Tıp Fakültesi yatak sayısını katlıyor, sağlık rahatlıyor Tıp Fakültesi’nin hastanesi Bursa’nın ve bölgenin gözbebeği.

Tıp Fakültesi yatak sayısını katlıyor, sağlık rahatlıyor Tıp Fakültesi’nin hastanesi Bursa’nın ve bölgenin gözbebeği. Ama yatak sıkıntısı var. Rektör Prof. Dr. Cengiz yatak sayısını katlayacak çalışma başlattı. Yoğun bakım yatakları 13’ten 53’e çıkıyor…

Bir ay kadar oluyor… Bir meslektaşımızın yakınının, tedavi gördüğü hastaneden reanimasyon servisi olan bir hastaneye sevki gerekti.

Bursa’da reanimasyon ünitesi yalnızca Uludağ Üniversitesi’nin Tıp Fakültesi hastanesinde var.

Fakat…

7 yataklı bu serviste boş yatak bulabilmek mümkün değil. Doğal olarak 7 yatak Bursa’ya yetmiyor.

Nitekim…

Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mete Cengiz’in de ilgilenmesine karşın boş yatak bulunamadı, bulunabilmesi de mümkün değildi.

Hafta içinde Rektör Hoca ile konuşurken heyecanını hissettik. Uludağ Üniversitesi’ndeki yeni dönemin ilk ele aldığı konulardan birini açıkladı:

“Tıp Fakültesi’nde Bursa’nın yanısıra bölgeye de sağlık hizmeti veriliyor. Hatta uzak illerden gelen hastalarımız var. Ancak yatak sayımız yeterli değildi. İşe de bu noktadan başladık.”

Söylediğine göre…

Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sadık Kılıçturgay’ın göreve başlamasıyla birlikte yaptığı planlamayla, 600 civarındaki yatak sayısı, 1000 civarına çıkıyor. Böylece Bursa ve bölgenin sağlıktaki göz bebeği Tıp Fakültesi hastanesinde yatak sayısı katlanıyor.

Bununla birlikte…

Rektör Prof. Dr. Cengiz’in üzerinde durduğu konu, yoğun bakım yataklarının arttırılması.

Kalp Cerrahi’nin 6 olan yoğun bakım yatağı 13’e çıkarken, Bursa’nın tek Reanimasyon Servisi’nin yoğun bakım yatağı 7’den 32’ye çıkıyor.

Ayrıca…

Genel Cerrahi için de ilk kez 8 yataklık yoğun bakım oluşturuluyor.

Doğancı’nın kapakları aralandı Nilüfer Vadisi su altında kaldı

Bu sütunların okurları anımsayacaklardır… Büyükşehir Belediyesi’nin planlamasını yaptığı Nilüfer Vadisi projesini daha başlangıcında, haziran ayından itibaren mercek altına aldık.

Alırken de…

Peyzaj olarak projenin çok güzel olduğunu vurgulayıp, kaygılarımızı aktardık ve kent adına uyarıcı olmak istedik.

Çünkü…

Tarihi Abdal Köprüsü’nün hemen altında iki kola ayrılan, bir kolu Yunuseli yönüne doğru inerken diğer kolu sağa dönüp ovayı baştan başa dolaşan Nilüfer Deresi’nin, taşkın yatağı özelliği taşıdığını, konuyla ilgili kurumlar çok iyi biliyordu.

Hatta…

Bugün Yakın Çevre Yolu’nun batı etabında geliş ve gidiş yönlerini oluşturan yollar, taşkın yatağı olan derenin iki yanındaki seddeler üzerine yapılmıştı.

O tarihte…

Dere yatağına müdahale getirmediği için seddeler üzerine yol yapılmasına izin veren DSİ, bu kez dere yatağının içinde yapılacak peyzaj düzenlemesine karşı çıkıyordu.

Üstelik…

Yasaya göre dere yatakları DSİ’nin sorumluluk alanıydı. Hele buradaki gibi taşkın yatağı alanlarda her hangi bir kurum düzenleme yapamıyordu.

Bu sütunlardan aktardığımız gelişmelere göre, Büyükşehir Belediyesi yasa gereği DSİ’ye başvurup projeye izin istedi. Fakat DSİ bürokrasisi izin vermediği gibi Büyükşehir’i ileride oluşabilecek felaketlere karşı uyardı.

Gelin görün ki…

“Canım Nilüfer üzerinde iki baraj var, onlar suyu zaten tutuyor. Gelen su da Acemler’de iki kola ayrılıyor, burada taşkın falan olmaz” yaklaşımı ortaya çıktı.

Dahası…

Büyükşehir’de proje danışmanlığı yapan kimi isimler konunun Ankara’daki takibini üstlendi ve konuyu Çevre ve Orman Bakanlığı’na kadar götürerek DSİ’ye baskı yapılmasını bekledi.

O baskı olmadı. Gelen kimi ricalara karşı da DSİ bürokrasisi göğüs gerdi ve doğruyu savunma anlamında kararlılık gösterdi.

Gerçi…

Konunun tam bu noktasında işin içine bazı spekülasyonlar karışıyor. Projenin çizimi ile Ankara’daki takibi arasında bağlar kuruluyor. Projeye önce Buski’nin bedel ödediği, sonra da ihaleye çıkarılıp yeniden kabul edildiği için iki kez ücret ödendiği dedikodular ve iddialar arasında bulunuyor.

Bunlar bir yana…

“Bir şeycik olmaz, korkmayın” diyenlere, 1986’daki o ünlü Setbaşı Deresi taşmasını anımsattık. Evet, sel felaketi her gün olmuyor. 50 ya da 100 yılda bir geliyor ama, geldiği zaman önünde ne varsa yıkıyor ve alıp gidiyor.

Gelirken de ne alarm veriyor, ne davul çalıyor.

Setbaşı’nda da öyle olduğunu, dere yatağına parkedilen otomobilleri ovaya kadar sürüklediğini anımsatmaya çalıştık.

Ne var ki…

Nilüfer Vadisi projesini hazırlayıp Büyükşehir Belediyesi’ne önerenlerle bu projeyi uygulamaya karar verenler Bursa’yı ve özelliklerini bilmediklerinden umursamadılar.

O nedenle de…

Teknik kaygı yaşayanlara “Fena mı oldu, burası mezbelelikti” dediler.

Doğru…

Ovayı baştan başa geçen Nilüfer’in yatağı gerçekten mezbelelikti ve kötü görüntüsü vardı.

Doğru…

Hazırlanan Nilüfer Vadisi proje olarak çok güzel. Kente apayrı bir estetik katıyor.

Ama…

Böylesine güzel bir projeyi sel yatağı olan bir yere yapmak yanlış. O nedenle, proje güzel olmasına karşın ciddi bir risk taşıyor.

Biz teknik adam değiliz. Yalnızca geçmişte yaşananları anımsatıp ileride olabilecek ani bir felakete karşı önlem alma uyarısında bulunmaya çalıştık.

İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Necati Şahin bu konuyu çok ciddiye aldı ve Oda olarak teknik çalışma yaptırdı. Başta Şehir Plancıları olmak üzere diğer Odalar da destek verdiler.

Bugün bazı muhalefet partilerinin, İnşaat Mühendisleri Odası’nın teknik çalışmasını kendi programlarına aldıkları anlaşılıyor. Konuyu siyasetin önemsemesini de biz çok önemsiyoruz.

Çünkü…

Estetik kaygı adına bu kenti ve bu kentin insanını tehlikeye atmaya kimsenin hakkı yok.

İşte örneği…

Çok güzel görüntüsü olan Nilüfer Vadisi’nin harika yolları ve gezinti alanları ilk ciddi yağmurda yukarıdan gelen suyun altında kaldı.

Bunun da nedeni belli:

Yağan yağmurlar nedeniyle barajlar doldu. Baraj gövdesini korumak için belli zamanlarda kapakların açılıp su salınması gerekiyor. DSİ de barajın ana gövdesini biriken suyun baskısından korumak adına bir miktar su salıyor.

Üstelik…

Salınan su, yukarıdan gelen daha ciddi debilere göre yapılan hesaplamanın şu anda dörtte biri. Bu bile Nilüfer Vadisi’ni su altında bırakmaya yettiğine göre insan fazlasını düşünmek bile istemiyor.

Gelinen nokta ne yazık ki bu.

Nilüfer’de çok özel seçim

Bursa’da yapılan ve yapılmakta olan kamuoyu araştırmaları şu gerçeği ortaya koyuyorlar:

Merkezdeki büyük ilçeler arasında Büyükşehir, Osmangazi ve Yıldırım’da seçimi Adalet ve Kalkınma Partisi rüzgârı etkiliyor. Nilüfer’de ise Mustafa Bozbey gerçeği var.

Yani, Cumhuriyet Halk Partisi yerine, adayı Mustafa Bozbey’in öne çıktığı görülüyor.

Nilüfer’de kazanmayı çok isteyen AK Parti, iki seçimdir en büyük rakibi Bozbey’e karşı tüm kozlarını sahaya sürüyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik bu kapsamda cuma gecesi Nilüfer’de site ziyaretleri yaptı ve kapıları çalıp AK Parti Adayı Işıl Zeliha Gençoğlu Maydaer için oy istedi.

Aslında…

Çelik’in yaptığı siyasi risk anlamında çok önemli. İlk kez bir Bakan risk alıyor.

Ne var ki…

Gazete haberlerine göre, Saygınkent’te kapısını çaldıkları bir evde tepkiyle karşılaşmışlar. O gece dolaşılan onca ev arasında birinden tepki aslında normal. Ama, işin içine Bakan girince, konu gazete manşetlerine taşındı.

Fakat…

O olayın yaşandığı Saygınkent’in, Belediye Başkanı Bozbey’in müteahhitlik döneminde yaptığı site olduğunu da gözardı etmemek gerekiyor.

Yaşananlar gösteriyor ki…

Nilüfer seçimi beklenenden çok daha çekişmeli geçecek. Çekişme, Bozbey’in her şeye karşın gücünü korumasından kaynaklanıyor. Bu da, Maydaer’in hamlelerini daha önemli kılıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Olay Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. 16-02-2009

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*