Genç İşadamları’ndan ekonomi uyarısı: Sanal gelirler değil, reel üretim ve yatırımlar artmalı

Aslında… Ekonomimizdeki gelişmelerin ülkemizin genel sorunlarından hiç de farkı yok. Tıpkı ülke gündeminde olduğu gibi, ekonomi gündeminde de günlük sürprizler yaşanabiliyor, bir gün arayla her şey alt-üst olabiliyor.
Nitekim…
Tügiad Bursa Şubesi adına ekonominin bugünüyle ilgili bir değerlendirme yapan Başkan Murat Coşkunkan da bu dalgalanmayı şu sözlerle özetliyor:
“İş dünyası ve reel sektör önemli bir süreçten geçti. Çok ani başlayan talep daralması, planlanmış yatırımlar, kapasite kullanım oranları ve döviz kuru üzerinde ani değişimlere sebep oldu.”
Devam ediyor:
”TL’nin aşırı değerlenmiş olduğu, ithalatın artıp ihracatın rekabet avantajını yitirmeye başladığı bir dönemden, hızlı bir şekilde TL’nin değer yitirdiği, güven ve likiditenin azaldığı, talebin hızla eksildiği bir dönemde bulduk kendimizi.”
Şunun altını çiziyor:
“Talep nedeniyle düşen enflasyon, dış piyasalara paralel olarak azalan faiz ortamı ve olumsuz gelen küresel veriler yeni bir denge arayışı mücadelesini de beraberinde getirdi.”
Önemli bir tespit aktarıyor:
“İş dünyası, iç ve dış talep değişiklikleri, döviz kuru volatilitesi, değişen faiz oranları ve beklenen enflasyona karşı sürekli olarak riskini yönetmek zorunda. Risk yönetimine ayrılan zamanın ve belirsizliğin içinde bulunduğumuz süreçte artması, verimlilik ve yatırımlar üzerinde de olumsuz etkilere sebep oldu.”
Yaptığı durum tespiti ise şu:
“Son yılarda üretim ve yatırım faaliyetlerindeki azalma, kapasite kullanımlarının iç ve dış talep yetersizliği nedeniyle azalması tüm sektörlerde zincirleme etkisini gösterdi. Çoğu şirket ayakta kalma mücadelesi verirken, bir kısmı da piyasalardaki güven eksikliği ve belirsizlik nedeniyle planlanan yatırımlarını ertelemek durumunda kaldı.”
Sonucu da söylüyor:
“Bu kısır döngü işsizlik oranı ve istihdam üzerinde de olumsuz etkiler yaratırken, ödemelerin zamanında yapılamaması piyasada nakit sıkışıklığı ve uzayan çek vadeleriyle likidite eksikliği gibi etkilere ve sosyal sorunlara da neden oluyor.”
Ardından…
Ekonominin içinde bulunduğu durumdan çıkış için yol gösteriyor:
“Küresel krizden çıkmaya çalıştığımız şu günlerde, Türkiye’nin sıcak paraya olan ihtiyacının azalması, dış krediye ihtiyaç duymaması için sanal gelirlerin değil, reel üretim ve yatırım faaliyetlerinin artmasının önemini bir kez daha vurgulamak istiyorum.”
Çıkış yolunu göstermeye devam ediyor:
“Sürdürülebilir büyüme ivmesi için üretmeye ihtiyacımız var. Ancak, özellikle dış piyasada rekabet gücümüzün artabilmesi, küresel kriz süreci sonrasında değişen ekonomik güçler içinde krizi fırsata dönüştürebilmemiz açısından da son derece önemli.”
Bu noktada…
Murat Coşkunkan hem piyasayı hem iş dünyasını ilgilendiren ciddi bir uyarı daha yapıyor:
“Rekabet gücümüzün öncelikle maliyetlerin azalmasıyla artacağı kanaatindeyim. Vergi yükü ve enerji maliyetleri önümüzdeki süreçte de rekabet gücümüzü azaltacak etkiler yapmamalı.”
Son bölümde…
Gündeme gelen hükümet-İMF ilişkilerinin sonucuna yönelik kaygısını dile getiriyor:
“Türkiye ekonomisinin İMF’den kredi almak zorunda kalmaması bizleri tabii ki mutlu etmektedir. Ancak, hazinenin yükünün artması ve faiz oranları ile yükselen enflasyonun talep ve finansman maliyetleri üzerinde yaratacağı etki bizi endişelendiriyor.”
Yakın geleceği bakışında şuna dikkat çekiyor:
“Önümüzdeki süreçte büyümeyi hızlandıracak, özellikle mikro reformlara ihtiyaç var. Türkiye’nin öncelikli sorunu büyüme ve işsizlik. Öncelikli gündem maddesi olarak algılanmalı ve siyasi sorunlar ekonomik iyileşmenin önüne geçmemeli.”
Bir de dileği var:
“Beklenen seçim sürecinin ekonomiye bir yük getirmemesi, mali disiplinden uzaklaşılmaması ekonomik hedeflerimiz için zorunlu.”