Dış politikaya Tutan yorumu:

Dış politikaya Tutan yorumu: Eksen kayması değil normalleşme  Türkiye dış politikasındaki korkular neydi, yeni konseptle ne değişti? Yüzümüzü Doğu’ya mı çevirdik? İsrail’le neden gerginlik yaşanıyor? AK Parti Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan yorumladı…

Türkiye’nin alışılmış dış politikası, komşularla yaşanan sorunlarda kendimizi savunmaya yönelikti.

Son dönemde…

Hızlı ve bir o kadar da sürpriz adımlar atılıyor.

Bugüne kadar hep iyi ilişkiler kurmaya özen gösterilen İsrail’le bir anda yaşanan gerginlik, Ermenistan’la protokol imzalanması, İran’la ilişkilerin geliştirilmesi, düne kadar Türkiye’deki terörün hamisi kabul edilen Suriye ile ortak askerî harekat bile planlanması, Pakistan ve Afganistan açılımları dikkat çekici.

Nitekim…

Avrupa ve Amerika’daki dünyanın taktip ettiği gazeteler yorumlarında “Türkiye’nin yüzünü Batı’dan Doğu’ya döndüğü” izlenimine yönelik yorumlar yapmaya başladılar.

Peki…

Böyle bir algılama doğru mu?

Bu durumu…

Parlamentolar arası dostluk grubu temasları çerçevesinde çok sık olarak dış gezi ve toplantılara katılan Adalet ve Kalkınma Partisi Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan’la konuştuk.

Çok açık bir şekilde şunu söyledi:

“Artık dış politikada yeni bir konsept var. Herkesi düşman gören zihniyet bitti.”

Sonra…

“Türk dış politikası şimdiye kadar komşularının zaafından, iç karışıklığından yararlanarak politika yürütüyordu.” dedi ve ekledi:

“AK Parti bunu değiştirdi. Komşuların gelişmişliği, istikrarı ve iyi durumda olması bizim politikamız. Eğer onlar iyiyse biz de iyiyiz diye düşünüyoruz.”

Gözlemi şu:

“Dört tarafımız düşmanlarla çevriliyken, şimdi dört tarafımızın dostlarımızla çevrildiğini görüyoruz. Suriye, İran, Ermenistan, Gürcistan, Rusya, Bulgaristan, Yunanistan hepsiyle dost ilişkilerimiz var.”

Ardından…

“Son günlerde bir eksen kayması lafı var, bunu kabul etmek mümkün değil” dedi ve şunu söyledi:

“Türkiye eskiden kuzeyini, güneyini, doğusunu görmüyordu. Şimdi görüyor, Egemen Bağış’ın tespiti var: Bir köprünün iki ayağı da sağlam olmalı, biri kısa olursa olmaz diyor.”

Düşüncesi şu:

“İki tarafla dostluğun güçlü olması bizi Avrupa Birliği’nde de güçlü yapacak.”

Şunun altını çizdi:

“Dünyanın en sorunlu bölgesinde yaşıyoruz. Kafkaslar, Ortadoğu, İran, Pakistan hatta Afganistan biz olmadan çözülmüyor.”

Örnek verdi:

“Lübnan’a barış gücü gönderilmesi söz konusu oldu, hem İsrail, hem Araplar Türkiye gelsin dediler.”

Yorumu şu:

“Bu da yapılan politikanın doğruluğunu gösteriyor.”

Yani?..

“Yani, eksen kayması değil, Başbakan’ın deyimiyle normalleşme. Biz olması gerekeni yapıyoruz ve bu politika tuttu. Avrupa Birliği’ndeki konumumuz da güçlendi.”

Komşularla ilişkiler geliştirilirken İsrail’le yaşanan gerginlik konusuna değindi:

“Bu aralar Sayın Başbakan’ın İsrail’le ilgili söylemleri eleştiriliyor. Ama antisemitizmin insanlık suçu olduğunu Başbakan söylemiştir. Bunu söylerken Gazze’de yaşananları görmezden gelemeyiz.”

Gelinen nokta şu:

“Nerede zulüm varsa, Türkiye artık güçlü ülke olarak haklının yanında, güçsüzün yanında yer almalı.”

Değişimi şöyle ortaya koydu:

“Eskiden Türkiye dış politikada bir adım atacağı zaman Batı ne der, Amerika, İsrail ne der diye düşünüyordu. Artık biz tavrımızı belirliyoruz, başkaları ne der diye düşünmemize gerek yok.”

Söylediği şu:

“Batı’sı, Doğu’su, İsrail’i… Türkiye neden böyle yaptı diye artık onlar düşünsün.”

Bursa Milletvekili Tutan: Kendinize güvenmiyorsanız doğal olarak komşulara da güvenemiyorsunuz, bu sarmalı aştık

Adalet ve Kalkınma Pardtisi Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan ile sohbetimizde, “komşularla sıfır sorun” olarak tanımlanan dış politika değişikliğinin istismara açık olup olmadığını da konuştuk.

Farklı bir bakış ortaya koydu:

“Yakın geçmişi şöyle bir anımsayalım… Ülkemiz kendi içinde problemli. Ekonomik istikrar yok. Siyasi istikrar yok. Böyle bir ortamda kendinize güvenmiyorsanız, doğal olarak komşularınıza da güvenemiyorsunuz.”

Şunu vurguladı:

“Artık bu sarmalı aştık.”

Ardından…

“Birkaç yıl önce Arnavutluka gitmiştim… Enver Hoca’nın Arnavutluk’u çok değişti ama hala Avrupa’nın en fakir, en az gelişmiş ülkesi” diye söze başladı ve gözlemini aktardı:

“Gidenler bilir… Arnavutluk’un her yerinde bunker denen koruganlar vardır. Yol kenarında sahillerde, dağ başlarında çeşitli büyüklüklerde binlerce bunker.”

Koruganları tarif etti:

“Yarım küre şeklindeki yapıların önünde tüfekle ateş edebilecek kadar dar bir mazgal vardır. Çok muhkem yapılardır bunlar. Demir ve betondan, kısmen de çelikten yapılmıştır.”

Şu bilgiyi verdi:

“Orada görüştüğümüz yetkililere, ‘Bunları şimdi inşa etmeye kalksanız maliyeti ne olur?’ diye sorduğumda, altı-yedi milyar dolar civarında olduğunu söylediler.”

Devam etti:

“Bunun üzerine, ‘Peki Arnavutlar açlıktan, yoksulluktan kırılırken nasıl olur da böylesine önemli bir kaynağı bu işe ayırabildiler?’ diye sorduğumda aldığım cevap bana çok tanıdık gelmişti.”

Sonra da…

O dönemde Arnavutluk lideri olan Enver Hoca’nın halka yönelik geliştirdiği propagandayı anımsattı:

“Ey Arnavutluk halkı! Biz dünyanın en zengin, en güzel, en stratejik ülkesiyiz. Bu nedenle komşularımız, diğer ülkeler bizim topraklarımıza saldırmak ve bizi yok etmek için hazırlık yapıyorlar. Bu yüzden ordumuzu güçlendirmeliyiz ve aynı zamanda bunkerler yardımı ile onların işgalini yavaşlatıp, düşmanlarımızı yok etmeliyiz. Belki bu korunaklara çok para harcayacağız. Ekmeğimizden, suyumuzdan kısacağız. Ama ülkemizi asla emperyalistlere teslim etmeyeceğiz.”

Bu cümleleri aktardıktan sonra şunu sordu:

“Size de tanıdık geldi mi bu sözler?”

Cevabı da kendi verdi:

“Rahmetli Özal bir konuşmasında ‘Türkiye dünyanın son komünist devleti’ dediğinde tepki gösterenler olmuştu. Ama Özal haklıydı.”

Şu değerlendirmeyi yaptı:

“Ülkemizde de geçmişte öyle yoğun, öyle kesif propagandalar yapıldı ki, herkes de buna inandı.”

Şunu ekledi:

“Mezarından kalksa, Hitler’in o ünlü propaganda subayı Goebbels bile şapka çıkartırdı bizim propagandistlere.”

Şu örneği verdi:

“Oysa Atatürk ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ demedi mi? Ülkemizi işgale gelip Çanakkale’de ölen Anzak askerlerinin annelerine ‘Yavrularınız artık bize bize emanet’ deyip teselli etmedi mi?”

Sözü de şuraya bağladı:

“Atatürk kendine güveniyordu, halkına güveniyordu. Onun için de başardı.”

7 yılda nereden nereye gelindi?

Türkiye’nin yeni dış politikasını konuşurken Adalet ve Kaykınma Partisi Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan bu noktaya kolay gelinmediğini anımsattı:

“7 yılda geldiğimiz yer yadsınamaz. İktidara geldiğimizde 26. büyük ekonomiydik, şimdi 17. büyük ekonomi haline geldik. Büyük ihtimalle 2010’da 16. büyük ekonomi olacağız.”

Devam etti:

“G20’lerin yanı sıra İslam dünyasında ve Nato’da karar mekanizmasında yer alan ülke olduk. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde geçici üye olduk. Bunların hepsi bu dönemde oldu.”

Şunu da ekledi:

“Avrupa Birliği müzakerelerinde fasıllar açılıp kapandı. Türkiye’nin tam üyeliği için dönülmez bir sürece yine AK Parti döneminde girildi.”

Son sözü de şu oldu:

“Bunlar bizim uyguladığımız dış politikanın ne kadar haklı ve doğru olduğunu gösteriyor.”

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Olay Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. 08-11-2009