans piyasaları olarak buralara bağlanması Türkiye üzerinden olacak.”
Şunu da ekliyor:
“Türkiye, fiili olarak Suriye’den başlayarak Ortadoğu ve ötesi ile bütünleşecek. Sınırlar kalkacak, yatırım ortamı ve işgücünün serbest dolaşımı devreye girecek.”
Düşüncesi ise şu:
“Dünya, ABD’nin liderlik rolünü reddederek yeni bir düzen kurmaya doğru ilerliyor. Yeni bir dünya düzeni ihmal edilemeyecek kadar yakınımızda. Nasıl olacağı ise irademize bağlı.”

Tanıtım Yazısı

Dolum ve kapama makineleri nelerdir?

Gıda sektöründen kimya endüstrisine kadar geniş bir yelpazede kullanılan dolum ve kapama makineleri, üretim süreçlerinin vazgeçilmez parçalarıdır. Modern üretim hatlarının kalbinde yer alan bu makineler, […]