Sağlık için “beyaz et” tercihi arttı ama tam 12 gerekçe fiyatları kanatlandırıyor

Yaşamsal anlamda vazgeçilmez gıdalarımız arasında et öne çıkıyor. Bu vazgeçilmez gıda maddemizin kullanımında ise kırmızı et ve beyaz et tercihlerini yapıyoruz.
Fakat…
Geleneksel et tüketimi anlayışında kırmızı et biraz da damak tadı alışkanlığı nedeniyle daha çok tüketiliyor.
Buna karşın…
Beslenme uzmanları daha sağlıklı bir yaşam için beyaz et tüketimini öneriyorlar.
Nitekim…
Daha bilinçli tüketimin gelişmesi nedeniyle son yıllarda beyaz et tüketimi giderek artıyor.
Ne var ki…
Beyaz eti aldığımız kanatlı hayvan sektörünün çok ciddi sorunları var. O sorunlar da beyaz et fiyatlarını kanatlandıran etkenler, ya da gerekçeler olarak karşımıza çıkıyor.
İşte…
Son yıllarda tüketimi daha çok artan beyaz ette fiyatları kanatlandıran sektör sorunlarını, konunun uzmanı olan Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Volkan Akyol’la konuştuk.
Volkan Hoca öncelikle sektöre dikkat çekerken ortaya ekonomik bir fotoğraf koydu:
“Kanatlı sektörünü ülkemizin gelişmiş sektörlerinin en başında geliyor. Sektörde yaklaşık üretici, çiftçi, esnaf, ilaç, yan sanayi, yem, nakliye, pazarlama dahil 500 bin kişi istihdam ediliyor, 2 milyon kişi de geçimini sağlıyor.”
Şunu ekledi:
“Sektörde çözüm bekleyen çok önemli sorunlar hala güncelliğini koruyor. O bakımdan, bu sorunları çözecek siyaseti bilen ve halkın ihtiyaçlarını görebilen siyasetçilere ihtiyaç var.”
Ardından…
Beyaz ette fiyatları arttıran tam 12 gerekçeyi şöyle sıraladı:
Bir…
“Elektrik fiyatlarına yapılan zamlar üretim maliyetlerini yükseltti.”
İki…
“Dünyada yem hammadde fiyatlarının hızla yükselmesi nedeniyle yüksek maliyetler üreticiyi sıkıntıya soktu. Başta soya, mısır, yem katkı maddeleri gibi hammaddelerin yerli üretimi desteklenmedi. Türk köylüsü, tarlalarını ekmeden evde oturmak zorunda kaldı. Köylümüzün siyasi politikalar sonucu düştüğü durumun herkes tarafından görülmesi gerekiyor.”
Üç…
“Ülkemiz kanatlı canlı hayvan maliyetleri Avrupa Birliği’nin üzerinde, Amerika ve Brezilya’nın 2 katına yakın. Maliyetlerin düşürülmesi ve ihracat desteklerinin rekabet edebilir seviyeye getirilmesine ihtiyaç var.”
Dört…
“Damızlık  konusunda büyük oranda dışa bağımlılık devam ediyor. Damızlık ithalatı yapılamama durumu gibi riski bertaraf etmek için damızlık ihtiyacının yurt içinden karşılanmasına yönelik Ar-Ge yatırımlarının yapılması gerekiyor.”
Beş…
“Broiler üreticisi teknolojiyi yakalama ve kapasite artırımına gitmek istiyor. Ziraat Bankası’nın düşük faizli kredi kullandırmasına ihtiyaç duyuyor.”
Altı…
“Yeni tesis kurulması esnasında ruhsat ücretlerinin uygun meblağlara çekilmesi, ruhsatlandırma yetkisinin tek elde toplanmasına ihtiyaç var.”
Yedi…
“Yetiştirici ve entegre sahipleri arasında olabilecek sorunları ortadan kaldırabilecek sözleşmelerin veteriner hekimler odaları tarafından yapılmasında büyük faydalar var.”
Sekiz…
“Tavuk eti fiyatlarının sadece arz-talep dikkate alınarak firmalar tarafından belirlenmesi, üreticilerin girdi maliyetlerinin dikkate alınmaması, fiyatların üreticinin söz hakkı olmadan sadece firmalar tarafından belirlenmesi üreticileri sıkıntıya sokuyor.”
Dokuz…
“Kümeslerde oluşan gübre atıkları ciddi çevre kirliliğine yol açıyor.  Bu atıkların değerlendirilmesi ve geri dönüşümünün sağlanması için özel sektörün desteklenmesi gerekir.”
On…
“İnsanların kullandığı içme suları ile kümeslerin kullandığı suyun aynı olması kümes sahipleri ile suyu içme amaçlı kullananları  karşı karşıya getiriyor ve büyük sıkıntılara neden oluyor. Devletin kümeslerdeki sarnıçlarda kış sularının tutulması ve depolanması gibi projeleri uygulamaya geçirmesi gerekir.”
Onbir…
“Hızlı şehirleşmeden dolayı yerleşim yerleri şehir içinde kalan kümeslerin yerleşim dışına taşınabilmesi için uygun bir yer gösterilmesi ve taşınma masraflarının faizsiz kredilerle desteklenmesine ihtiyaç var.”
Oniki…
“Yumurta sektöründe  tüketim azlığı ve fiyat istikrarsızlıkları nedeniyle üretim planlamasının yapılamaması çoğu zaman sıkıntıya yol açıyor.”
Bu arada…
Konunun uzmanı oalarak Prof. Dr. Volkan Akyol sonuçta beyaz et fiyatlarını etkileyen yem maliyetlerinin analizini de yaptı:
“Ana yem ithalatı yapılan ürünler dane mısır, soya fasulyesi ve yem katkı maddeleri. Yerli mısır üretimi, artış halinde olmasına rağmen yeterli miktarda değil.”
Devam etti:
“Soya fasulyesi ithalatı da kanatlı hayvan üretimindeki hızla aynı doğrultuda artıyor. Ülkemizde yaklaşık 30.000 ila 40.000 ton civarında düşük hacimli soya fasulyesi üretimi var. 2000-2005 yılları arası yıllık ortalama 500 bin ton civarında soya fasulyesi ithal edilirken, 2005 yılından itibaren bu rakamın 1 milyon tonların üzerine çıktığı görülüyor.”
Şunun altını çizdi:
“2007 yılında son yılların en büyük rakamına ulaşarak 1.2 milyon ton soya ithal edildi ve karşılığında 400 milyon dolardan fazla döviz ödendi. Ülkemizde soya üretimi, ticareti ve sanayisi arzulanan düzeyin çok gerisinde. Bu nedenle soya üretiminin arttırılması milli ve vazgeçilmez bir politika olmalı.”
Şu noktaya da dikkat çekti:
“Yem sanayii, kanatlı yemi üretiminde ağırlıklı olarak mısır, balık unu, tavuk unu, soya fasulyesi, soya fasulyesi küspesi, ayçiçeği tohumu küspesi gibi hammaddeler kullanıyor. Bu ürünlerin büyük bir kısmını ithal ediyor.”
Rakamları sıraladı:
“Kanatlı yeminde kullanılan en önemli yem hammaddesi mısır.  2007 yılında 3.8 milyon ton mısır üretilirken, tüketilen 4.2 milyon ton mısırın yüzde 76.2’si yem sanayinde, yüzde 16.7’si nişasta sanayinde ve yüzde 7.1’i de mahalli tüketimde kullanıldı.”
Ortada acı tablo da var:
“Karadeniz ve Marmara bölgeleri soya fasulyesi üretimi yönünden uygun bölgeler olmasına rağmen üreticimize bu bitkinin üretimi yönünden eğitim verilmiyor, devlet tarafından da soya fasulyesi ekimi desteklenmiyor. Soya fasulyesi ekili alanları 30000 hektardan 8000 hektara kadar düştü.”
Çok ciddi bir uyarı yaptı:
“Soya fasulyesini başta Arjantin olmak üzere Amerika’dan ithal ediyoruz. Bu ülkelerden ithal ettiğimiz ürünlere ise GDO yönünden daima şüphe ile bakmamız gerekiyor.”
Bu noktada…
“Ülkemizde tarımın ve hayvancılığın sorunlarını özel yasalarla çözmek zorundayız” dedi ve şunu söyledi:
“Üreten Türkiye’ye ulaşabilmek, köylümüze ilaç, gübre ve mazot fiyatlarında elimizden gelen tüm gayreti göstermek zorundayız. Türk köylüsü çalışkandır. Yeter ki ona dünya ila rekabet edecek şartları sağlayalım. Ürettiği ürünü yurt içi ve yurt dışı şirketlere pazarlayacak özel sektör şirketlerini kuralım. Üreticimize sahip çıkalım.”
Önerisi şu:
“Devlet destekleme primlerini zamanında açıklamalı. Yağlı tohumları ithal için harcadığımızı  dövizi unutmayalım.”

Son olarak şöyle seslendi:
“Tarım Bakanlığımıza seslenmek istiyorum. Teknoloji çağında her türlü ürünün üretim planlamasını yapmanız gerektiğini lütfen unutmayın. Siz planlayın Türk köylüsü yan gelip yatmadan üretsin, arazisini bankalara ipotek altında bırakmasın. Traktör taklaları attırmak zorunda kalmasın.”